İnsan Önce Kendine Yatırım Yapmalıdır
İş insanı ve Kişisel Gelişim Uzmanı Ziya Şakir Yılmaz'la, hayatımızda neleri değiştirebileceğimize ve zamanımızı nasıl daha doğru kullanabileceğimize dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. “İnsan her zaman özüne dönmeli” diyen Yılmaz; “Her ne şartta olursa olsun önce kendinize yatırım yapmalısınız” dedi
MEHMET MERT
“Size Bir Sır Vereyim” kitabının yazarı, iş insanı, kişisel gelişim uzmanı ve profesyonel yaşam koçu olan Ziya Şakir Yılmaz'la hayata dair pandemi sürecine dair ve kişisel gelişime dair keyifle okuyacağınız bir söyleşi gerçekleştirdik. Tecrübelerini ve birikimlerini bizimle paylaşan Yılmaz; “ Artık alma değil verme zamanımız. Yaradan inancı olan biriyim. Öldüğümüz gün kimse bize bankada kaç paranız var diye sormayacak. Hayata ne kadar dokunduğumuzu soracak. Ben de o yüzden 1 milyon kişiye dokunacağım dedim. O insanlarla beraber babamın adına okul yaptırmak en büyük misyonum” diyor.
Şakir Yılmaz, “Size Bir Sır Vereyim” kitabı yazarı, TedX konuşmacısı. Bir yurttaş ve beyefendi bir insan olarak sizin tanıyoruz. Ve son günlerde Şakir Yılmaz neler yapıyor?
Pandemi sonrası değişik bir dünya oluştu. Buna hazırlıksız yakalananlar darmadağın oldu. Bazı beyaz ve mavi yakalar işsiz yakaya döndü. Japonların sevdiğim bir lafı vardır; 'Susuz kaldığınızda kuyu kazmak için çok geçtir' derler. Maalesef çoğu insan da susuz kalınca kuyu kazmaya başladı. Pandemi gelince eyvah dediler. Yaklaşık 8 yıldır insanlara dijitale geçin diyorum, E-Ticaret'e geçin diyorum. Bakın Amazon, Migros sanal birçok kurum eleman aldı. O yüzden ben de E-Ticaret yapıyorum. Ekim ayında da yeni kitabım çıkacak. Evde kaldığımız sürece bunlarla çalışıyoruz.
Kitabın ismini verme şansınız var mı?
Henüz isim ben de bile yok. Kitap başarı üzerine. Başarıyı ulaşmayı anlatan bir kitap olacak.
Sizin hedeflerinizden biri de 1 milyon kişiye dokunmak. Bu konuda neyi amaçlıyorsunuz? Birçok kişi bunu anlamlandırmanızı istiyor.
Hayatta bir inancım var. Elinden tutan biri olursa herkes başarılı olabilir. Bu inançla Facebook'ta İnsanlara İnanmak diye bir video çektim. 15 milyon kişi görüntüledi. Bu ben de bir kıvanç yarattı. Gerçekten insanların desteklenmeye ihtiyacı var. Hayatımızda iki kritik zaman var bir doğdumuz gün iki niye doğdumuzu sorguladığımız gün. Yani niye yaşıyoruz, anlamak lazım. Benim ismim Ziya. Ziya ışık demek. Şunu keşfettim ben bir köy çocuğuyum. Suyu, elektriği olmayan bir köyde doğdum. Babam Köy Enstitüleri'nden mezun bir insandı. Ondan öğrendiklerimle üniversite, iş derken güzel bir hayatım oldu. Artık alma değil verme zamanımız. Yaradan inancı olan biriyim. Öldüğümüz gün kimse bize bankada kaç paranız var diye sormayacak. Hayata ne kadar dokunduğumuzu soracak. Ben de o yüzden 1 milyon kişiye dokunacağım dedim. O insanlarla beraber babamın adına okul yaptırmak en büyük misyonum.
