Şekerin tadı kalmadı!

Son günlerin en çok konuşulan gündemi, Özelleştirilme kapsamında satışa çıkarılan Şeker Fabrikaları oldu. Muhalefet partilerinin “Şeker Vatandır, Satılmaz.” Şeklindeki tepkilerine karşın daha şimdiden 4 fabrika değerlerinin altında fiyatlarla daha önceden belirlenmiş firmalara     satıldı.
Anlaşılan o ki; bu olay iktidarla muhalefetin seçimlere yönelik başlattığı mücadelenin en önemli konularından biri olacak.
Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi, uygulanan bir ekonomik sistemin sonucu olsa, sanırım bu denli üzerinde tartışma yapılmayabilirdi. 
Devletin küçülmesi, giderek ekonomiden çekilmesi şeklinde bildiğimiz, devletçi ekonomiden karma ya da liberal ekonomiye geçilmesi sürecinde Kamu İktisadi teşekküllerinin özel sektöre devri kaçınılmazdır.
Ancak Mustafa Kemal’in cumhuriyet döneminde bir fabrika açılışında söylediği “Efendiler, günü geldiğinde bu teşebbüsler, yerli müteşebbislere devredilecektir.” Şeklindeki yaklaşımında ifade ettiği yerli vurgusuna bugün ne kadar uyulmakta, hep birlikte görüyoruz.
Katar ve Lübnan sermayesinin, yerli işbirlikçiler eliyle sahip olduğu yatırımlar nedeniyle oluşan toplumsal endişe ve tepki, bugün şeker fabrikaları üzerinde yoğunlaşmış görünüyor.
Bizlerin çocukluğundan bu yana hep ”üç beyazdan uzak durun” denerek şekerin zararlarından söz edilirken bugün birden bire bu şeker sevgisi nereden çıktı demeyin.
Aslında muhalefet; şekerden çok onun üretildiği pancara sahip çıkması gerekirken, son günlerdeki sıcak gelişmelerden dolayı oluşan vatan hassasiyetinden yola çıkarak “Şeker vatandır, satılmaz” sloganını öne çıkardı.
Oysa endüstriyel bir ürün olan şeker değil, şekeri ürettiğimiz pancar gibi, kumaşı dokuduğumuz pamuk gibi, ekmeği yaptığımız buğday gibi, fındık, zeytin, üzüm, incir gibi yerli değerlerimizin üretildiği toprağa vatan deriz. 
O zaman şeker değil, pancardır vatan; pamuktur, buğdaydır, fındık, zeytin, üzüm, incirdir vatan!
İster nişasta bazlı olsun, ister tatlandırıcı şeklinde, şeker; zaten sağlığımız için pek gerekli olan bir ürün değildir. Ama sigara sağlığa zararlı diye tütün üretiminden vazgeçemeyeceğimiz gibi, tarımsal üretimimizde önemli bir yere sahip olan pancar üretiminden vazgeçmemiz de mümkün değil.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da bir kavram kargaşası yaşanıyor.
Uzun yıllar devletin sırtında bir kambur olarak duran ve çoğu zaman siyasilerin arpalığı haline getirilen Kamu İktisadi Teşekküllerinin sistemli olarak yerli özel sektöre devri, aslında kabul edilebilir bir politikadır.
Bu noktada muhalefet, derdini anlatmakta,     sorunu doğru biçimde halka aktarmakta zorluk     çekiyor.
Ekonomik açıdan pancar üretiminin tarımsal kalkınmamız için yaşamsal öneminden çok, şekeri ve fabrikaları öne çıkararak iktidara savunma     alanı açıyor.
Yapılacak bu özelleştirmelerin ihale kurallarına uygun yapılmadığı, satın alan firmaların üretim yapmaktan çok fabrikaların arazilerini değerlendirmeyi amaçladıkları, bu süreç de çalışanların işten çıkarılarak mağdur edilecekleri konusunda kuşkusuz hepimizin endişeleri var.
Ancak bu konu “sattırmayız” denip geçilecek kadar basit bir konu değil.
Muhalefet partilerinin öncelikle kendi iktidarlarında nasıl bir ekonomik model uygulayacaklarını halka çok net ve açık biçimde anlatmaları gerekir.
Yoksa! yarın gerçekten hantal, üretim yapamayan, zarar eden bir devlet kuruluşunun iyi niyetlerle özelleştirilmesi kararını halka anlatmakta çok     zorlanırsınız.
Ya! “biz devletçi ekonomiye devam edeceğiz” diyeceksiniz, ya da stratejik öneme sahip kimi alanlar dışında devletin ekonomiye doğrudan müdahale etmesine karşı olan bir sistemi savunacaksınız.
Tıpkı eğitimde, sağlıkta, ulaşım alanında olduğu gibi, iktidar karşıtlığı üzerinden toptancı bir karşı çıkış değil, kendi projelerinizin daha doğru ve     gerçekçi olduğunu halka kabul ettirmek     durumundasınız.
Artık günümüzde benim gibi toplumun çoğunluğu şekerden uzak durmaya çalışıyor.
Yani demem o ki; benim için şeker fabrikaları değil önemli olan, şekerin hammaddesini üreten pancar üreticisi köylülerdir, ekim alanı her geçen yıl daha da daralan pamuk üreticisidir. Fındık, zeytin, üzüm, incir üreten yoksul çiftçilerdir.
Yaklaşan seçimler nedeniyle iktidarla muhalefetin bir hesaplaşma alanı olmak yerine bu üretim alanlarına ve yoksul köylüye, onun ürünlerine sahip çıkmaktır önemli olan.
Her şeye rağmen toplumda oluşan bu     duyarlılığı daha yaratıcı eylemlerle beslemek, halkta karşılık bulacak proje ve politikalar     geliştirmek zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi