Zerzevan Kalesi geçiş kapısı mı?

Zerzevan Kalesi geçiş kapısı mı?
“Eksik” ve “9” isimli romanlarıyla adından övgüyle söz ettiren Efsun Önder ile yeni yazacağı romanı üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Yeni kitabında Diyarbakır'daki Zerzevan Kalesi'nden ilham alacağını anlatan Önder, “Zerzevan Kalesi’nde yapılan kazılarda dünyada son ve en iyi korunmuş Mithras Tapınağı bulundu. Acaba bu tapınak başka bir evrenin geçiş kapısı mı? Kulağa çılgınca gelebilir ama bunu kurgulamak istiyorum” dedi

“Eksik” ve “9” romanlarının yazarı ve tarzıyla Dan Brown’a benzetilen araştırmacı Efsun Önder, Damga’ya konuştu. 2006 yılında kaleme aldığı, “9” isimli romanında bahsi geçen olaylar ile günümüzdeki olaylar arasındaki bağlantılar tesadüf mü? Hepsini yazarın kendisine sorduk. “Yaşadığımız ülkenin kültürü, öğrenilmiş ve doğru olduğuna inanılmış bilgileri bir sonraki kuşağa empoze etmek üzerine kurulu. Bu insanlar da doğru bildiklerini öğütlüyorlar. Hayalinizi gerçekleştirmek üzere yola çıkacaksanız, içsel motivasyonunuz, dışarıdan gelecek her türlü müdahaleye dayanacak güçte olmalı” diyen Önder, kendisinin de bu doğrultuda kitaplar yazdığını söyledi. Edebiyat dünyası üzerine ve yeni yazacağı romanı üzerine de konuştuğumuz Önder, Diyarbakır'daki Zerzevan Kalesi hakkında ilginç anekdotlar paylaştı. Bakın, başarılı yazar başka neler anlattı...

Efsun Önder ismini 2006 yılında yayımlanan ilk romanı ‘9’ ile duyduk. Sonra ‘Eksik’ romanı ile. Nasıl başladı yazarlık yolculuğu?

Klasik cevaptır ama çocukken ‘büyüyünce yazar ve dedektif olacağım’ derdim. Dedektif olamadım ama bu konuya olan ilgimin kurgu romanlar yazmama epey katkısı olduğunu inkâr edemem. 30 yaşıma kadar profesyonel iş yaşamında çeşitli sektörlerde çalıştım. Sonra bir sabah aydınlanmış olarak uyandım. (Gülüşmeler) Çalıştığım işin, bana sağladığı iyi yaşam koşullarının, içinde bulunmak zorunda olduğum çarkın beni mutlu etmediğini fark ettim. İşimden istifa ettim ve ‘artık yazmamın vakti geldi’ dedim. Zorlu bir değişim olacağını biliyordum ama bilmediklerimi ve öngöremediklerimi yolda öğrendim.

Uzun zamandır bu yolculuktasın yani.

On beş yıl olmuş yaşamıma yazar olarak devam edeli. Yaşadığım sürece de devam etmek niyetindeyim.

EFSUN ÖNDER
 

Ne tür zorluklar bahsettiğin, bu yolculuğa çıkmak isteyenlere vereceğin tüyolar var mı?

İlk zorluk daha kitabı yazma sürecinde başlıyor. Öncelikle yakın çevreniz hatta aileniz, sigortalı ve maaşlı bir işte çalışmanız, kariyerinize devam etmeniz, vakti gelince de emekli olmanız, hayal peşinde koşmamanız gerektiği konusunda iyi niyetli tavsiyelerde bulunuyor size. Bu anlamda insanları yargılamıyorum. Yaşadığımız ülkenin kültürü, öğrenilmiş ve doğru olduğuna inanılmış bilgileri bir sonraki kuşağa empoze etmek üzerine kurulu. Bu insanlar da doğru bildiklerini öğütlüyorlar. Hayalinizi gerçekleştirmek üzere yola çıkacaksanız, içsel motivasyonunuz, dışarıdan gelecek her türlü müdahaleye dayanacak güçte olmalı. Çevrenizdeki insanlardan destek görüyorsanız ne mutlu ama en önemlisi kendine ve hayal ettiğini başaracağına olan inancın. Buna sahipseniz zorluklarla başa çıkıp yola devam etmek mümkün oluyor.