Peki şimdiye kadar aldık artık verme zamanı diyorsunuz. 80-90 yaşında gelmesine rağmen sürekli alan, sürekli para peşinde koşan insanlara ne demek lazım?
Şimdi sistem bize bunu hep öğretiyor. Özellikle vahşi kapitalizm de hep al al al diyor. Daha iyi pozisyon ol daha büyük ev al daha büyük araba al. Sürekli al al al. İnsanlar bunu doğru sanıyor. Yaşım 48. 70 kadar ülkeye gittim, büyük holdinglerle çalıştım. Ve çok başarılı olan insanlarda keşfetttiğim bir şey var. Almak değil vermek. Verdikçe daha çok alıyor daha çok büyüyorsunuz. Ben de bunu anladığım günden beri bol bol veriyorum. Bana günde 50 mesaj geliyor. Ya para istiyorlar ya iş istiyorlar. En büyük bankada olsam kimseye nedensiz para vermeyi doğru bulmuyorum sürekli iş de veremem. Bilgimi veririm. Bilgiyle siz kendinizi şekillendirebilirsiniz. Bunun güzelliğini keşfettim. Ama o tarz insanlar bunu keşfedememiş. Sürekli almak derdindeler. Bence zarardalar.
Diğer hedefinize gelelim. Babanız adına bir okul dediniz. Okulu nereye yapmayı düşünüyorsunuz?
Şu anımda bile bana sağ olsunlar 'Ziya Bey yapın biz de bir tuğla koyalım' diyorlar. Şu an anons etsem yapabilecek durumdayız. Babam Köy Enstitüleri mezunu muazzam iyi bir öğretmendi. İnşaatı da bilirdi, sanatı da. Bir yere gittiğinde o köyü komple kalkındıran bir ekol yetişmişti. Ama ne yazıkki 1950'de kaldırdılar. O yüzden babamın okulu deyince gideyim bina dikeyim değil. Ben Köy Enstitüleri ruhunu yaşatmak istiyorum. Sevgili Ekrem İmamoğlu, kent enstitüleri kuracağız demişti. İşte beklediğim okul bu şekilde köy enstitüleri seviyesinde bir okul yaratmak. Babamın ismini orada yaşatmak istiyorum. Sabırsızlıkla Ekrem İmamoğlu'nun kent enstitülerini açmasını bekliyorum. Ben de bunlardan birini yapmaya talibim. Adı Hüseyin Yılmaz Kent Enstitüsü olursa çok da mutlu olurum.
Umarız. Bu şekilde sizin gibi çok gönüllü çıkar. Bildiğiniz gibi Ekrem Bey'in kreşler projesi de vardı. Şu an 13-14 ilçede kreşler açıldı. Ve bunlar da devam edecek.
Burada da ben size sorayım. Benim politik bir tarafım yok. Siz gazeteci olarak şu dönemde herkesin taraf seçtiği bir yerde bunca yıl o gazeteyi çıkararak nasıl oluyor da tarafsız kalıyorsunuz. Ben de size bunu sormak isterim...
Ziya hocam çok sağ olun. Var olun. Ben bu soruyla sık karşılaşıyorum. Geçtiğimiz gün bir ortamda Ankara'dan gelen bir beyefendi aynen şunu sordu; 'Siz hangi düşüncedesiniz, gazeteniz ne tarafta?' Yani artık hep bir taraf olmak zorundasınız gibi anlaşılıyor. Ben de bunu soğuk kanlı bir şekilde cevaplıyorum. Birinicisi gazetecilik evrensel normlarında gazetecinin tarafı okurudur, yurttaştır, halktır, hukuktur, vicdandır. Ben bunlardan tarafım. Bu tarafta olduğum için benim için A Parti, B Parti gelir geçer. İnsanlık kalır. İnanın bizim gazetemiz de bu anlayışla yola devam ediyor. Mesela bugün ki gazetede manşetimizde eğitimi işledik. Her partiden görüşe yer verdik. Biz hep deriz siz yaşarsınız biz yazarız. İyi şeyler yaşarsanız iyi şeyler yazarız. Kötü şeyler yaşarsanız kötü şeyler yazarız.
Süpersiniz. Bir söz var; “Yaşlandıkça insanların neler söylediğine değil neler yaptığına bakıyorum” diye. Birçoğu söylüyor da; ne yaptıkları daha çok önemli. O yüzden mutlu oldum.
Dünyadaki en önemli şey kişisel gelişim. Kişisel gelişim deyince insanlar önemsemiyor. İki günlük eğitim alıp ortalıkta yaşam koçu diye gezen insanların boş boş cümleleri buna sebep oluyor. Oysa fiziksel bir gelişim sergilerken zihinsel olarka da gelişmemiz lazım. Bakın hayattaki en önemli şey iletişim. Peki bize hiç iletişim eğitimi verdiler mi? Yok. Her gün haberlere bakın o ona saldırdı o onla kavga etti. Niye çünkü iletişim eğitimi yok. Bana deseniz ki her yerde müdürlük yapmışsınız. Boşverin bunları. Ben diyorum geliriniz kişisel gelişim çapınızı geçemez. Ne Türkiye'nin ne dövizin ne pandeminin suçu. Bu çapınızla ilgili. Kişisel gelişim çapınızı 5 bin liraya çıkarırsanız 4 bin kazanırsanız. Ama kişisel gelişim nedir? Soru sormayı bilmek sizi bambaşka birine çevirir. Dinlemeyi bilmek. Doğru iletişim. Hayal kurmak, hedef belirlemek ve harekete geçmek. Yeri geldiğinde hayır demek yeri geldiğinde hayırı evete çevirmek. Bunlar hep kişisel gelişim. Bunlara dikkat etmemek kendinize hakarettir. Burada iki grup var. Alaylı kişisel gelişimciler. Ve okullu kişisel gelişimciler. Bir tane bile ekmek satmamıştır ama size satmış gibi anlatır. O yüzden böyle bir kişisel gelişim desteği alacaksınız hem alaylı hem okullu bir kişi seçin. Yaşam koçu kelimesinden kaçın. İnsanlara nereden eğitim aldığını sorun. O yüzden sağdan solan iki kitap okuyan, iki saat eğitim almış insanlara paranızı kaptırmayın. Yaşam koçluğu diye bir şey yok. Profesyonel koçluk vardır. Sizin zaman yönetiminizi sorununuzu da konuşuruz, sigarayı bırakma arzunuzu da konuşuruz. Hayata dair her şeyi konuşuruz.
Peki kişisel gelişim çapınız ne kadarsa geliriniz o kadar dediniz ama kimileri eğitimsiz, yaşamamış ama lüks bir hayat yaşıyor. Kimi de ODTÜ mezunu ama işsiz. Bu nasıl oluyor?
Bakın o lüks içindeki adam neyi keşfetmiş:; ticareti, pazarlığı. Orayı keşfedip oradan parayı bulmuş. Kişisel gelişimin içinde bunlar da var. Bakın müdürlük yaptığım yerlerde gördüm ki; kimi insanlar konuşmayı bilmiyor ama benden daha iyi ticaret yapıyor. Bizim için iflas utançtır, borç utançtır ama o insanlar için sorun değil. Evini ipotekler, borç alır, al sat yapar. Yani ticarete yatırım yapıp kişisel gelişimini sürdürmüş.
Şimdi pandemi dolayısıyla sık duyuyoruz biraz evde boş kalan ev hanımları, iş peşindeler. Koşturmak istiyorlar. Biz de onlara dijitale geçin diyoruz ama siz dijital derken ne kast ediyorsunuz veya başka önerileriniz olabilir mi?
Çoğu insan başına bir şey gelene kadar harekete geçmiyor. Ne zaman işsiz kalıyor o zaman harekete geçiyor. Mesela maaşlı bir işte çalışıyorsunuz ne kadar zaman gittiği yere kadar diyorlar. Şimdi çalışırken 100 kişiyi arayın 100'ü de açar. Bir yerde çalışıyorsunuz diye. Ama 3 ay geçsin kovulun işsiz kalın o yüz kişinin kaçı telefonunuzu açacak. Ne diyecekler. Borç para ister, iş ister... Dolayısıyla bir şey yapacaksanız 100 kişi telefonunuzu açacakken yapın. Bakın bana diyorlar ki nasıl bu kadar mutlusun... Bakın Japonlara biz de 40 yaşında emekli olalım diyoruz. Japonlar 90 yaşında hala sabah kalkıp çalışıyorlar. Felsefeleri şu iş yaparken dört şeye bakın; hayatta sevdiğiniz işi yapın, iyi olduğunuz işi yapın, para kazanacağınız işi yapın, dünyaya faydası olacak işi yapın... Bize bakıyorlar ne diyorlar; sizden iyi savaşçı olur. Osmanlı başarılı oldu dediler ki sizden tarımcı olur tarıma yöneldik büyük sonra sizden iyi beyaz yakalı olur dediler. Kredi kartı diye de bir şey icat ettiler. Ve 40 yıl haftada 40 saat çalışıyoruz. Sonuç hiçbir şey. Ev al borç, araba al borç. Ömrünün sonuna kadar borç al ve vakti geldiğinde öl. İnsanlar 25 yaşında ölür 75 yaşında gömülür diyoruz. Ruhlarını işe girmeden kapıda bırakan insanlar bunlar. Gidiyorlar görevimi yaparım, kapımı kapatırım diyorlar.
Ama bazı insanlar çaresiz. Bugün 17 milyon işsiz var. Ne yapsın insanlar?
Seçeneceksiz insan yoktur. Yanlış seçim yapan insanlar vardır. Günde insanlar 4 saatini ya tv başında ya sosyal medya başında geçiriyor bu ayda 120 yılda 1 400 kırk saat yapar. Bunu bölün 1 yılda kaç gün boşa çıkıyor. Neredeyse 60 gün kullanabilecek alanı varken aylaklık yapıyor, çünkü aylaklık yapmasa çalışması gerekecek. Hiçbir şey bilmiyorsanız doğrudan satış araştırın. Çözüm hep var. Yeter ki bir şey yapmak isteyin, araştırmacı olun. Sizden önce o yola çıkan insanlardan tavsiye alın. Yeter ki yola çıkın. Bakın iki arkadaş sohbet ediyor ederleken içeriden bir ses geliyor. 1 saat boyunca bir inleme sesi. Bir arkadaş diyor ki ya bu ses ne; öbürü diyor ki ya içeride köpeğim var. Çok sevdiği bir yerde kıymık var hep oraya oturuyor. Bu misal. Yani kıymık batıyorsa bedel ödeyeceksin. Alınteri akıtacaksın, gece de çalışacaksın. Fazla mesai yapacaksın. Gece eve geldiğinde 6 saat daha çalış bakalım çözüm bulamayacak mısın.
Peki yaş 51. Hala çalışıyoruz. Şimdi gençliktekinden daha çok çalışıyoruz. Hele bir işverenseniz bu çağda daha çok çalışıyorsunuz. Şimdi günde 15-16 saat çalışırken siz diyorlar ki “Mehmet Mert'in keyfi yerinde” sen ne yaptın peki hep tatil. Haklısıınz yani. Peki gençlerle ilgili bir soru soralım. Ebeveynler çocukları nasıl yetiştirsin?
Bilgeye sormuşlar ne bilirsin diye; haddimi bilirim demişler. Şimdi benim çocuğum yok o konuda uzman değilim. Ama birçok anne baba kendi hayatındaki pişmanlıklarını çocuklara yıkıyorlar. Geçen bir hanımefendiyle konuşuyorum dünyanın sayılı okullarından birinde okumuş mühendis olmuş niye annesi istediği için. Ya bırakın çocuklarınız neyi seviyorsa onu yapsın. Sevdiği mutlu olduğu şeyleri yapsın. Bakın siz de yoğun çalışmıyorsunuz yaptığınız şeyden zevk alıyorsunuz çünkü. Sevdiğiniz işi yaparsanız bu hobidir yorulmazsınız. Yani sevdiğiniz işi yapmak mümkün. O yüzden bırakın çocuklar da sevdiği alanlar yoğunlaşsın.
Peki Türkiye'de eğitim gönüllüsü olarak. Eğitim sektörünü nasıl buluyorsunuz?
Bizim zamanımızda öğretmene bir saygı vardı. Dersten geçmenin kıymeti vardı. Ben ilkokulda hiçbir dersimden pekiyi almadım. Babamdı öğretmenimdi. Nasıl oluyor derdi resim dersi de pekiyi matematik dersi de. Şimdi derse gir, girme geçiyorsun. O yüzden gördüğüm bu sistemin doğru olmadığı yönünde. Yurtdışında ilkokulda sunum teknikleri öğretiliyor. Türkiye'de 40 yaşına gelip sahneye çıkamayan insanlar var. Yurtdışında iletişim öğretiliyor. Ana konu ezbere dayalı değil hayatına katkı verecek bir eğitimin sunulmasıdır. Buna değer verilmesi gerekiyor.
Ekonomi için ne demek lazım?
Ülkelerden daha önemli bir şey var. Sizin kişisel gelişim çapınız. Aynı pandemi döneminde birileri battı birileri işini iki katına çıkardı. Birileri işsiz kaldı birileri terfi aldı. Ülkelerde politikacı değişir sistem değişir. Ama ülke bizim koşullar hepimiz için aynı. Dolayısıyla değiştiremeyeceğiniz şeylere değil kendinize odaklanın. Pandemi döneminde 1000 kişilik eğitimler verdim. Normalde yapamadığımı yaptım. Yani ülke hepimiz için aynı. Dolar hepimiz için aynı. Aynı sektörde birileri batıyor birileri çıkıyor. Fark ne? İletişim bilgimiz, yeteneklerimiz, çalışkanlığımız, sabrımız. O yüzden yine insan içine dönmeli. Ondan bundan şikayet etmek kolay insan önüne bakmalı. Çözüm her zaman sizdedir.
Pandemi süreci nereye gidiyor? Neler olacak neler yaşayacağız?
Pandemiyle maalesef yaşıyoruz. Ve görüyoruz ki insanlar çok dikkatsiz. İnsanlara bakıyorum maske takın diyorlar adam maskesinin indirdi hapşurdu geri maskesini taktı. Yani buna biz önlem almazsak devlet ne yapsın? Ben mesela yeniden yasakları bekliyorum. Ekim-Kasım-Aralık'ta yine bir hapis dönemi bekliyorum. İnşallah olmaz ama maalesef olacak gibi görünüyor.
Ekonomiye dönersek bu dolar, euro, altın nereye gidiyor?
Yıllardır bu ülke battı diyorlar. Batmayacak. Bu ülke devam edecek. Ekonomi devam edecek. Siz kendinize bakın. Ekonomik köle olmamak yeter. Üretim, üretim, üretim. Eğer üretirseniz ekonomik köle olmazsınız. Dolayısıyla bizi kurtaracak şey katma değerli üretim. Yazılımda, dijitalde, tarımda, makinede. Ama katme değerli ve markalaşarak değerli üretime gitmek gerek. Dolayısıyla koşullar ne olursa olsun kendinize yatırım yapın. Paranız varsa; arsa alın demeyeceğim. Ama tv de gördüm bir gün bir profesöre sordular Ayşe Hanım'ın 100 bin lirası var ne yapsın eğitime yatırsın dedi. Çok doğru insan kendini geliştirmeye para yatırmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.