Salgın büyüyor biz bakıyoruz

SİYASETİN aldığı kararlar sonrası başlayan "Zorunlu" açılmanın ardından vakalar hızla 20 binin üzerine çıktı Korkarım kısa sürede 40 binleri göreceğiz. İktidar bir türlü radikal kararlar alıp 14-28 günlük tam kapanma yapamadığı için geçici tedbirler ile mücadeleyi sürdürdü. Tabi bu arada öngörülmeyen olgular da ortaya çıktı. Ama özünde Corona virüs salgını bilime inanmadığımızın bir göstergesi olarak siyaset ve ekonomik bitişin kaygısıyla yönetilince ortaya kötü bir tablo çıkmaya başladı. Açıkça dillendirelim. Türkiye bugün 3. Covid-19 dalgasının öncü şokları ile yüzyüze kalmıştır. Bu dalganın Nisan ayı ortasında pik yapması kaçınılmazdır. Zaten bu tablo iktidar partisinin önlemleri yok sayan kongreleri, keyfe keder uygulanan cenaze yasakları ile binlerce kişinin biraraya getirilmesi ile günler öncesinden belli idi. Kimileri inanmak istemedi. Kimilerinin zaten işine geliyordu. Ama yine olan bizlere oldu. Oysa döne döne dediğimiz ve akademisyenlerin de değişik şekillerde gösterdiği gibi salgını kontrol etmeden ekonomiyi düzeltemezsiniz. Bunu aklınızdan çıkartmayın.
 

Bir umut çok umutsuzluk


Bir yılı aşkın süredir. Kaygıyla korkuyla düzelme beklerken her seferinde yeni bir hüzünle umutsuzluğa kapılıyoruz. Peki neden? Açıklaması var elbette. Çok basit. Güçlüyüz vs denilerek şişirilen ekonomimiz yüzünden. Kırılgan, borç faiz sarmalında kayıp giden enflasyonun sürekli arttığı piyasanın bir türlü kontrol altına alınamadığı, uyduruk rakamlarla "Zam yok artış var" denilerek bugünlere geldik. Yurttaşımıza evde kal devlet sana bakacak diyemedik. Diyenler kazandı. Biz gene kaybettik. Acı ama gerçek bu Güçlü devlet böyle olmamalıydı. Yurttaşın zaten cebi delik at bi onluk sms ile yolla denmemeliydi."İban attım geldimi" yerine "Bankaya yatırdık. Devlet kimseyi aç açık bırakmaz bu sosyal devlet ilkemizdir Güçlü devlet Güçlü Türkiye " denebilmeydi. Diyemedik. Yani kısaca hep bir umut vardı ama çokta umutsuzluk.
 

Üçüncü dalga başladı


Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz: İstanbul'da, salgında üçüncü dalgaya girildi. Resmi hasta sayısı 20 bini geçti! 28 Şubat'ta 8 bin 400 idi, 2.5 kat! "Bir kasırga olur açılım" demiştik haftalar önce. Masum insanlar ölüyor, AKP seyirci. Böyle salgın yönetimi olmaz! Tüm ülke yaşam hakkına sahip çıkmalı. Muhalefet oyuna gelmesin. Gündem salgın, aşı nerede? Yeni vaka sayısı hızla yükseliyor. Ağır hasta sayısı artıyor. Yeni vakaların aylık artış oranı yüzde 113 oldu! Test pozitif (+) oranı yüzde 11.Ağır hastaların aylık artış oranı yüzde 25, salgın üreme hızı 1.15 oldu. Bu da artışın devam edeceğinin işareti maalesef. Varyantları da hesaba katınca, durum kötü bir yöne doğru evriliyor. Durum bu. Yangın kulesinden görünen dumanın ateşi geliyor. Aktif vaka 150 bini aştı. Bugün 20 binden fazla vaka. Can kaybı 73'den 81'e, ağır hasta 1503'e çıktı. Artış devam edecek. İki hafta önce ektiklerimizi şimdi biçiyoruz. Varyant da üstüne tuz biber. Herkes kendine dikkat etsin lütfenYeni vakalar, yeni hastalar, ağır hastalar, aktif vakalar, testler, ve ölümler artıyor.
 

Kabus geri döndü


Kabus geri döndü. Hastanelerde Doktorlar ellerinde telefon yatması gereken hastalara yatak arıyor. Hastaların çoğunun mutant virüsle enfekte olması muhtemel. Hastalık daha uzun süre devam ediyor ve ciddi seyrediyor. 3. Dalga başladı dalgamıza bakalım diyeceğim ama ayıp olacak. Her dalga aramızdan erken ayrılan yüzlerce insan binlerce mağdur, dul, öksüz, yetim  ve üzüntüden kahrolan insan demek . Hasta sayısı arttıkça sağlık sisteminde artan yük sonucu önlenebilir kayıpların artması demek. Covid’le yatıp Covid’le kalkan bir sağlık çalışanı soruyor haklı olarak "Vaad edilen aşılar nerede? ". Hızlı bir aşılama uygulaması yapmazsak yarar yerine zarar sağlarız.Virüsün gardını alması ve aşıların tesir etmediği olumsuz mutasyonlara hazır olun.
 

Vaka sayıları artıyor


Salgında vaka sayısı hızla artıyor. Acı bir geçerk ölüm sayıalrı da önümüzdeki günlerde artışa geçecektir. Tam da yazıp söylediğimiz gibi. 15 güne 20 binleri geçeriz, bir aya 30 binleri görürüz diye yazdım. Gidişat da öyle gösteriyor. Ölüm sayıları az.O da şimdilik.Vefatlar gecikmeli olarak artıyor, biliyoruz. Yine de doğru orantılı artmayacaktır, çünkü risk gruplarında aşılamalar ölümleri biraz olsun azaltacak. Ama sağlık sistemine binen yükün artacağı çok açık. Nisan başı 30 binli vakaları konuşuruz. Kaçınılmaz olan ve biraz izanlı herkesin ilk günden bu yana gördüğü felaket tablosu karşımızda netleşirken, siyaset her zamanki gibi yapıyor
 

Haritayı niye renklendirdik?


Sağlık Bakanlığı illere göre güncel pandemi rakamlarını açıkladı.  Salgının başından beri konuyla ilgili uzmanlar, kurumlar olarak gidişatla ilgili rakamların (yeni vaka sayıları, ölümler, test sayıları vb) yerleşim birimlerine göre il, il, ilçe, ilçe ilan edilmesinin gerekliliğini döne döne vurguladık. Zira virüs her ili  aynı anda ve aynı şiddette etkilemiyordu. Herkesin kendi yaşadığı il ve ilçedeki durumu bilmesi hem vatandaşların içinde bulundukları riske uygun bir şekilde tedbirlere daha sıkı uymasını hem de yerel yöneticilerin kendi bölgeleri için uygun tedbirleri  almalarını sağlayacak ilk adımdı. Pandeminin birinci yıl dönümüne giderken nihayet Sağlık Bakanlığı, anlaşılması imkansız ısrarından vazgeçip vaka sayılarını (son bir haftada testle doğrulanan yeni vakaların toplamının o şehrin nüfusuna oranı şeklinde) açıklamaya başladı. Olumlu bir adım.
 

Mevcut tedbirler etkili mi?


Sağlık Bakanlığı her ili, bu yeni kritere, son bir haftada saptanan yeni vaka sayılarının nüfusa oranına göre düşük, orta, yüksek, çok riskli şeklinde sınıfladı ve her bir risk sınıfına da bir renk verdi. Kırmızı renkli iller çok yüksek risk, kavuniçi olanlar yüksek risk, sarılar orta risk, maviler düşük risk şeklinde. Her risk sınıfında uygulanacak yasaklar da belirlendi ve ilan edildi. Buraya kadar iyi. Sorun ilan edilen tedbirlerle riskin yüksekliği arasındaki uyumsuzlukta. Yüksek riskli illerde, örneğin Samsun’da, ilan edilen yüz binde 468’lik rakamın anlamı, her 20-25 erişkinden birinin şu anda bulaştırıcı olduğu. Yani, bu şehirde risk sınıflamasına göre izin verilen bir saat süreli ve 50 kişinin katılımıyla yapılacak bir nikah davetine katılanların en az ikisi bulaştırıcı olacak ve törene katılanların önemli bir kısmı (5-20 kişi) törenden virüsü alarak ayrılacaklar.
“Yüz binde” şeklinde açıklanan sayıların ne anlama geldiğini hesaplayınca,  haritadaki kırmızı illerde sosyal etkileşimin neden en aza indirilmesi, kapalı alanlardaki bütün aktivitelerin yasaklanması gerektiği daha iyi anlaşılıyor. Bu illerde artışın devam ediyor olması, mevcut tedbirlerin bulaşmayı hiçbir şekilde kontrol edemediğini gösteriyor.

 

Söz konusu İstanbul olunca


İkinci sorun 15 Mart akşamı ilan edilen kararlarda. Türkiye çapında hemen bütün illerde vaka sayıları arttığı halde (mesela İstanbul’da iki hafta içinde yüzde 60’dan daha fazla, zaten yüksek oranlara sahip Doğu Karadeniz’deki illerin hemen hepsinde yüzde 20’den daha fazla) tedbirlerin o il için iki hafta önce belirlenen düzeyde kalmasına karar verildi. Bu karar bütün bu il il sonuç ilan etme, illeri risklerine göre sınıflandırma, ona uygun tedbir belirleme vb. şeklindeki sistemi bir anda boşa düşürüyor. Eğer tedbirler, bir ilde enfeksiyonun görülme sıklığına uygun bir şekilde belirlendiyse, bu sayıya/renge üstelik bir artışı takiben ulaşan illerin neden uymadığını anlamak mümkün değil. Üstelik bulaşmanın son haftalarda hızlandığı yerler, o risk sınıfında olan ama son iki haftada sayıların düştüğü illerden daha çok tehlike altındalar. En sıkı tedbirlerin bulaşmanın hızlandığı bu illerde uygulanması gerekir.
 

İstanbul gözden çıkarılamıyor


Anlaşılan o ki, son rakamlarla risk kategorisi yükselen bazı iller (özellikle İstanbul) gözden çıkartılamıyor. Olumlu değil, olumsuz anlamda. Bu iller ve ahalisi salgının riskine bırakılıyor, ama ekonomik aktiviteleri gözden çıkarılamıyor. Oysa döne döne dediğimiz ve akademisyenlerin de değişik şekillerde gösterdiği gibi salgını kontrol etmeden ekonomiyi düzeltemezsiniz. Virüs çok hızlı. Bizim tek avantajımız, nasıl davrandığını bilmemiz, nasıl yayıldığını, nasıl hızlandığını hem başka ülkelerin, hem de kendi ülkemizin deneyimlerinden öğrenmiş olmamız. Salgını kontrol etmenin tek bir yolu var, bu bilgileri kullanarak virüsten daha hızlı davranmak, o hamle yapamadan yolunu tıkamak. Ama biz hep geride kalıyoruz. Uzun sessizlikler, yokmuş gibi yapmalar sonunda nihayet adım attığımızda, salgın çoktan bir ileri aşamaya geçmiş oluyor. Pandeminin bir yılı içinde, göreceli olarak vaktinde attığımız tek adım, 2020 Mart ayında vaka sayıları fazla artmadan bazı kitlesel kısıtlamaları uygulamaya koymamız ve şehirlerarası dolaşımı sınırlamamızdı. Bu sayede ilk dalgayı birçok ülkeye göre nispeten az hasarla atlattık. Ama o günden bugüne hep geç kalıyoruz. Ağır bedeller ödedik. Korkarım ödemeye de devam edeceğiz.
 

İSTANBUL'DA 3.

DALGAYA GİRDİK


İllere göre haftalık yayınlanan haritada İstanbul'da 100 bin nüfusa düşen vaka sayısının 178'lere ulaştığına işaret eden İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, İstanbul'da, salgında üçüncü dalgaya girildiğini söyledi. İstanbul'da vaka sayılarında günlerdir yukarı doğru bir çıkış söz konusu olduğuna değinen Prof. Dr. Yavuz yaptığı açıklamada, "Test pozitiflik oranları yüzde 10'u geçti. Zaten 7 günde görülen 100 bin kişideki enfeksiyon oranı da 178 gibi oldukça yüksek bir rakam. Durum, üçüncü dalganın İstanbul'da etkisini gösterdiğini, henüz pik noktasına da ulaşmadığımızı gösteriyor. Açılmanın etkisini bu hafta başından itibaren görüyoruz. Kendi kurumumuz açısından söyleyecek olursam, geçen haftaya göre belirgin bir fark var, Pazartesiden beri çok yüksek sayıda hasta geliyor. Test pozitiflik oranı da bizde de yüzde 12 civarında. Önümüzdeki haftalarda da sıkıntılı günler yaşayabileceğimizi düşünüyorum" dedi.
 

ÜÇÜNCÜ PİKİ DE

YAŞAYACAĞIZ


Aşılanan kesimde elde edilen ilk verilere göre ölüm oralarında büyük bir azalma görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, "Bu çok sevindirici bir şey. Ama İstanbul'da aşısız olan çok fazla nüfus var. Onların da hastalanma riski çok yüksek seviyede. Türkiye genelinde de böyle. Bu nedenle insanlarla yakın temasa girmemek, kapalı ortamlarda bulunmamak, mecbursanız da maskesiz asla durmamak, kalabalık ortamlara da maskesiz girmemek, çok sık bir şekilde ortamı havalandırmak, tercihan camları sık sık açmak gerekiyor. Üçüncü piki de yaşayacağız gibi görünüyor" şeklinde konuştu. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca'nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı Pfizer-BioNTech aşısının kimlere yapılacağı konusundaki planlamaya da değinen Yavuz, "Kimin sırası geldiyse aşı onlara uygulanacak. Bakanlığın planı da bu şekilde. Önümüzdeki haftalarda 4,5 milyon doz aşı gelecek. Aşılamada da 60 yaş üstüne geçilmiş olacak. Dolayısıyla bu aşıyı bunlar olacak. Sırası gelmiş ama şimdiye kadar aşılanmamış daha ileri yaştaki kişiler de buna dahil edilebilir. BioNTech aşısı da o şekilde uygulanacak" dedei.
 

CORONAVAC İNGİLİZ

VARNAYTINDA DA ETKİLİ


Türkiye'de 10 milyondan fazla kişiye uygulanan inaktif virüs aşısı CoronaVac'ın yeni varyantlara etkisi hakkında Sağlık Bakanlığı'nın bir çalışması olduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, "Sonuçları bilimsel makale olarak henüz yayınlanmadı ama İngiltere varyantı yani V1'de aşı etkinliğinde çok bir fark olmadığı gösterildi. Kullandığımız aşının, Türkiye'de de en fazla yayılan ve önümüzdeki haftalarda da en baskın suş haline geleceğini tahmin ettiğimiz İngiliz varyantı ile D614, yani orijinal formdaki Wuhan suşuna etkinliğinin benzer çıktığını ifade etti Halk Sağlığı Kurumu'nda çalışan arkadaşlarımız" dedi. Türkiye'de V1 kadar yaygın olmasa da V2 olarak adlandırılan Güney Afrika varyantının da görüldüğüne işaret eden Prof. Dr. Yavuz, "V2, aşılar açısından en tehlikeli olanı. Zaten önümüzdeki dönem aşıların içeriğini de V2'ye göre değiştirecekler. Çünkü aşıdan en çok kaçan bu suş. V2'nin yayılmaması için zaten daha fazla önlem alınıyor. Örneğin V2 vakası ile teması olanlar daha fazla izole ediliyor. Yani Güney Afrika varyantı biraz daha tehlikeli şu anda, bizim de çok yakından takip ettiğimiz bir tür. Diğer aşılarda olduğu gibi CoronaVac'ta da böyle bir beklenti var aşıdan kaçabileceği yönünde" diye konuştu.
 

KARANTİNAYA

GİRMEYECEKLER


Yaygın aşılamayla birlikte filyasyonda temaslı takibinde de değişimler olduğuna değinen Prof. Dr. Yavuz, artık ilk virüs ya da İngiltere varyantı ile temaslı olan "aşılı" kişilerin, karantinaya girmesine gerek kalmayacağını açıkladı. Yavuz, "Eğer iki doz aşısını olmuş bir kişi vaka temaslısı olursa, V1 (İngiltere varyantı) dahil, izolasyonda tutulmayacak. Çünkü aşının koruyuculuğunun olduğunu biliyoruz. Ama V2 (Güney Afrika) ya da V3 (Brezilya) varyantlarında aşının yeterince koruma sağlamayabileceği yönünde kaygılarımız olduğu için, temaslıların izolasyona girmesi gerekecek. Türkiye'de çok yaygın değil bunlar şu anda ama çok yakından izlememiz gerekiyor" dedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi