Rusya, Türkiye'yi Suriye'de adım adım tuzağa çekti

Erdoğan, Putin'le yaptığı telefon görüşmesi sonrasında, Rusya Politbürosu ve Güvenlik Konseyi'nin acil toplandı. Kamuoyuna bir açıklama yaptılar. Bu açıklamadan şunu öğrendik: Rusya, Türkiye'yi İdlib'de adım adım tuzağa çekmiş. Kendi staratejisini Türkiye'ye kabul ettirmiş. Resmen Türkiye'ye görev vermiş. Türkiye'de bu görevi kabul etmiş. Gözlem noktalarında bulunan Türk askeri, Rusya'ya yönelik trörist saldırıları haber alacak ve Rusya'ya haber verecek.

22 Şubat tarihinde Şarkul Awsat'ta yazdığım, "Bir başka ülkenin topraklarına giren hiçbir ülke dikiş tutmadı... Amacına da ulaşmadı... Kaybetti..." demiş ve ardından eklemiştim: "İblip bir bataklık... Türkiye, Rusya ve İran'ın yaptığı tüm anlaşmalarda İdlib'deki terör guruplarının tasfiye edilmesi karar altına alınmış ve Suriye'nin siyasal toprak bütünlüğüne gönderme yapılmıştı. İdlib'de iki kez üst üste TSK unsurlarına yapılan saldırı Rusya'nın izni olmadan, Suriye güçlerinin yapabileceği bir şey değildi."

****

Cumhuriyet tarihinde yabancı topraklarda, TSK'ya yapılan bir saldırıda en çok kayıp verdiğimiz yürekleri dağlayan, anaları gözyaşına boğan, vatanın kalbine acı düşüren saldırıyı yaşadık.

Türkiye, Suriye'de rejim güçlerine saldıracak, ön saflarda Suriye Milli Ordusu'nu yerleştirecek, muhaliflerin kaybettiği toprakları yeniden ele geçirecek, Esad'a haddini bildirecektik. Vekalet savaşı yerine bizzat sahada müdahil olacaktık.

Ve Rusya'da buna izin verecekti. Bunu anlamamak için ancak gerçeklikten uzaklaşmak gerekirdi.


 

Saldırı emrini veren "Dostum Putin"dir

Ve bu saldırı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "dostum Putin"in talimatıyla gerçekleştirilmiştir. Kimsenin kıvırmasına, lafı evelemesine gevelemesine gerek yoktur.

Ne Türkiye Cumhuriyeti'nin nede Rusya Devleti'nin yetkilileri saldırıyı Rusya'nın yaptığını neden söyle(ye)miyorlar? Çünkü, arka planda neler konuşulduğunu, birbirlerine ne sözler verildiğini bilmiyoruz.

Mızrak çuvala girmiyor. Son saldırı da, beton delici bombalar kullanıldı. Bu bombaları ancak Rusya sahada kullanabilir.. Suriye rejimi değil... Suriye ordusunun tüm silah mühimmatını Rusya ve İran karşılıyor.


 

Gözlem noktalarını Rusya önermiş!

Dün, Rusya Devlet Başkanı Putin, Erdoğan ile yaptığı konuşma sonrasında; Politbüro ve Güvenlik Konseyi'nin acil toplamış. Ve detaylı bir açıklama yapmışlar.

Açıklamada; Türkiye’nin İdlib’deki askeri gözlem noktalarının zamanında Rusya’nın ısrarlı ricasıyla ilişkili olarak ve Rusya’yla anlaşılarak oluşturulduğu ifade edilmiş.

Türk gözlem noktalarının bölgedeki savaşçıların faaliyetlerini kontrol etme, terör eylemlerine izin vermeme ve Rus askeri askerlerine karşı yapılacak eylemleri önceden haber etme gibi yükümlülükleri olduğunu ancak Türkiye'nin görevini yerine getirmediği belirtilmiş.

Türk askerlerin güvenliğini sağlamak için Rusya’nın elinden geleni yaptığı, bu gözlem noktalarındaki hiçbir Türk askerinin zarar görmediği ve tehditle karşılaşmadığı vurgulanmış.

Hayatını kaybeden Türk askerlerinin ise gözlem noktalarında bulunanlar değil, teröristlerin Suriye ordusuna karşı taarruz yürüttüğü bölgede yer alan Türk askerleri olduğu vurgulanmış.

Son saldırı yapılmasa, Türk gözlem noktalarının oluşturulmasının arkasında ki bu ince detayı bilemeyecektik.

Zurnanın zırt dediği yer açıklamada tüm çıplaklığı ile ortada duruyor.

Rusya, Türkiye'yi İdlib'de adım adım tuzağa çekmiş. Kendi staratejisini Türkiye'ye kabul ettirmiş. Resmen Türkiye'ye görev vermiş. Türkiye'de bu görevi kabul etmiş. Türk askeri, Rusya'ya yönelik trörist saldırıları önceden haber alacak ve Rusya'ya haber verecek.

Nerden baksanız tutarsızlık. Nerden baksanız akılsızlık.


 

İdlip düşünce Hatay düşmez!

31 Mart seçimleri öncesinde AK Parti iktidarı, yöneticileri, belediye başkanları, adayları, yandaş kalemleri, "İstanbul düşerse Kudüs düşer" diye propaganda yaptılar.

Seçimleri kaybettiler ve Kudüs'ün düştüğünü görmedik.

Aynı çevreler şimdide toplumu ajite ediyorlar. "İdlib'i düşerse Hatay düşer" diye. Neredeyse Ankara düşer demeye getirecekler.

Enverci bir akıl, Osmanlı'yı 1. dünya savaşına sürükleyen ittihatcı kafa 21. yüzyılda tekrar ortaya çıkmış görünüyor. Sadece aktörler farklı. Ki, bu iki aktörün temsilcileri de birbirlerinden zerrece haz etmez.

Beyler...

TSK'nın bulunduğu topraklar bizim topraklarımız değil.

Suriye'nin toprakları.

Eninde sonunda öyle yada böyle o topraklardan çekileceğiz.

Ve topluma verdiğiniz gaz, hamaset ise çocuklarımızın ölümüne neden olmaya, Türkiye'nin bir tek dostu kalmayıncaya kadar devam edecek.

Bir Putin'e dostum diyeceğiz, bir Trump'a, bir Merkel'e, bir Macron'a...

Aynen dün Esad'a "dostum" denilince dost olunmadığı gibi... Onlar'da dostumuz olmayacak.

Ülkelerin ve yönetenlerin dostlarının olmayacağı, olsa bile asıl olanın ülkenin çıkarları olduğunu asla unutmayacağız.

****

İdlip bir bataklık. Bu bataklık Amerika'nın Vietnamı, SSCB'nin Afganistan'ı gibi... Dünya kamuoyunda cihatcıları koruyor noktasındayız. Ve o cihatcılar bizimde dostumuz değiller. Ellerinde fırsat olsa, ülkemizi kan gölüne çevirecek tröristler. Dünyanın dört tarafına cihat yapmak ve şehit olarak cennete ulaşma hayallerini gerçekleştirmek için savaşıyorlar, terörist faaliyetlerde bulunuyorlar. Biline...

Son söz: İdlip bir vatan toprağı değildir. Bilinsin isterim. Suriyeliler'in vatan toprağıdır ve gelecekleri için de onlar karar verecektir. İzlenecek politika bölgede vekalet savaşı sürdürmek değil Türkiye'nin geleceği için Suriye'nin yeniden demokratik yapılanmasına katkı sunacak barışçı bir politika izlemektir.. Ancak böyle Suriye muhalifleri korunabilir, Suriye'nin bütünlüğü savunulabilir. Bugün sürdürülen politika tam bataklık politikasıdır. Ve eninde sonunda değiştirilmek zorunda kalınacaktır. Kaybedilen zaman ve Türkiye halkının parası ve çocukları olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Tarakçı Arşivi