Gelecek için aydın bireyler yetiştirelim

Gelecek için aydın bireyler yetiştirelim
Özel Müge Toker Akademi ve Anaokulu Kurucusu Müge Toker, eğitim dünyasına giriş sebebini ve hedeflerini Damga'ya anlattı. “İş hayatında, insan ilişkilerinde başarısız mutsuz ve agresif insanlar görüyorum. Onlar da gelecekte ebeveyn oluyorlar” diyen Toker, “İşte bu yüzden gelecek için sağlıklı ve aydın bireyler yetiştirmeliyiz dedim. Ve işte Müge Toker Akademi ve Anaokulu bu şekilde doğdu” ifadelerini kullandı

Özel Müge Toker Akademi ve Anaokulu markasının kurucusu Müge Toker, Türkiye’nin başarılı kadın girişimcilerinden. Okul hayatı biter bitmez iş dünyasına tabiri caizse bir atılmış pir atılmış. Büyük kurumsal markalarla başlayan iş yaşamındaki başarılı ivmeyi, kendi markasını kurduktan sonra da yukarı taşımaya devam etmiş. Başarılı ve cesaret veren bir kadın girişimci olmasının yanı sıra özellikle çocuklara karşı ayrı bir sorumluluk hissediyor. Eğitimde fırsat eşitsizliği ve çocukların mutlu bireyler olması adına yapılan pek çok sosyal sorumluluk projesinin içinde yer alıyor. Ayrıca her çocuğun akademik eğitimi kadar, zihinsel ve ruhsal gelişimine de odaklanan bir isim.

Müge Toker’le kadın girişimciliğinin önemi ve ülkemizdeki durumundan önümüzdeki süreçte başlatacakları bir dizi sosyal sorumluluk projelerine kadar pek çok konuyu konuştuk.

Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? Müge Toker kimdir?

Trabzonlu bir anne, Malatyalı bir baba ve İstanbul’da başlayan bir yaşam serüveni. Farklı kültürel yapıların harmanlandığı güzel bir ailede büyüdüm. Ailem iş dünyası içinde oldukça aktif insanlar; belki farkında bile olmadan iş yaşamına göre kendimi dizayn ettiğim bir çocukluk dönemi geçirmemin sebebi budur. Sanki arada okul dönemi hiç yokmuş gibi. Doğduktan sonra iş hayatına atılmış gibi hissediyorum kendimi. Şaka bir yana her ne kadar ülkemizde bulunan pek çok kız çocuğuna göre şanslı sayılacak bir ortamda büyümüş olsam da küçük bir kız çocuğuyken bile Müge’nin içinde hep şu duygu hakimdi; kimsenin kanatları altına girmeden kendi başına başarmalısın.

Bize iş yaşamınızın kilometre taşlarını, bu noktaya geliş serüveninizi anlatabilir misiniz? Nedir bunun formülü?

Öyle birden olmuyor tabii ki hiçbir şey. Uzun yıllar süren iş tecrübesi, yenilgiler, birlikte yol yürüdüğünüz insanlar tarafından yarı yolda bırakılmalarınız… Bütün bunlar size salt bilginin yapamadığı bir şey kazandırıyor; daha güçlü ve cesur oluyorsunuz. Ayrıca iş hayatımın ilk yılları büyük kurumsal firmalarda çalıştım. Farklı sektör ve departmanlarda çalışmak da bilgi ve donanım açısından benim için büyük kazanım. Özelikle Ar-Ge ve pazarlama faaliyetleri konusunda kendimi çok geliştirdiğimi düşünüyorum. Bu size şunu öğretiyor, işi geliştiriyorsunuz ama bunu pazarlamazsanız satışa dönmüyor. İşi geliştirip sonrada bunu doğru kitleye, doğru zamanda sunarsanız işte o zaman fikir artık bir ürün olma hakkı kazanıyor. Gücünüze inanmak, cesur olmak bolca tecrübe kazanıp, onu uygulamaya geçirmek… Belki de başarıya giden yol benim açımdan bu şekilde formüle edilebilir.

