Rehabilitayson merkezleri üvey evlat mı?

Dünya küresel sisteminde siyaset ve tarih analizcilerinin görüş ve beyanlarına bakıldığında ortaya çıkan COVİD-19 süreci ciddi değişimleri beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Hepimizin yakından takip ettiği normalleşme süreci başlamış bulunmaktadır. Devletimizce paylaşılan normalleşme takvimi kontrollü bir şekilde uygulanmakta olup, sırasıyla alışveriş merkezleri ve kuaför salonları kademeli olarak açılmaya başlamıştır. Başlatılan normalleşme sürecinin neler getireceği henüz netlik kazanmamakla birlikte umudumuz covid-19’un kontrollü bir şekilde yenilmesi ve normalleşme sürecini hızlanmasıdır.

İlgili bakanlık ana okulları, devlet okulları, özel kolejler ve kreşleri de haziran ve temmuz aylarında kontrollü bir şekilde açmayı hedefliyor.

Rehabilitasyon merkezlerinin açılma tarihi de 1 temmuz olarak öngörülüyor.

Bir taraftan 2. Dalga söylentileri, diğer yandan normalleşme sürecinin hızı ile ilgili yapılan eleştiriler sektörü bir takım risklerle karşı karşıya bırakmaktadır.

Bilindiği üzere rehabilitasyon merkezleri; otizm, zihinsel yetersizlik, down sendromu, bedensel yetersizlik vb yetersizlik gruplarına müdahil bireylere eğitim vermektedir. Bu bireyler arasında aynı andan birden fazla yetersizlikten etkilenmiş ve iki kez yetersiz olarak ifade edilen çocuklar ve bireyler de söz konusudur. Elbette bu yetersizlikler beraberinde bir takım farklı sağlık sorunlarını da getirmektedir. En başta bu çocukların büyük bir çoğunluğunun beslenme alışkanlıkları, yaşamsal rutinleri ve en önemlisi bağışıklık sistemleri normal gelişim gösteren bireylere nazaran daha farklı çalışmaktadır. Söz konusu bireylerin bağışıklık sistemi daha zayıf olduğu için sürecin başından beri bir evladımızı kaybeder miyiz korkusu ile yaşadık. Başlatılan normalleşme sürecinde hızlı adımların atılması çocuklarımızı risklerle karşı karşıya bırakabilmektedir.

Elbette bir takım dezavantajlar söz konusu olsa da, avantajlı olduğumuz hususlar da göz ardı edilmemelidir. Rehabilitasyon merkezlerinde çocuklar bireysel odalarda bire bir eğitim almaktadır. Bire bir eğitim düşünüldüğünde en asgari risk teşkil eden bir sistemle çalışmaktadır.

Avm ve kuaförlerin çalışma koşulları ve iş yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda sektörün risk payının daha az olduğunu düşünebiliriz.

Sektörün doğası gereği söz konusu risk ve avantajlı durumlar göz önünde bulundurularak sektörde her bir birey için azami derecede dikkatli olunmalı her bir ferdin bizler için ne kadar değerli ve vazgeçilmez olduğu bilinerek hareket edilmelidir.

Avm ve diğer alanlarda uygulanan normalleşme süreci beraberinde karşımıza daha olumsuz bir tablo koymazsa, tahmin ediyorum ki rehabilitasyon merkezleri daha ferah, az sirkülasyon ile çalıştıkları için bilim kurulunun uygun görmesi sonucunda açılabilir gibi görünmekte.

Bu bağlamda otizmli çocuklar başta olmak üzere çocuklarımızın elde etmiş oldukları kazanımlar göz önünde bulundurulduğunda 2-3 aylık bir süreçte binlerce çocuğumuz eğitimden uzak kaldığı için bu durum onlar için zaten hayati önem taşımaktadır. Birçok özel birey, özellikle 0-6 yaş aralığında olan çocuklar en büyük kaybı yaşamaktadır. Rehabilitasyon merkezleri yaşanan bu kayıpları telafi etmeye dönük daha çok motivasyon ve başarı odaklı programlar yapmalıdır.

Kaybedilen zamanların önemi göz önünde bulundurulmalıdır.

Peki açıldığında özel çocukları, velileri ve çalışanları ne tür riskler bekliyor?

Evet normalleşme sürecini başlatmak için kontrollü tedbirli davranarak hareket etmek, en yüksek düzeyde tedbir alınması gerekiyor.

Tedbir almak sonuç verir mi?

Bu gerekirse aile eğitimleri ile ailelere özellikle anlatılmalı ve söz konusu riskler bertaraf edilmelidir.

Sadece riskler bağlamında değil aynı zamanda yaşanan gerileme süreçlerinde çocukların derhal toparlanması için aile eğitimlerine hız verilmelidir.

Tabi ki birde binlerce öğrenciye hizmet eden 60 bin çalışan personel ve öğretmenlerimizin en çok kaygılandıkları konu da emek verdikleri çocuklarının kazanımlarını kaybetmeleridir. Yanı sıra yarınları ile ilgili ne olacağını bilmeden evlerinde yine bir şekilde çocuklara annelere destek olma gayretleri de bizi umutlandırmaktadır. Zira öğretmenler özel eğitimin mihenk taşlarıdır.

Ve tabi 400 bin öğrenci 60 bin çalışanı bir arada tutan bağ önce devlet sonrasında rehabilitasyon merkezleridir.

Öğretmenler açısından en büyük kaygı ise özel çocukların yaşadığı eğitimsiz geçen aylar ve maalesef yaşanan gerilemelerdir.

Kurumların diğer bir kaygısı ise covid-19 süreci geçip normalleşme sürecine kadar nasıl kira gibi bir çok giderini ödeyeceği, personeline nasıl destek vereceği akabinde diyelim ki başladı 1 temmuzda kaç aydır destek alamamış ve ekonomik anlamda tükenen kurumlar işe başlayınca ödeneklerin 2 ay geriden gelmesinden dolayı bu giderlerini nasıl karşılayacağı sorusudur. Rehabilitasyon merkezleri bir ticarethane değildir, mal satmaz, üretim yapmaz hizmet verir. Bu gerçek göz önünde bulundurulmalı ve hassasiyetle hareket edilmelidir.

Yaklaşık 2 aydır bir avans konusu ha oldu olacak derken bu durum halen bir netlik kazanamamıştır. Bunun yanı sıra MEB rehabilitasyon merkezleri ile ilgili hiçbir açıklama yapmamıştır. Oysa kurumların rolü önem arz etmektedir. Normalleşme süreci birkaç ay daha sürerse ayakta kalan kurum sayısı oldukça azalacaktır. Belki bu durumun 400-500 kurumun batışı ile sonlanabileceğini düşünürsek, o gün geldiğinde özel çocukların ve annelerin taleplerine nasıl cevap verileceği de belirsizliğini korumaktadır.

Bu yüzden bakanlığımızın rehabilitasyon merkezlerine mutlaka sahip çıkması, özel bireylerin eğitimlerinin devamı konusunda gerekli adımları atarak, yaşanabilecek risklerin de önüne geçmesi, kurumların ayakta kalması için gerekli adımları bir an önce atması gerekmektedir. gerekiyor.

Şimdilik evde kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bahattin Demir Arşivi