Bu konuda paylaşmak isteyeceğin belirgin bir örnek var mı?

Yaşadığım esnada beni zorlayan ama şimdilerde gülümseyerek anlattığım bir olay var. İşimden istifa edip yazmaya karar verdiğimde ailemin evine gitmiştim. Gündüzleri birlikte vakit geçirip gece olup herkes uyuduğunda yazmaya başlamıştım. Annem her gün sabah namazına kalktığında beni bilgisayar başında görüyor; yapmak istediğimin çok güzel bir şey olduğunu ama işime geri dönüp daha güvenli bir şekilde hayatı yaşamam gerektiğini, emekli olduktan sonra da yazabileceğimi söylüyordu. Her gün aynı konuşma tekrar ediyor ve benim ‘haklısın anne’ sözümle bitiyordu ama yazmaktan vazgeçmiyordum. Gerçekten inanarak ve elinizden gelenin en iyisini yaparak bir yola çıkarsanız amacınıza ulaşmak için sanki hayat size yardımcı oluyor. Kitabımı bitirip yayınlatma sürecine girdiğimde fark ettim bunu. Kitabım yayınlandıktan sonra annemin telefon konuşmalarına şahit olmaya başladım. ‘Evet, biz de çok destek olduk, evet evet sağolun’ cümleleriyle tebrikleri kabul ediyordu. (Gülüşmeler) Aslında haklıydı; her gün benim kendime olan inancımı pekiştirmem ve içsel motivasyonumu korumam gerektiği konusunda büyük desteği olmuştu. Siz kendinize inanıp başardığınızda, çevrenizdeki insanlar başarınızı sizden çok sahipleniyorlarmış, bunu öğrendim. Bunu da ayrıca mutluluk vesilesi yaptım kendime.

Kitap çıkarmak zor mu, o aşamada insanı bekleyen zorluklar neler?

Günümüzde kitap çıkarmak çok kolaylaştı. Farklı çözüm önerileri sunan aracı kurumlar var artık. Baskı masraflarını karşılıyorsunuz ve kitabınız çıkıyor. İyi ve güçlü bir yayınevinden kitabınızı yayınlatmak isterseniz işte o gerçekten zor. Zaten tanınmış ve çok okunan bir yazar, ünlü bir kişi ya da sosyal medya fenomeni değilseniz tabii. Beni asıl üzen, bir şekilde kitap çıkaran herkesin kendisini ‘yazar’ sıfatıyla tanımlaması. Bunu her gördüğümde aynı şeyi düşünüyorum; kitap olarak basılmış bir ürüne sahip herkese ‘yazar’ diyeceksek Sabahattin Ali’ye, Yaşar Kemal’e, Halide Edib’e ne diyeceğiz? Mesele kitap çıkarmak değil yani.

Hikayelerimde meydan okuyorum

Son günlerde başlattığın bir meydana okuma var; ‘Ben tek, siz hepiniz’. Ne tür bir meydan okuma bu?

Beş farklı kısa hikâye yazdım. Hepsinin bir asıl cümlesi yani ana fikri var. Buna ‘hikâyenin sırrı’ diyorum. Hikâyelerin sırrını bulma konusunda bir meydan okuma. Motive edici olması açısından oyunun içine ödül de koydum. Sırrı bulan ödülü kazanır.


EFSUN ÖNDER

Peki, nasıl çıktı hikâyelerle meydan okuma fikri?

