Herkes şöhret olmak istiyor

Herkes şöhret olmak istiyor
Türkiye'de popülasyon kültürünün çok geliştiğini ifade eden ünlü tiyarocu Namis Esatgil, “Herkes fenomen olmak peşinde. Herhangi bir etkinliğe katılan birey o gece tiyatro seyretmeye değil ünlü görmeye, fotoğraf çekilip yayınlamaya geliyor. Bana gelen onlarca mesaj irdelediğimde oyuncu değil şöhret olmak istediklerini görüyorum” dedi

41 yıldır tiyatroya gönül vermiş; sanatçı kimliğinin yanı sıra toplumsal olaylara duyarsız kalmayan ender insanlardan diyebileceğimiz biri Nami Esatgil. Bugüne kadar başarılı ve güzel işlere imza atan Esatgil, günümüzde tiyatro yapmanın zorluklarını anlattı. Tiyatro ve yetenek ilişkisini gözler önüne seren Esatgil, eğitimin de çok önemli olduğunu vurguladı. Özellikle son yıllarda tavan yapan popüler kültürün sakıncalarını da tek tek sıralayan ünlü Oyuncu, gençlere önemli tavsiyelerde bulundu.

Sizi bilen biliyor Nami hocam ama bilmeyenler için Nami Esatgil kimdir? Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1966 İstanbul doğumluyum. Tiyatro, sinema ve seslendirme sanatçısıyım. 1969 yılında çocuk oyuncu olarak başladığım (tiyatro) meslek hayatımın bu yıl 41.'sini yaşıyoyrum. Onlarca oyun, onlarca dizi, sinema, binlerce seslendirme derken bugünlere geldik.

Kızınızın adını verdiğiniz Tiyatro Name'yi ne zaman kurdunuz?
Tam adı "Tiyatroname Esatgil Oyuncuları" olan grubu 6 sezon önce kurdum. Ben o dönemlerde yaklaşık 35 yıllık tiyatro oyuncuydum. Kızım Name de 10-11 yaşındaydı. Ben kızımı tiyatrolara götüremiyordum. Çocuk oyunları için yaşı büyük kalıyordu çünkü genelde çocuk oyunlarında 3-8 yaş hedef alınıyor. Kurum tiyatrolarının oyunları ya çok büyük prodüksiyonlar oluyordu yada bilet bulmanız imkansızdı. Satışa çıktığı gün tükeniyordu. Özel tiyatrolarda ise oyunlarda ya küfür oluyordu yada siyasi veya dini mesaj. O yaştaki bir çocuğa bunları açıklamanız çok zor. Arkadaşlarımla bir araya gelerek bir karar aldık. Bir tiyatro kuralım sahneye koyacağımız oyunlarda asla küfür, siyasi ve dini mesaj olmasın ebeveynler çocukları ile birlikte gelip rahatlıkla izlesinler. 'Aile komedi'si ibaresi bu düşünceden geldi. Ve 6 sezondur bunu rahatlıkla başardık. İnsanlar çocukları ile gelip 2 saat kahkahalarla gülüp gidiyorlar. Ortada soru işareti yok.

Peki tiyatronuzda oyuncu yetiştiriyor musunuz? Ya da böyle bir düşünceniz var mı?
Söylediğiniz ücret karşılığı kurs, ders, atölye anlamına geliyorsa hayır. Zaten ben bunların biraz para tuzağı olduğu düşüncesindeyim bazı köklü kurumları tenzih ederek söylüyorum. Siz de varsa zaten oluyorsunuz. Ama sahnede yetişdirdiğim ( beraber oynarken) kişiler oluyor. Mesela 6 sezondur tiyaromuz da olan Efsane Geçen, Kalust Şalcıoğlu bunlara örnek.

Israrla tiyatro yaptığınıza göre tiyatrodan para kazanılmaz tezini çürütüyor olabilir misiniz?
Ya da şöyle sorayım tiyatrodan para kazanabiliyor musunuz?

Siz gerçekten aşık olduğunuz birinden para beklentisine girer miydiniz? Örneğin eşiniz para getirmese aşkınız biter mi? Ama net bir cevap bekliyorsanız Hayır kazanmıyorum. Seslendirme dizi sinema reklam sunuculuk gibi ek işlerle evimi geçindiriyorum. Tiyatro kendini döndürüyor o da bana yetiyor.

Nami hocam bu sorunun cevabını biliyorum aslında ama tiyatro para ile ilişkili bir aşk değil bu noktaya okuyucularımızın dikkatini çekmek istiyorum. Ve tiyatro aşkınızı tekrar ayakta alkışlıyorum...
Biliyorum, farkındayım diyor sen pas attın ben de doksana vurdum.

Peki hocam bir tiyatro sanatçısının sevimsiz bulduğu bir soru derler onu sormak istiyorum size; Televizyon mu? Tiyatro mu? Neden tiyatro, neden televizyon?
Aslında ben çok sevimsiz bulmuyorum sadece garip geliyor bu soru. Her ikisinde de oyunculuk yapıyorsunuz. Ama hangisinin enerjisini seviyorsunuz derseniz tabii ki tiyatro. Orada seyirci ile anında buluşma var. O enerji çok güzel geliyor bana. TV'de ise seyirci tepkileri sizin oynadığınız andan en az bir-iki hafta sonra geliyor. Tiyatro da seyirci oyun bitiminde anında beğeni veya eleştrisini size iletebiliyor. TV'de ise bazen bir durakta, metrobüste bir lokantada yaşabiliyorsunuz bunu. Sizce de garip değil mi?

Hocam tiyatro eğitimi almış kişiler genellikle mankenlikten oyunculuğa geçiş yapanlara biraz sitemliler. Bu konuda sizin fikrinizi öğrenebilir miyiz? Mankenden oyuncu olur mu? Bu klişe için ne söylemek istersiniz?
Bakın tiyatro eğitimden çok yetenek işidir. Tabii ki belli bir altyapı olmalı. Sen istediğin kadar eğitim al ama yetenek olmasın sonra da vay efendim manken oyuncu olur muymuş, bunların yüzünden boşta kalınıyormuş. Sen serzenişte bulunacağına kendini geliştir bence. Ben size şu an mankenlikten, şarkıcılıktan, doktorluktan, oyunculuğa geçmiş onlarca çok iyi isim sayabilirim. Fotomodel güzeli olarak birinci seçilmiş gerçekte doktor olan Cüneyt Arkın'ın oyunculuğuna serzenişte bulunmak kimin haddine... Bir düşünün böyle onlarca isim gelir aklınıza.

Peki hocam kişinin popüler olması oyuncu olmasına yeterli midir? Tiyatroda popülerlik ne oranda önem arz ediyor?
Az önceki sorunuzla eşdeğer bir soru benim için ama değişik bir bakış açısı ile anlatacağım. Bu tiyatronun değil toplumun suçu bence. Çünkü Türkiye'de popülasyon kültürü çok gelişti son senelerde. Bakın herkes fenomen olmak peşinde. Popülasyon kültürünün bu kadar çok pompalandığı ülkemizde bunlar normal sonuçlar. Çünkü her hangi bir etkinliğe katılan birey o gece tiyatro seyretmeye değil bir ünlü görmeye gidiyor, bir de foto çekip yayınlayabilirse likeları düşünün! Oyuncu olmak isteyenlere gelelim birde. İnanın onlarca mesaj geliyor bana ama irdelediğimde istedikleri oyuncu olmak değil şöhret olmak. Çünkü televizyondaki magazin programlarıyla şöhret eşittir znginlik denklemini yazdırdı kafalarımıza. Siz son zamanlarda bir magazin programında (Oynayanlar popüler TV yıldızları değilse) tiyatro ile ilgili bir haber seyredebildiniz mi? İlk sıralarda futbolcu, şarkıcı ve TV yıldızları var hep. Yani sorunuza gelirsek seyirci popüler kişi görmek istiyor tiyatro sahibi de bu talebe göre davranıyor. Yoksa batar bu kadar basit.

TV demişken en son sizi Arka Sokaklar dizisinde Rüştü karakteri ile gördük. Karakter çok sevildi, bu konu hakkında ne söylemek istersiniz? Bir de Arka Sokaklar dizisinde bazı karakterlerin dublajını üstlendiğiniz doğru mu?
Evet Rüştü karakteri benim içinde çok keyifli bir karakterdi. Oyunculukta bazı dengeler çok önemlidir, komik olmaya çalışırken bir tık daha fazlasını yapmaya çalışırsanız bazen geri teper ve bir anda sizden nefret edilebilir. Bunun tam tersi de mevcut kötü bir karakteri o kadar abartısız oynarsınız ki sizin kötü olduğunuzu bile bile seyirci sizi çok sevebilir. Rüştü öyle bir karakter oldu ve seyirci çok sevdi bende onur duydum. Evet yaklaşık 15 yıldır Arka Sokaklar dizinde bölüm oyuncularını veya yan rolleri konuşuyorum.

Usta bir tiyatrocu, mesleğe yıllarını vermiş Nami Esatgil; tiyatroya gönül vermiş gençlere ne söylemek ister?
Öncelikle konservatuar öneriyorum sonrasında da öncelikle amatör tiyatrolarda ve çocuk oyunu yapan tiyatrolarda muhakkak var olsunlar. Buralarda eğer yeteneği varsa kesinlikle keşfedilirler.

Hocam sizinle sohbette doyum yok, konuştukça konuşasım geldi. Vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Sizi yolcu etmeden, son olarak oyunlarınızın tarihlerinden haberdar olmak isteyenler size nerden ulaşabilirler?
Öncelikle bana vakit ayırdığınız için asıl ben size teşekkür ediyor ve bir otizmli annesi olarak neler yaptığınızı bildiğimden, mücadelenizi takip ettiğimden inanın bunu tüm gönlümle söylüyorum, takdir ediyorum. Oyunlarımızdan haberdar olmak isteyenler Instagramdan @tiyatroname ve @namiesatgil profillerini ve Facebook'ta Tiyatroname Esatgil Oyuncuları sayfasını takip edebilirler.

3 FİLMİN BENDE YERİ AYRI
Hocam bugüne kadar birçok yerli yabancı yapımda seslendirme yaptınız, tam sayısını bilmiyorum ama... Seslendirmesini yaptığınız ve en çok unutamadığım dediğiniz yabancı aktör kimdir?

Ben seslendirme sektöründe yaklaşık 10 binin üstünde yabancı film ve 3 bin bölüm üzeri yerli dizi ve filmde konuştum. Ama 3 tanesinin yeri bende ayrı. Birincisi Hitler'in son zamanlarının anlatıldığı Çöküş filminde Hitleri canlandıran büyük aktör Bruno Ganz. İkincisi Türkiye'de Sezai Aydın'ın sesi ile tanınan (ki bence hala en iyi Sezai ağabey konuşuyor) Sylvester Stolones'un bir İtalyan mafya babasını canladırdığı, hafif aksanlı konuştuğu Oscar filminde Sylvester. Sonuncusu da benim yaşıtlarımın ve büyüklerimin rahatlıkla hatırlayacağı Charles Brunson.

BU ÖDÜLLERİ HALK VERDİ
Şu an bu söyleşiyi sizinle gerçekleştirdiğim için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum. Tiyatro oyunlarınızdan bahsedecek olursak; şu an aktif iki tiyatro oyununuz var. İki oyunu da izledim bütün oyunculuklar harikuladeydi. “Can Erik ve Olgun Portakal" iki oyununuzun da bildiğim kadarıyla iki ödülü var. İkisinden de biraz bahseder misiniz?

Öncelikle teşekkür ederim. Her iki oyunumuzla da ödüller aldık bu tabii onur verici. Çünkü bu ödüller halk jürisinin oylaması ile geldi. Ahbap çavuş ilişkisinin geçerli olmadığı ödüllerdi.
13. Uluslarası Tiyatro Festivali'nde Kristal Çınar Ödülü, 2018 Altın Portal Yılın En İyi Tiyatro Ödülü, 2019 Altın Taç Yılın En Komik Ödülünü aldık. "Olgun Portakal" 8 Mart Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi'nde saat 19.00'da sahnelenecek. 28 Mart'ta saat 20:00'de Çekmeköy Turgut Özal Kültür Merkezi'nde, 29 Mart'ta Bakırköy Yasemin Yalçın Sahnesi'nde gösterilecek. 13 Mart'ta Pendik'te olacağız. Olgun Portakal'da ben, Murat Parasayar, İpek Tanrıyar, Sibel Gökçe, Deniz Salman, Efsane Geçen ve Cemal Gönen rolleri paylaşıyoruz. Konusundan biraz söz edeyim. Çok çirkin bir erkek olduğu için iş bulamayan bu yüzden de bir ilanda gördüğü "Bayan Elaman aranıyor" yazısı üzerine kadın kılığına girerek bir otelde oda görevlisi olan Özden'in manyak iki ailenin düğün organizasyonuna dahil olmasıyla olaylar içinden çıkılamayacak şekilde komikleşiyor. Diğer oyunumuz "Can Erik" de bu yıl 3. sezonunu yaşıyor. Can Erik'te de rolleri ben, Murat Tavlı, İpek Tanrıyar ve Efsane Geçen paylaşıyoruz. Kayserili sucuk tüccarı Mülayim Sert iş gezisinden bir gün önce döner ve evde yüzsüzlükte bir dünya markası olan Can Erik ile karşılaşır. Yanlışlıkla herkes tarafından içilen uyku ilacının verdiği karışıklık düzeltilmeye çalışılırken yan komşu Sabriye'nin sahneye anlamsız girişleri ile oyun bir kahkaha tufanına dönüşür.

60 ADET KEDİ EVİ YAPILDI
Hocam şu an Beylikdüzü Komşuları Platformu'nun yöneticisi Osman Bey'in kafesindeyken Platformu'dan bahsetmemek olmaz. Platform sıkı takipçiniz, siz de gördüğüm kadarıyla her etkinliklerinde onlarla olmaya gayret gösteriyorsunuz. Platform hakkında düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

Evet "Beylikdüzü Komşuları Platformu" nu ben öncelikle yürekten kutluyorum. Sosyal medya klavyeşörlüğünün inanılmaz yaygın olduğu bugünlerde inalmaz faydalı sosyal sorumluluk projeleri yapan bunun içinde ellerini gerçekten taşın altına sokan iyi insanlardan oluşmuş bir platform. Facebook'ta oluşturdukları bu grupla önceleri insanları kaynaştırdılar, sonrasında da etkinlikler gerçekleştirdiler. Bu tip oluşumlarda güven çok önemli bir duygu. Bunu çok güzel başardılar kahvaltılar, yemekler, geziler ki buna tiyato gezileride dahil oldu düzenlediler. Sonrasında sosyal sorumluluk projeleri gelmeye başladı. Doğuda ki yavrularımıza oyuncak, kitap, kırtasiye vs ile başladı, sonra sokaktaki canlarımıza yanlış hatırlamıyorsam 60 adet kedi evi yapıldı şu anda da yine doğudaki yavrularımız kışın üşümesinler diye mont ve bot kampanyası yapılıyor. Başta yönetim olmak üzere hepsini gönülden kutluyorum bende naçizane elimden geldiğince iştirak etmeye çalışıyorum.

Röportaj: Dilek Bozkurt

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum