SADAT Peker!

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, SADAT’ın kapısına gidip “Önünde bulunduğumuz SADAT paramiliter bir kuruluştur. Burası terörist yetiştiren bir kurumdur. Seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliği sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu burasıdır ve Saray'dır" diyerek SADAT’ın olduğu kadar Sadat’tan medet umanların da elini kolunu bağlamakla kalmamış, aynı zamanda gündeme getirerek hem unutulan bir gerçeği hem de 80 milyon insanın can güvenliğini bir nebze olsun garanti altına almış gibiydi.

Çünkü Sedat Peker yayınladığı bir videoda, "Ne olursa olsun sakın sokağa inmeyin, sizi sokakta SADAT ve Derin Mehmet'in adamları bekliyor olacak” demiş ama ülkem hakim ve savcılarının Sedat Peker’in ortaya attığı bu korkunç iddiaya “Montrö bildirisi” yayınlayan 104 amirale gösterdiği soruşturma ve yargılama heyecanını gösterememişti.

Kaldı ki kendilerini 28 Şubat mağduru gibi gösterip edebiyat ajitasyonu peşinde koşanlar, 28 şubat sonrası FETÖ’nün “askerin yanındayız” mesajını vermek için kimi ziyarete gittiğini çözememesi “kurmay zekasının” her kimliği ya da her bünyeyi kabul etmediğini gösteriyordu.

Dün Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Cumhuriyeti karşısına alıp “Devletin adı ve şekli: ASRİKA (Asya-Afrika) İslam Devletler Birliğidir. ASRİKA İslam Devletler Birliği Konfederal Cumhuriyettir. ASRİKA İslam Devletler Birliğinde, kuvvetler ayrılığı sistemi uygulanır ve başkanlık sistemi ile yönetilir. Başkenti İstanbul, resmi dili Arapçadır.” diyenlerin bugün televizyon televizyon koşup SADAT’ı pamuk prenses gibi gösterme çabası çok garipti.

Belki de zorlaydı pamuk prenses oluşları.

Çünkü bir zamanlar Sayın Cumhurbaşkanının Başdanışmanı olan ve devletin güvenlik zirvelerine davet edilen SADAT’ın kurucusu için “tanımıyorum ve alakam yok” denilerek “hiç” edilmişti.

Ama o tanımadıkları ve alakalarının olmadığını söyledikleri kişinin çekinmeden ve saklama gereği dahi duymadan; “Anayasa Komisyonu’na sunduğumuz Anayasa teklifindeki Silahlı Kuvvetler’in yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tespitlerimizin aşağı yukarı tamamı 15 Temmuz’dan sonra yürürlüğe girmiştir.”

“Harp okulları, askeri okullar ve sınıf okullarımızın dışındaki askeri okullarımızın tamamı Milli Savunma Bakanlığımıza bağlanmalı” dedik bağlandı.

“Jandarma Genel Komutanlığı’nın Genelkurmay’la göbeği kesilsin ve İçişleri Bakanlığı’na bağlansın” dedik bağlandı.

“Askeri yargı kalksın” dedik o da gerçekleşti.

“Başkanlık sistemi gelsin” dedik o da geldi.

Cümlelerini sarf edebiliyor olması kişinin tanınmadığını değil aksine gönülden bir bağlılık olduğu izlenim bırakıyordu.

Ki benim merak ettiği bir diğer şeyde bahse konu olan kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli olarak göreve başlarken ettiği; “Askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime, namusum üzerine ant içerim.”

Yemin metninin hangi bölümünde ayağını kaldırmış olabileceği idi.

Çünkü bizler; laiklik ilkesiyle yönetilen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hangi döneminde ya da kim tarafından yönetilirken dinimiz ya da müslümanlığımızın elimizden alınmaya çalışıldığını.

Atatürk ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle hesaplaşma heyecanı içinde olmalarını hala çözememiştik.

Ve çözemediğimiz bir diğer konu ise; CHP’yi ya da AKP dışında bir partiyi savunuyor olmamız bizim müslüman olmamıza engel miydi? Bununla ilgili bir fetva ya da ayet vardı da biz mi Kuran-ı Kerim’i okurken kaçırmıştık? Madem laiklik kötüydü o zaman nasıl oluyor da bu toplumun yüzde 99’u bir asıra yakındır müslüman kalabilmişti. Ve gerçekte iddia edildiği üzere sırf tabi olduğunuz siyasi parti iktidarda kalsın diye mi bizlerin sokağa çıkması engellenecekti.

O zaman Sedat Peker için sarf edilen “Sizin gibi bir mafya elemanı ile benim ne alakam olabilir” cümlesi ile hem Sedat Peker’in iddiaları hem de Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Sadat paramiliter bir kuruluştur. Burası terörist yetiştiren bir kurumdur.” uyarıları karşısında SADAT ile Sedat Peker’i bir birinden nasıl ayıracaktık?

Uzaktan bakılınca bizler 80 darbesinde etek giyip evde saklanan korkaklara mı benziyorduk? Ya da söylendiği üzere sizler sokağa çıkarken bizler 7 düvelle savaşan, daha ağzı annesinden emdiği süt kokan 14-15 yaşındaki çocukların kendi canlarını hiçe sayarak bizlere vatan yaptığı Türkiye Cumhuriyeti Devletini sırf tabi olduğunuz siyasi iktidar yıkılmasın diye size “buyurun” diyeceğimiz mi bekleniyordu.

Umarım sokağa çıkma ve silahlanma konusunda yanılan Sedat Peker ve Sayın Kılıçdaroğlu olur. Yoksa Osmanlı’da olduğu gibi “iki ileri bir geri” yani (gideyim mi gitmeyeyim mi) gibi değil “Size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emrettiği gibi direk ileri gitmekten asla geri kalmayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sönmez Arşivi

40+1!

25 Kasım 2023 Cumartesi 00:01