Çok güzel bir soru, teşekkür ederim. Çünkü bunu tüm yönleriyle ifade etmek benim için önemli. Uzun yıllardır ‘Etkili iletişim ve hikâyeleştirme’ seminerleri ve atölye çalışmaları yapıyorum. Malum, 2020 yılında online ortama taşındık hep birlikte. Zorlu bir sürecin içinde aslında insan yaşamı için pozitif bir gelişme olarak yorumluyorum ben bu durumu. Bu sayede eğitimlere ülkenin her yerinden hatta yurtdışından bile katılan insanlar oldu. Bu çalışmalarda ortak bir soruyla karşılaştım hep; ‘eskiden kitap okurdum, artık okuyamıyorum, odaklanamıyorum, ne tavsiye edersiniz?’ Hepsine aynı şeyi önerdim; ‘çocuk hikâye kitapları alın, renkli, resimli ve kısa olanlardan. Onları okuyun ki zihniniz telefon ya da bilgisayar ekranından değil kâğıt üzerinden okuma fikrine yeniden alışsın. Çekinmeyin bunu yaparken çünkü çocuk hikâyeleri okumak zihninizi yormaz aksine rahatlatır. Bu sayede yeniden kitap okumaya alışır zihniniz de.’

Çok mantıklıymış tavsiyen. Bunun üzerine mi gelişti fikir?

Evet. Çok sevdiğim bir söz var; ‘evren atomlardan değil hikâyelerden oluşur.’ Dünya üzerindeki her kültür okur-yazar değildir ama mağara döneminden günümüze her kültürde hikâyeler anlatılır. Hepimiz hikâyeciyiz aslında. Yaşamı hikâyelerle tecrübe ediyor, öğreniyor ve aktarıyoruz. Bu sebeple zihni hikâyelerle şekillendirmek çok daha kolay… Kısa hikâyeler yazarak okunmasını kolaylaştırmak, ‘sırrı bulma’ güdüsüyle odaklanma sorununu çözmek ve daha iyi anlamaya çalışarak aslında kendine meydan okumak bu projedeki felsefem. Aslında ben size değil siz kendinize meydan okuyun diyorum. İnsanların kitap okuma alışkanlığı kazanmalarına katkı sağlayabilmek ve buna özendirmek asıl hedefim. Bunu yaparken de Efsun Önder’in kalemiyle tanıştırmış oluyorum insanları.

Gelişmek için kendine meydan okumak şart diyorsun.

Kesinlikle öyle. Özellikle son bir buçuk yıldır aniden değişen yaşam koşulları hepimizi sessizleştirdi. Konuşmaktan, kendimizi, düşüncelerimizi ifade etmekten çekinir olduk. Sesimiz kısıldıkça görüntü ayarlarımız da bozuldu. ‘Ben kimim, ne yapıyorum?’ sorgulamalarımız arttı. Aynadaki görüntümüze yabancılaştık. Hatırlarsın, çocukluğumuzda çatıda televizyon antenlerimiz olurdu, sert bir rüzgâr estiğinde antenin dengesi bozulur, görüntü ve ses giderdi. Çatıya çıkar anteni düzeltirdik. Bazen de televizyonda bir alt yazı çıkardı ‘sorun vericiden kaynaklanmaktadır, lütfen cihazınızın ayarlarıyla oynamayınız’ diye. Şimdiki durumu da ona benzetiyorum; sert bir rüzgâr esti, ayarlarımız bozuldu ama lütfen zihninizin ayarlarını kurcalamayınız. (Gülüşmeler) Bu sebeple de insanları hikâye oyununa davet ettim; okuyun, fikrinizi kendiniz olarak açıkça ifade edin, bunu benim için değil kendiniz için yapın, kısılmış sesinizi açın.

Ben bayıldım bu projeye, umarım çok insan katılır. Bu arada ben de varım oyunda, ufak bir ipucu verirsin artık sırla ilgili.

(Gülüşmeler) Hak deyince akan sular duruyor bende. Kimsenin hakkını yemek istemem, sen de kendi hakkını yeme bence, sırrı bulacağına şüphem yok.

Hikâyelerin yanı sıra yeni romanın üzerinde çalıştığını da biliyorum. Biraz da onu konuşalım mı?

O apayrı bir keyif benim için. Sen de okumuştun, biliyorsun; bundan on beş sene evvel yazdığım ilk romanım ‘9’un kurgusu Mitras’ın gizemini çözmek üzerineydi ve olayların geldiği nokta 2020 yılını işaret ediyordu. İlginçtir ki 2020 yılına geldiğimizde yaşanan olaylar kitaptakiyle benzerlik gösteriyordu. Üstelik Diyarbakır’ın Çınar ilçesindeki Zerzevan Kalesi’nde yapılan kazılarda dünyada son ve en iyi korunmuş Mithras Tapınağı bulundu. Günümüze hiçbir yazılı kaynak bırakmayan Mitras’ın gizemini merak eden dünyaca ünlü kişiler gelip ziyaret etmişler.

Tarihi kale UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girdi. İnşallah kalıcı listeye de girer. Bu bilgi beni de çok heyecanlandırdı. Hiç aklımda yokken yeni romanımı bu konuda yazmaya karar verdim. Kulağa çılgınca gelebilir ama burada Göbeklitepe’de de olduğu iddia edilen boyutlar arası geçiş kapılarından biri olduğu söyleniyor. Son yıllarda artan şehir efsanelerinden biri olsa da benim için bulunmaz kurgu fırsatı yaratıyor bu durum. Hayal dünyamın kapılarını ardına kadar açıyor.

Birlikte gitme fikrimizden vazgeçtim sanırım, gerçekten böyle bir kapı varsa ve oradan geçip dönmezsen…

(Gülüşmeler) Tamam birlikte gitmeyelim o zaman, ben dönünce anlatırım sana.

Şaka bir yana gerçekten keyifli ve heyecan verici projelerin var. Şimdiden merak ediyorum doğrusu yeni romanı. Yazmak dışında neler yapıyorsun, bizi şaşırtacak başka projeler de var mı?

Olmaz mı. Şaşırtmak demeyelim ama fayda sağlayacak projeler üretmeye çalışıyorum. Teknoloji çağına şahitlik eden günümüz insanları olarak, nasıl bir geleceğin bizi beklediği konusunda hepimiz merak içindeyiz. Dijital dünyanın dinamikleri alanında uzman bir arkadaşımla video içerikleri hazırlıyoruz. Değişen dünya düzeninde yeni yaşam koşullarını doğru anlamak, uyum sağlamak ve çözümler üzerine. Devir teknoloji devri ama ben hala mana âleminden yanayım. İletişimde kelimelerin gücüne, hakiki manalara olan inancım değişmiyor. Ben, kelimeleri doğru kullanarak yaşamın her alanında daha iyi iletişim kuracağımızı savunuyorum, teknolojik yaşamda çözüm uzmanı arkadaşım da dijital dünyanın dilini kullanarak daha iyi bir iletişim ve yaşam kuracağımızı savunuyor. Sosyal medya, günlük yaşamımız, yapay zekâ, dijital paralar, değişen teknolojiler hepsi merceğimiz altında. Tatlı bir rekabetle güncel bilgilerimizi paylaşacağız. Bakalım işin sonu nereye varacak. Umarım kelimelerin gücü kazanır.

Efsun Önder

Gençlere çok güveniyorum

Tüm samimiyetimle söylemek isterim ki gençlere ve onların kuracağı geleceğe çok güveniyorum. Muazzez İlmiye Çığ’ın ‘Sümer tabletlerinde bu gençlik nereye gidiyor yazısını gördüğümden beri gençleri sorgulamıyorum sözü de buna referanstır bence. Bizden önceki kuşakların bize dayattığı doğruları, gelecek nesillere dayatma devri çoktan geçti. Dünyanın şu anki yaşam koşullarına gençler bizden çok daha hızlı uyum sağlıyor ve çözümlüyorlar. Devir onların zihin devri. Gençlere bazı bilgileri ve davranış şekillerini dayatmak yerine, onların bilgilerinden faydalanmak en doğrusu bence. Sorgulayan değil anlamaya çalışarak soran olmak, geleceğin şekillenmekte olduğu bu günlere hepimize iyi gelecektir. Gerçekten keyifliydi seninle sohbet etmek. Ben teşekkür ederim bu güzel sohbet için.

Efsun Önder kimdir?

1973 Bolu doğumlu. Öğrenimini Ankara'da tamamladı. Marmara Üniversitesi Basın Yayın Bölümü mezunu.. Öğrenmenin ömür boyu sürekliliği ve gerekliliğine inanıyor. Vaktinin büyük kısmını kitap okuyarak, yoga yaparak ve bowling oynayarak geçiriyor.


SÖYLEŞİ: MÜGE YÜCETÜRK

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.