Halkın sanatçısı Eflatun

Halkın sanatçısı Eflatun
Müzik dünyasının genç ve yetenekli isimlerinden Eflatun'la keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisi için; “Ben halkın sanatçısıyım, halktan yanayım” diyen Eflatun; kariyer hedeflerinden, özel hayatına kadar birçok konuda önemli bilgiler verdi

Yaptığı şarkıları ve tarzıyla birlikte dikkatleri üzerine çeken Eflatun'la hafta sonu keyifle okuyacağınız bir söyleşi gerçekleştirdik. Müzik dünyasının yetenekli isimlerinden birisi olan Eflatun, isminin hikayesini anlatarak; “Sanatçılarda bir isim arayışı hep var. Bir mahlas, sahne adı, bir imza ya da rumuz diyorlar. Bizler düşünce yapısı olarak biraz daha farklı bir yapıdayız ki insanlara başka manalarda bir şeyler sunuyoruz. Benim şarkılarımın rengi eflatun” diyor. Şarkılarının rengi, ismiyle aynı olan Eflatun'u gelin bir de kendisinden okuyun...

İzmirlisiniz. Sizin deyiminizle İzmir şairler şehri. Gelip gidiyor musunuz?
Annemler hala İzmir’deler. Köken olarak İzmir’liyiz. Hatta dünyanın neresine gidersem İzmir’i de yanımda götürüyorum. Eşim de İzmirli. Yaklaşık 25 sene orada yaşadım. Bir Antalya var 4 sene. Ondan sonra İstanbul. O yüzden İzmir’i çok özlüyorum, seviyorum. Geçmişe baktığım zaman orada çok özel şarkılar yazmışım. İnsanıyla da coğrafyasıyla da çok harika bir yer. Birazcık müzik endüstrisi olarak gelişmesi gerekiyor. Neden hepimiz İstanbul’a tıkılıp kalıyoruz? Burada endüstri var diye. Ama o da yavaş yavaş değişiyor artık. Sosyal medyanın ve internetin hayatımızda bu kadar etkili olması aslında İstanbul’da o kadar yaşamaya gerek yok dedirtiyor.

Neden konserler hep hafta sonu yapılıyor?
Müzik artık hafta sonuna tıkılıp kaldı. Türkiye’de hafta içi bir yerde sahne almak hayal. Ancak özel bir organizasyon olursa çıkarsın. O yüzden artık programları hep Cuma-Cumartesi’ye taşıdık. Hafta içi bizim için çok büyük bir risk. İnsanlar çünkü evinden çıkmak istemiyor. Çıksa da senin bir konser organizasyonunu finanse edecek kitlelere ulaşmak çok zor.

Endüstri peşinde koşup şikayet edemezsin
Antalya’dan sonra senelerdir İstanbul’da yaşıyorsunuz. Hala bir uyumsuzluk süreci devam ediyor mu?

Hayır, hiç yok. Ben mevcut durumu analiz eder ve ona göre bir hayat planlaması yaparım. Olmazsa da bana üzerinde durmam. Yaşamam orada. Karşıda oturuyorum. Stüdyoyla evimin arası çok az. İstanbul’da ne iş yapıyorsan yap endüstrinin peşinde koşup bir de trafikten şikayet etmek çok saçma. E trafik, yoğunluk demek, iş gücü burada diye sen buraya geldin zaten. İş Avrupa’da ev Anadolu’da olmaz abi. Yapıyorsan da şartlar öyledir. Çok da şikayet etmeyeceksin. Kalabalık olduğu için hepimiz buradayız. Bu kadar kalabalık olmasa sen de buraya gelmeyecektin. İşin özü bu. Ama ben sistemi kendime göre kurdum. En zorlu tarafı trafik buranın. Ona da işimin gereği çok fazla girmiyorum. Gireceğim zamanlarda da doğru saatte çıkmaya çalışıyorum. Toplu taşıma kullanıyorum.

Starlık havaları geçti
Binmem etmem gibi takıntılarınız yok yani?

Hayır, niye olsun canım? Arabayla Nişantaşı’na gelmeye kalksam dünyanın yolu masrafı. Niye böyle bir şey yapayım ki? Kitabımı alıyorum. Metroya biniyorum. 20 dakika sonra buradayım. Bir kere arkadaşlar bu starlık olaylarını bıraksınlar. Starlık bitti, öldü. Sana herkesin ulaşabildiği bir ortamda starlık diye bir şey yoktur. Star olmaya da gerek var mı? Bence yok. Şarkılarını üretirsin. Sanatını icra edersin. İnsanlar sana hayran olursa olur. Metroda görüyorsa daha çok hayran olur. İnsanların sana değil, senin sanatına ulaşamıyor olması lazım. Sana herkes ulaşabilir. Sanatına ulaşabiliyor mu? Bu önemli. Starlık şurada şekilleniyor. Benim yaptığım bir şarkıyı başka biri yapabiliyor mu? Bırak insanlar senin sanatına ulaşamasın. Sana ulaşamayacak da ne olacak? Hepimiz faniyiz. İlla ki ulaşır. Hepimiz can taşıyoruz. Ne farkımız var?

Metroda tanıyorlar mı sizi?
Tanıyanlar oluyor. Yok canım metroda değildir falan diyorlar. Halka öyle bir starlık kimliği enjekte edilmiş ki yok canım o değil. Bazen şöyle şeyler oluyor. Metrodan iniyorum. Instagram’da bir mesaj: “Abi az önce yanımda oturan sen olamazsın dimi?” Bendim az önceki keşke konuşsaydın falan diyorum. Kulaklığımda da senin şarkın vardı diyor. Bence önemli olan, şarkıların halka karışıyor mu? Kim kimi kandırıyor abi? Biz halkın içerisinde yaşayan insanlarız. Ha halktan da kopan insanın bir şeyler üretebileceğini düşünmüyorum. Halkla iç içe olmalıyız ki onlardan beslenelim. En son klibimde mesela bir hurdacının hayatını çektim. Halkın arasında yaşayan, halkın hikayesini aktaran Orhan Kemal gibi insanlar bence halkın sanatçısıdır. Ben de halktan hikayeler biriktirip insanlara bir şeyler sunmaya çalışıyorum. Amacım halkın sanatçısı olmak.

eflatun

Şarkılarımın rengi Eflatun
Bir gün şarkı yazdıktan sonra rumuzunuz Eflatun kalıyor. Gerçek adınız varken neden Eflatun?

Sanatçılarda bir isim arayışı hep var. Bir mahlas, sahne adı, bir imza ya da rumuz diyorlar. Bizler düşünce yapısı olarak biraz daha farklı bir yapıdayız ki insanlara başka manalarda bir şeyler sunuyoruz. Benim şarkılarımın rengi eflatun. Ben böyle adlandırıyorum. Hayatımda renkler çok önemli. Oğlumun ismi Mavi Tuna. Kedimin ismi Gümüş. Renklerle aram iyidir. Her şarkının renklerini ararım. Her sanatçının renklerini düşünürüm. Benden prodüksiyon olarak şarkı isteyen arkadaşlarımızın rengine göre bir şeyler bakarım. İnsan zaten farklı farklı renkler değil midir? Yaratıcı dünyayı renkler üzerine de kurmuş. O yüzden renkler benim için önemli. Felsefesi olan sorgulanmış hayatın bana verdiği bir isim: EFLATUN

Dünyanın en zor çalgılarından biri korno ve siz neden kornoyla başladınız?
Benim isteğim değildi. Konservatuar sınavına girdiğimde elleri dudakları neye uygun diye hocalar seçiyor. Fiziki bir uygunluk sınavı var. Bana da onu uygun görmüşler. Hiç istemedim ilk başta ama sonradan sevdim. Şimdi korno hiç çalmıyorum. Ama iyi ki hayatıma korno girmiş.

Şarkılar benden hesap sordu
Ne oldu da Antalya Opera Orkestrası’ndan istifa edip İstanbul’a geldiniz?

Bunun nedeni paylaşmak… Ben kendimi bildim bileli şarkı üretiyorum. Operada çalarken benim biriktirdiğim şarkılar benden hesap sormaya başladı. Paylaşma isteği bir süre sonra problem yaratıyor. Ya abi ne olacaksa olsun açlıktan da öleceksem İstanbul’da öleyim deyip bu şarkıları insanlarla paylaşmaya karar verdim. Bir yandan da arkadaşlardan korkunç senaryolar geliyor. Orada geberirsin insanlar şöyle böyle. Hayatımızda her zaman çok garantici insanlar vardır. Gitme yapma etme diyen. Ya dedim ki ne olabilir? Zorluğu da oldu tabii. Kimse İstanbul kolay bir şehir diyemez zaten. Ama zorluğu yaşamadan olmuyor. Yokuş yukarı çıkmayan insanlar bir şeyler elde edemiyor.

eflatun


Bir ara Tan Sağtürk Akademi’de çalışmalar yaptınız. Nasıldı birilerine yol göstermek?
Sakladığın değil paylaştığın senindir diye bir durum var. Ben ona inanıyorum. Bir kere artık birileri birilerine destek olacak ki yürüyelim. Bu ülkenin en büyük sıkıntısı ben oldum kardeşim bana ne onlar da aynı yoldan geçsin kafasıdır. Böyle bir cehalet yok. Ben gelen arkadaşlara sadece müzikle ilgilenmeyin sanatın bütün dallarını öğrenin, bir Dostoyevski’yi okuyun bilin, sinemada şunları takip edin diye sürekli bunları salık veriyorum ki bir sanat eserinin ayakta kalabilmesi için neler gerekir bilmek lazım. Bunlardan koşuyoruz. Onların ürettikleri üzerine yorumlar yapıyoruz. Müzik çok büyük bir evren zaten. Biz bunu kalkıp da 1 senede 2 senede veremeyiz. Yıllar içerisinde biz buralara geliyoruz. Daha da herkesin yolu var. Kişinin yeteneği doğrultusunda yol alıyoruz. Kimi söz yazarlığı konusunda iyi fakat sinema eksik kimi müzik konusuna biraz eğilmiş ama söz eksik. Eksik yanlarını tamamlamaya çalışıyoruz.

Kliplerin hepsi çalnıtı
Bu arada ben de Sanat ve Tasarım Fakültesi mezunuyum.

Şahane. Tasarım bir işin en büyük tarafı. Biz de tasarım çok eksik. Kliplerimizin hepsi yurt dışından çalıntı. Müziklerimizin çoğu bir yerde bir tarz meşhur oluyor onun peşinden gidiliyor. Böyle bir sanat anlayışı olamaz ki. Tabii ki esinleneceksin. Esinlenmeden sanat olmaz bu kesin. Zaten iyi sanatçı fark ettirmeden çalandır diyor Picasso.

Birçok kez iletişim kurduk lakin denk gelemedik. Ona rağmen hiç sorun çıkarmadınız. Hep böyle uyumlu musunuzdur?
Çok uyumluyumdur. Balık burcuyum. Neden uyumlu olmayayım kardeşim? Hayatın içerisinde her yol var. Sen hasta olabilirsin ben olabilirim. Biz bir tarih belirledik diyelim. Ama aksayabilir. Şimdi kalkıp ben burada bütün günümü sana vermiyorum. Bir araya gelip sohbet ediyoruz. Ben şu sohbeti başka biriyle de yapıyorum. Neden anlayışlı olmayayım? İki tane yol var. İyilik ve kötülük. Niye kötülüğü seçeyim ki ben? Bazen arkadaşlar bu iyi niyeti istismar edebiliyor. Ha ben orada çok fena keserim. Hayır abiciğim bu böyle değil derim. Ama ben her zaman iyi olma tarafını seçiyorum. Metroya binmeyen sanatçılar var ya. Kendilerine böyle bir sanatçı örgüsü örüyorlar. Kapris yaparsam beni daha çok ciddiye alırlar kafası bu. Beni nasıl ekersin desem ne olacak? Bunlar senin sanatına bir şey katmaz.

Paramın bitmesini beklemiyorum
2009'dan beri sanatçı kişiliğinizi ve bozulmayan çizginizi çok beğeniyorum.

Çok teşekkürler. Ben aynı şekilde devam edeceğim. Bir müzisyenin müzik yapmaya çalışmasından daha normal bir şey yok. Arkadaşlar ipin ucunu kaçırdılar. Ayda bir şarkı çıkarıyorlar. İnsanlar benim sanatsal dünyamı organize edemezler. Onun kararı bana aittir. Üreten benim. Güzel bir şey yaptığıma inanırsam insanlara sunarım. En son En Güzel Ben Sevdim şarkısını çıkardım. Şimdi sanatsal camiada şöyle şeyler oluyor. 5 yıl ara veriyor mesela. Geri bir dönüyor. Bu kadar arayı bunun için mi verdin diyorlar. Benim çok şükür ki geri dönüşlerim her zaman iyi oluyor. Neden? Çünkü bir şeyleri hazırladıktan sonra servis ediyorum. Biriktiriyorum. Param bitince şarkı çıkarmıyorum.

eflatun

Evlilik nasıl gidiyor?
Şahane. İki tane bebiş var.

Çocuk doğunca evli olduğunu anlıyorsun
Nasıl tanıştınız?

Ben eşimle okuldan tanışıyorum. Ama okulda sevgili değildik. Daha sonra Antalya'da sevgili olduk. İstanbul'da evlendik. Bence çocuk olduktan sonra evli olduğunu anlıyorsun. Çünkü flört döneminden sonra evlendiğin için sevgiliyken yaşadığın hayatın aynısını sürdürüyorsun. Sadece belediyeden izin alıyorsun. Ama çocuk olunca işin rengi değişiyor. Hayatın bize getirdiklerini en güzel biçimde yaşamaya çalışan bir aileyiz. Çocuk dünyanın en güzel duygusu. Bu hayata bırakabileceğiniz en özel şey.

Günümüzde özellikle sanat camiasındaki mayası tutmayan evliliklerin sebebi nedir? Neyi tutturamıyorlar sizce?
Bence emek vermek istemiyorlar. Güzel şeyler emek ister. Çocuk oluyor. O kadar çocuk istemesine rağmen mesela kadın başlıyor. E çocuklara ben mi bakacağım? Öncesinde bir hayatım vardı diyor. Annelik çok zor bir şey. Herkesin yapabileceği bir şey değil.

Anneliği parayla tuttukları dadılara yaptıranlar da var...
Böyle bir şey yok abi. Ben mesela çocuklarımla mümkün olduğu kadar çok vakit geçiriyorum. Stüdyoya mümkün olduğu kadar geç gidiyorum. Bunun oluru budur. Çocuğun yanında olmayacaksan doğurma. Hiç getirme dünyaya. Çünkü onun senin sevgine ihtiyacı var. Yarın öbür gün ilgisiz ve sevgisiz olan insanlar topluma sosyopat ya da psikopat olarak geri dönüyor. Hiç gerek yok böyle bir şeye. Eşim de ben de elimizden geldiğince sevgimizi onlara vermeye çalışıyoruz.

YENİ PROJELERE DAİR ÖNEMLİ BİLGİLER
Yeni projeleriniz var mı?

Ziynet Sali'ye yeni albümü için bir şarkı verdim. Söz müzik aranje bana ait. Adı: Aklıma Selam Söyle. Uçsuz Bucaksız'la başlayan serüven devam edecek. Bu 12 şarkılık bir albümdü zaten. Ben bunu 3 parçaya böldüm. 3 yayınladım, şimdi bir tekli daha yayınlayıp sonra yine 3 yapacağım. Aslında hepsi bitmiş durumda. Bir anda hepsini verdiğin zaman üzerini toz kaplıyor. Sektör bizi böyle bir yere getirdi. Tek şarkı da yapmak istemiyorum. 3 şarkı falan aralara sokayım diyorum. Parçalayıp ara ara yapacağım. Sadece kendi şarkılarımı değil. Cover’ları da serpiştireceğim. Bu albümde de biliyorsun 'Yağdır Mevlam Su' var. Tekrar düzenledim çok güzel bir Mahmutoğlu şarkısı. 80'li yıllarda Emel Sayın'ın yılbaşında söylediği gözünden gelen yaşla beraber bütün ülkenin dağıldığı bir hikayesi var. Yeni albümlerde de coverlar olacak.

Ben rapçi değilim
Bir gün rap yapar mısınız?

Asla yapmam. Ben rapçi değilim ki abi. Rap müziği yapabilmek için rapçi olmak gerek. Rap bir yaşam tarzıdır. Kalkıp da birtakım kelimeleri arka arkaya dizdiğin zaman rapçi olmuyorsun. Böyle bir dünya yok. Bir kere protez bir tavrın olacak. Sanatçı arkadaşlar birçoğundan bahsediyorum tenhalarda dolaşıp bu kadar büyük korkaklıkla olmaz o işler. Öncelikle rap çok büyük bir cesaret işidir. Mahalle kültürü vardır. Dışarıdan biri o mahalleye giremez. Amerika’da suratını siyaha boyayıp zencilik yapamazsın. Zenci olacaksın. Zencilikten kastım siyahilik. Zenci kelimesini de çok sevmiyorum. Şu anda rap müzik yapan arkadaşlar para kazanıyor diye bu yapılmaz. Bırak kazansınlar. Bir kere de onlar kazansın ya. Bu ne açlıkmış kardeşim? Sen eğer topluma bir mesaj vermek istiyorsan kendi müziğinle ver. Ben çok yanlış buluyorum. Hiçbir zaman da rap yapmam.

Röportaj: İsmail Gökgez

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.