Hiçbir başarılı tesadüf değildir…

Şunu çok inanarak söylüyorum; Hayatta her şeyi başarmak mümkün ama emeksiz olmaz. O şans dedikleri şey ayağınıza geldiğinde hazır olmak zorundasınız.

Türkiye’de bir de kadın girişimci olmanın zorlukları var. Bu konuda neler söylersiniz?

Türkiye’de çok fazla kadın girişimci yok ne yazık ki. Çünkü dediğiniz gibi kadın girişimci olmak çok zor. Sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde bu konuda büyük boşluklar, eksiklikler var. Kadın girişimcilerin desteklenmesi, kadınların iş hayatında yer alması ve iş hayatında erkeklerle eşit etkiye sahip olması anlamında yapılan çalışmalar henüz yetersiz ama eskiye nazaran ümit vadeden gelişmeler de yok değil. Bunun da şüphesiz en büyük sebebi kadınların “biz de varız” diyerek daha cesur atılımlar yapıyor olması. Kazanç konusu, bir diğer önemli nokta. Türkiye’de ne yazık ki kadınlar erkeklerden daha az kazanıyor. Bir de kültürel bakış açımız var. Kadınlara yüklenen görevler var. Ama bunlar zamanla aşılıyor. Günümüzde kadınların kendilerini geliştirmeye yönelik yaklaşımları daha net. Gerçekten mücadeleci bir yapımız var. Bunu bastırmak yerine ortaya çıkarsak pek çok konuda daha somut adımlar atmak kaçınılmaz olacak. Kadın kadının yurdu olmalı. Bu konuda hemcinslerine pozitif ayrımcılık uygulayan biriyim. İşe alımlarda ya da çözüm ortağı ve proje partnerliklerinde kadınlara her zaman öncelik tanıdığımı çok net bir şekilde ifade edebilirim. Artık birbirimize geçtiğimiz yolları anlatıp, imkanlar ve karşılaşılabilecek sorunlar konusunda daha çok destek olmamız gerektiğinin bilincine varmalıyız.

Özel Müge Toker Anaokulu yeni bir girişim fakat eğitim sektöründe yeni değilsiniz. Bu alana mantıktan öte duygusal bir kararla yöneldiğinizi biliyorum. Hikâyeyi biraz anlatır mısınız?

Evet, farklı alanlarda aktif olduğum bir iş hayatım var. Fakat anne olduktan sonra zannedersem bir hassasiyetim daha çok ortaya çıkmaya başladı; o da çocuklar. Onlara karşı kendimi her zaman sorumlu hissediyorum. Eğitim sektöründe çok uzun zamandır dolaylı olarak da olsa varım. Eğitim alanında hizmet veren pek çok okul ve kurumla iş ve proje ortaklıklarım her zaman oluyor.

Fakat dediğim gibi burada devreye giren duygusal bir yanım var. İnsanlar çok mutsuz. Öğretilmeyen duygular var. İş hayatında, insan ilişkilerinde başarısız mutsuz ve agresif insanlar görüyorum. Onlar da ebeveyn oluyorlar. Sağlıklı ve aydınlık bireyler yetiştirmeliyiz. Bütün bunları görüp, yok sayamıyorum. Kendi adıma bir şeyler yapmalıyım diye düşündüm ve bunun için en temel noktaya ve benim de kendimi sorumlu hissettiğim çocuklara döndüm yüzümü. İşte Müge Toker Akademi ve Anaokulu ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişimini bir bütün olarak ele alan ve gelecekte başarısını mutluluğundan alan çocuklar yetiştirmek isteyen bir okul olarak doğdu.

Nasıl bir eğitim programı var okulda?

Keyifli bir ortamda çocuklarımızın, zihinsel, bedensel ve psikolojik gelişimlerini destekleyerek, kişilik özelliklerini, sorumluluk ve paylaşma duygularını geliştirmeyi sağlayan eğitim programımız var. Eğitimcilerimiz alanlarında uzman. Akademik anlamda bir ebeveynin okul öncesi eğitim veren bir kurumdan bekleyebilecekleri her şey var. Akıl oyunları, robotik kodlama, modern dans, spor, drama, sanat, müzik-ritim çocuk yogası, izcilik, fen-doğa etkinliği (ekoloji), yabancı dil eğitimi, P4C çocuk felsefesi ve bire bir özel etüt imkanı.

Gördüğüm kadarıyla çok kapsamlı bir eğitim programınız var.

Evet. Birkaç ayrıcalığımızın özellikle altını çizmek istiyorum. Sanat ve spor branşlarında yeteneklerini fark ettiğimiz çocuklarımızı; becerilerini geliştirmeleri adına konuyla alakalı kurumlara yönlendiriyoruz. Birlikte çalıştığımız spor kulüpleri ve sanat akademileri var. Bir diğer ayrıcalığımızsa pek çok kurumda pedagog ve psikolojik danışmanlık hizmeti haftanın belirli gün ve saatlerinde dışarıdan hizmet olarak alınır ve kısıtlı sürelerde yapılan izlenimlerle raporlanır. Bizim pedagog ve psikolojik danışmanımız kendi kurum bünyemizde, yani ekibimizin bir parçası. Derslere dahil olarak çocukların her anını gözlemliyorlar. Bu nedenle daha sağlıklı ve doğru değerlendirmeler yapabiliyoruz. Okul öncesi dönemdeki çocuğun psikolojik gelişimi demek bir insan hayatını şekillendirmek demek. Çocukları anlayıp, doğru zamanda doğru müdahale ve yönlendirme ile topluma daha mutlu, özgüvenli ve başarılı bireyler kazandırmak mümkün. Bizim en büyük misyonlarımızdan biri budur.

Herkese kapımız açık

Çocuklarla ilgili pek çok sosyal sorumluluk projesine sponsor olduğunuzu ve onları desteklediğinizi biliyoruz. Önümüzdeki dönemde yeni sosyal sorumluluk projeleri var mı?

Var tabii ki. Her zaman olacak. Pek çok kurum ve STK ile işbirliklerimiz oluyor. Yine uygun gördüğümüz projelere destek olmaya devam edeceğiz ama kurum olarak bundan sonrası için biraz daha farklı bir yol izlemeye karar verdik. Önümüzdeki süreçte yapacağımız çalışmalar, Özel Müge Toker Akademi ve Anaokulu Sosyal Sorumluluk projeleri kapsamında olacak. Yürüdüğümüz yolda yanımızda olmak ve bize destek vermek isteyen herkese kapımız daima açık.

Hedefimiz özellikle kent yoksulluğu ya da sağlık sorunları nedeniyle gelişimlerine katkı sunabilecek eğitim ve etkinliklere ulaşamayan, başta kız çocuklarımız olmak üzere tüm çocuklara ulaşabilmek. Şuan deprem bölgesinden bölgemize gelen 2-6 yaş arası çocuklarımıza tam burslu olarak kapılarımızı da açtık. Bununla birlikte çocuk-aile arasında sağlıklı ilişkiler kurulabilmesi adına yapılacak çok işimiz var. Bu konularda hassasiyetle çalışmalar ve araştırmalar yapıyoruz. Müge Toker Akademi ve Anaokulu’na gelen çocukların yararlandığı ayrıcalıklardan ulaşabildiğimiz kadar çocuk da yararlansın istiyoruz. Yani hem okulumuzu geliştirmeye hem de dışardaki çocuklara dokunabilecek sosyal sorumluluk projeleri yapmaya son sürat devam edeceğiz. Yaptığımız projeler hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler bizleri sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirler.

SÖYLEŞİ: NEŞE MERT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.