Cesurduk gittik aldık!

1974 yılında “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla başlatılan Kıbrıs Barış Harekatı'nın gazileri Damga'ya konuştu. Kıbrıs'ta yaşadıkları günleri anlatan gaziler, “Rumlar bize 'cesursanız gelin alın' diyorlardı. Biz de cesurduk, gittik ve aldık” diye konuştu

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in “Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnız Türklere değil. Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz” açıklamasıyla başlayan Kıbrıs Barış Harekatı, adadaki Türklerin yıllarca uğradığı zulme son vererek yalnız olmadıklarını dünya milletlerine göstermişti. Avcılar Gazi Evi'ndeki Kıbrıs Gazileri, Damga'ya harekat sırasında yaşadıklarını anlatırken “O günlerde nasıl barış için gittiysek, bugün de ısrarla ifade ediyoruz ki barış için gittik ve görevimizi başarıyla yerine getirdik” dedi. Kıbrıs'ta yıllarca insani değerlere sığmayan katliamlar, yıldırma politikası ya da Kıbrıslı Türkleri sindirme girişimleri... Her ne derseniz deyin. O günlerde yaşananların dünya kamuoyu tarafından umursanmaması, Rumlara cesaret vermekle beraber her geçen gün daha da pişkinlik yapmalarını sağlıyordu. Bir gerçek var ki can pazarı 24 yıl sürmüştü. Kendilerini medeniyet ve insan haklarının merkezi görenler, böylesine donuk ve çıkarcı kalmayı başaran koca 24 yıl geçirmişlerdi. Şimdi o kötü yılların sonunu getiren Kıbrıs Barış Harekatı'nın kahraman gazilerinden, o yılları okuyacaksınız...

Ayşe tatile çıkıyor

Takvimler 1974 yılının 20 Temmuz'unu gösteriyordu. Kıbrıs'ta senelerdir dinmeyen gözyaşı, bir gecede mutluluk gözyaşına dönüşüvermişti. Rumlar'ın “Bekledim de gelmedin” diyerek alay ettiği Türk ordusu sabaha karşı Kıbrıs'a vararak, bir daha yaşanmamasını umduğumuz ve kötü hatıralarla dolu karanlık dönemi Girne sahiline ayak basarak sonlandırmıştı. Rum tarafların insanlığa sığmayan emelleri henüz ordumuzun adaya bastığı ilk adımda postal altında kalmıştı. Gazilerimizin dediği gibi “O günlerde nasıl barış için gittiysek, bugün de ısrarla ifade ediyoruz ki barış için gittik ve göevimizi başarıyla yerine getirdik” tüm bunların yaşandığı dönemde Türkiye Cumhuriyeti 51 yaşındaydı, bir başka deyişle eski Türkiye idi...


 

Merhabalar, kendinizi tanıtarak harekata nasıl katıldığınızı anlatır mısınız?

Ben Kıbrıs Gazisi Osman Kaya. Harekattan önce Sivas Temeltepe'de acemi birliğinde üç aylık askerdim. O günlerde bir general bizleri ziyaret ederek çeşitli parkur ve etaplardan geçeceğimizi ve eleme usulü olacağını söyledi. Parkuru başarıyla tamamlayanlardan biri de bendim. Böylece Kıbrıs Barış Harekatı'na katılanlardan biri olduğumu öğendim. 20 Temmuz günü çıkartma gemisi ile yola çıktık. Sabaha karşı kapak atarak, karaya çıktık. İlk harekatta sürekli çarpışarak devam ettik ve zaiyatlar verdik. Hatırladığım kadarıyla yanımda dört arkadaşım şehit olmuştu. Kolay değil bilmediğimiz bir yer. İlk harekat ateşkesle son buldu. İkinci harekat ise çok basitti. Tabii jetlerimiz işimizi kolaylaştırdı. Hava gücünün öneminin ne denli kıymetli olduğunu da görmüş olduk. İkinci harekatta iki saatimiz daha olsaydı, baskılara kulak tıkasaydık Rumları denize dökecektik. Böylece tarih yeniden tekerrür edecekti.

Rum mezalimine şahit oldunuz mu?

Elbette şahit oldum. Daha sizlere bahsedemeden tüylerim diken diken oldu. Birinci harekat ateşkesle son bulduktan sonra, bu arada her ne kadar ateşkes olsa da Rumlar ateş etmekten çekinmiyorlardı. 7 Ağustos günü Serdarlı bölgesinde mevziisindeyiz. Kesin emir var ve günlerdir bulunduğumuz yerden başımızı çıkarmadık. Sabahtan güneş batıncaya değin terliyoruz. Akşamdan sabaha kadarsa kuruyoruz. Bu döngü sonrası elbiselerimiz tuzdan bembeyaz oldu. Sadece beyaz olsa iyi, tuz yüzünden de elbiselerimiz karton gibi oluvermişti üzerimize. Bu durumdan rahatsızlık duymaya başladık öyle ki artık derimiz zarar görmeye başlamıştı. En son 15 Temmuz günü harekat birliğine katılmadan önce duşumuzu almıştık gerisini siz düşünün. Üstüne suyumuz da kalmamış ve açıkmıştık. Karşıda gözle görülür bir mesafede, hemen hemen 50-60 metre vardır. Bir su kuyusu. Komutanlarımız harekata katılmadan önce kuyulardan, evlerden su içmemeizi ve yemek yememizi yasaklamışlardı. Zaten Rumlar da komutanlarımızın dediği gibi her bir kaynağı tüketmeyelim diye zehirlemişlerdi. Bunun bilincinde en azından üstümüzü ıslatalım diye düşünmüştük. Kuyunu başına vardık. Asıldım ve kovayı yukarı doğru çekmeye çalışıyorum ama nafile. Yanımda bulunan mücahitten (Türk Mukavemet Teşkilatı üyesi) yardım istedim. Mücahitler bize orada kılavuzluk eden kişilerdi. Kıbrıs Türkü yani. Arkadaşın yardımıyla kovayı yukarı doğru çekemeye başladık. Kova yaklaştıkça, kötü bir koku yükselmeye başladı. Bir de baktık ki Rumlar bir mücahiti hunharca katlederek su kuyusuna atmışlar. Sonradan öğrendik ki o naaş 20 gündür kayıp olan bir başka mücahite aitmiş. Böylesine korkunç bir olayla beraber o an aklımızda ne su ne de açlık giderme hissi kalmıştı. Hırslandık ve hesap sormak için harekat emirini beklemeye koyulmuştuk. Bir hafta sonra ikinci harekat oldu ve gerekeni de yaptık.



 

Köylerde Rum siviller gördünüz mü?

Evet görüyorduk. Hiç unutmam manga komutanımız hasta ve yaşlı Rumlar'ın özellikle de çocukların köylerde saklanabileceğini ifade ederek, yakınımızda bulunan bir köyü kontrol etmemiz için ben ve beş arkadaşı görevlendirdi. Bubi tuzaklarına karşın da çok kez uyarı almıştık. Kapılara ve dar alanlarda dikkatli olmamız söylenmişti. Bu dikkatle evleri arıyoruz. Evden dışarı çıktığımızda ben sola döndüm. Bir arkadaş ise sağa. Kapı önünde iki arkadaşımız vardı. 12 yaşlarında bir çocuk, nereden bulmuşsa Thompson tüfekle iki arkadaşımızı taramaya başladı. Bir arkadaşımız orada şehit düştü. Çocuğu aramaya başladık, bulamadık. Başta dediğim gibi gizli tuzaklar ihtimali yüzünden her tarafı da karıştıramıyoruz. Meğer elbise dolabına saklanmış. Daha sonra manga komutanımız geldi ve 'Çocuğa dokunmayın o bir kanıttır' dedi. Her ne kadar elzem bir durum olsa da Türk ordusu zaten sivile hele hele de bir çocuğa asla zarar vermez, veremez de. Esr kampına göndermek için geri hizmetlerine teslim ederek yola devam etmiştik.


 

Merhabalar, siz de kendinizi tanıtarak harekata nasıl katıldığınızı anlatır mısınız?

Elbette ben Kıbrıs Gazisi Salih Kuyumlu, İzmir/Bergama'lıyım. Harekattan önce Dağ ve Komando Okulu'nda üç ay eğitim aldım. Dağıtım sonrası Adana-Osmaniye'ye 50. Alay 2. Tabur 6. Bölük Komando Birliğine gönderildim. Daha sonra 15 gün kadar izin alarak memleketim İzmir'e döndüm. Buradayken bir gece haber geldi ve bu haberde 'Acil birliğine dön' talimatı verilmişti. Tabii emre uyduk ve döndük. Daha sonra apar topar Mersin limanına geçtik ve çıkartma gemilerine bindik. 20 Temmuz sabah saat 4.30 civarı bir cumartesi günü Girne'de plaja çıkartma yaptık. Tabii öyle bir şey ki, silahımızı havada tutarak hemen suya atladık. O andaki tek düşüncem Ada'ya kalıcı barışı getirebilmekti, getirdik de.

Ada'da unutamadığınız bir anınız var mı?

Elbette var. Birinci harekat bittikten sonra birliğimiz Boğazköy'de toplanmıştı. Bir gece otobüse bindirildik ve hareket etmeye başladık. Tabii nereye gittiğimizi de ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Ağaçlık bir bölgeye geldiğimizde otobüs durdu ve indirildik. Makinalı tüfekçiyim. Yaklaşık 23 kiloya yakın bir ağırlıkta silah. Ayrıca yedek namlu, kot tabanca ve 250 adet mermi ile de hemen hemen 30 kilo daha fazlayım. İki arkadaşımızda da 250'şerden mermi olmak üzere tüfektekiyle 1000 mermimiz var. Mevzii kazmamız söylendi ve kazdık. Makinalı tüfeğimi gömdüm ve 1-2 saat sonra da sabah oldu. Baktık ki karşı yoldan vızır vızır arabalar geçiyor. Takım komutanımıza konvoyu gösterdiğimizde bizlere onların Barış Gücü askerleri olduğunu söyledi. Yeşil Hat üzerinde idiler. Öbür tarafa döndüğümüzde ise 200 metre ileride Yunan alayı. Bayraklarından tanıdık mavi-beyazdı. İki tarafta birbirini görüyor ve hedef konumunda. Bir gün mevziideyiz saat 22.30 civarı bayağı da acıkmışız. Bakınız üstünden 48 yıl geçmesine rağmen bu anı hiç unutmuyorum. Yarım tavuk, bir adet ayran ve bir paket sigara verildi her birimize. Yanımda Ramazan isimli bir arkadaşım vardı ona seslendim. Bana 'Ne var İzmirli?' diye cevap vermişti. Ona, bak bunları boşuna vermezler Ramazan yarın sabah harekat var benden söylemesi dedim. Gece saat üçe çeyrek varken, Beşparmak Dağları ovasından Türk jetleri akın akın geliyor. Yunan alayının olduğu yeri bombaladı. Sabahı da Ramazan'a dedğim gibi taarruz emri verildi. Taarruz sırasında bir tepeye sıkıştık. Ne ileri ne geri gidebiliyoruz. Mermi yağmuru altındayız. En son zorla da olsa geri çekildik. Hazırlandık ve ertesi gün bir daha taarruza geçtik. Bu sefer o bölgeyi ele geçirdik. Rum ve Yunanları imha ettik. Belli bir süre orada kaldık. Günde sekiz saat nöbet tutuyorduk. Beraberinde spor, eğitim ve ders saatlerimiz vardı. Geceleri Rumlar'ın içip içip mevziilerinden bizleri kurşunlamaya çalıştıkları da olurdu.


 

Merhabalar, kendinizi tanıtarak harekata nasıl katıldığınızı anlatır mısınız?

Ben Kıbrıs Gazisi Cafer Şükrü İkikat. Sarıkamış'ta askerlik yaparken harekata gönüllü olarak katıldım. Harekat sırasındaki stres ve heyecanı tarif etmek inanın bana çok zor. Orada gördüğümüz şeylerden sonra alıştık. Ölmemek ve hesap sormak için mücadele ettik. Rumlar'ın zalimliklerini anlatmak kolay değil.


 

Adada Türk halkı sizi nasıl karşıladı?

Türk halkı bizi gördüğünde bağrına bastı ve çok ilgi gösterdiler. Yemek getiren, su getiren, gözyaşıyla karşılayan... duygulanıyoruz tabii. Daha sonra halkı güvenli bölgelere alarak harekata başladık. Harekat sırasında genç, yaşlı ve kadın demeden Türk halkı katledilmişti. Yürek yakan konular bunlar.


 

Peki Rumlar sadece Türkleri mi hedef alıyordu?

Hayır. Yaşadığım için söylüyorum. Girne'de tavuk çiftliğinde iken, Rumlar Beşparmak dağlarından başladılar bizi taramaya. Sabaha kadar çatıştık. Sabah olunca bir eve girdik ve İngilizlere ait olduğunu gördük. Evdeki kadın 'Speaking english diyerek çığlıklar atıyordu. Daha sonra kadınla konuştuğumuzda biri aşağıdan, biri de yukardan olmak üzere iki Rum askeri gördüğünü söyledi. Bu Rumlar da rahat durmamış ve evi gelişigüzel taramışlar. Sonra ne olacak Türk ordusu vurdu olacak, sadece Türklere değil anlayacağınız.

Merhabalar, kendinizi tanıtarak harekata nasıl katıldığınızı anlatır mısınız?

Ben Kıbrıs Gazisi Hüseyin Talas. Harekata Siirt'in o dönemde kazası olan Batman katıldım. İlk harekata katılamadık. İhtiyaç için takım tehçizatlı bir şekilde kışlamızda hazırda bekliyorduk. Bu sırada Batman halkı kışlaya doğru gelmiş ve gür bir sesle, sanki tek ağızdan tezahürat yapıyorlardı. 'Ne duruyorsunuz, haydi Kıbrıs'a' diye. Böylece 13 Ağustos günü ani bir emirle Kıbrıs'a doğru hareket ettik. Amacımız ve arzumuz barıştı.

Kıbrıs'ta ikinci harekat nasıl gerçekleşti?

Biz 1. Jandarma Komando Tugayı idik. Girne'ye ayak basarak Kıbrıs'a çıktık.15 Ağustos günü taarruz emri geldi. Denizden ateş eden gemilerin topları dağları dövüyor, yukarıda ise jetler göğü yırtıyordu... Ortalık toz duman içindeydi. Müthiş bir taaruz, maalesef şehitlerimiz ve yaralılarımız da oldu. Böylece Rumları püskürtmeyi başardık. Kaçtıkları yere kadar kovaladık. Harekat boyunca dağlarda yatıp kalktık. Ağustosun sıcağında uzun süre su görmedik, yaklaşık 30 kiloluk malzemeler taşıdık. Tabii rahata erince de belirli yerlere yerleştirildik.


 

Harekat sırasında Türk ordusunun durumu nasıldı?

Kocaman bir aile gibiydik. Kardeşten de öte denir ya işte öyle. Tam tehçizatlıydık. Canımızı birbirimize emanet ederek mücadele ettik. Savaş bizi tek yumruk yaptı. Zaten ordumuzun adı da belli Türk ordusu.


 

Merhabalar, kendinizi tanıtarak harekata nasıl katıldığınızı anlatır mısınız?

Ben Kıbrıs Gazisi Rasim Sivri, Rizeliyim. Savaş sırasında birçok arkadaşım gördüklerinden ve yaşadıklarından etkilenerek psikolojik rahatsızlıklar geçirdiler. Ben ise Kıbrıs'tan, vatanıma döndüp tezkere aldıktan sonra rahatsızlık geçirdim. Bir gün, bir anda oldu. Çapa'da ciddi testlere tabi tutuldum ve tedavi sürecinden geçerek bu durumu atlattım ve şimdi çok şükür iyiyim.


 

Harekat sırasındaki çıkartma anını anlatır mısınız?

39. Tümen Savaş İstikam taburuna bağlı birlikteydim. Komutanlarımız bizlere 'En zor savaş kara bağlantısı olmayan savaş' derdi. Bir harekat olacağı zaman kara bağlantısı bulunmayan yerlere ilk çıkanlardan biri de Amfibi Deniz Piyadeleridir. Onlar özel olarak donatılır ve yetiştirilirdi. İlk onlar Kıbrıs'a ayak basarak hücum ettiler. Hemen ardından onların naaşları arasında biz hücuma kalktık.


 

Esir aldınız mı?

Tabii ki aldık. Hatta esir aldığımız tanklarda ve mevziilerde bağlı çocuklar ile siviller gördük. Rum'du bunlar. Zorla savaş alanında kullanılıyorlardı. Saşırdık mı hayır tabii. Bunlardan beklenen şeyler.


 

Gaziler madalya ve eşitlik bekliyor

Bugünlerde Akdeniz'de hakkımız olan sondaj gemilerini gezdiriyoruz. Ancak bu meşruluğu sağlayan Kıbrıs Gazileri 48 senedir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden madalya bekliyor. Öyle ki 37 bin 500 kişilik bu kahraman aile, 25 binlere kdar gerilemiş bir durumda. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti harekattan 45 yıl sonra da olsa gazilere madalyalarını teslim etmişken, anavatandan ise hala ses yok. İnanın bana gazilerimiz bunları anlattıka uzun uzun yutkunuyorlar. “Devletim teneke bile verse, göğsüme gururla takar ve ömrümce özenerek saklarım” cümlesi beni çok etkiledi. Zamamında Kıbrıs'ta tüm dünyaya Türk'ün kim olduğunu gösteren gazilerimiz şimdilerde 70'li yaşlara merdiven dayamış vaziyetteler. İstiklal Harbi ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne gazilerini görmezden gelmek yakışmıyor. Konu sadece madalya değil, devlet nezlinde gazi olarak değil gaziler olarak bölünmeleri. 15 Temmuz gazileri ile aralarında her alanda uçurum olduğunu söylemek mümkün. Gaziler gazidir. Ama bir gerçek var ki Muharip Gaziler daha kıdemlidir. Ne de olsa düşman bir devletle ve onun ordusuyla çarpışmıştır.

YUNUS EMRE YÜKSEK

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri