Kılıçdaroğlu, İnce, Alatepe, Alçayır

Durun bir dakika. Yazımın başlığına bakarak önümüzdeki kurultayda CHP Genel Başkanlığına aday olan dört kişinin soyadı diye düşünmeyin. Birkaç gün şehirdışında olunca yazılacak konular biraz birikti, bu başlık o dört konuların başlığı.

CHP'nin 3 Şubat kurultayı sürprizlere gebe
Önce CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bahsedelim.
Geçtiğimiz yıl, Ankara'dan İstanbul'a gerçekleşen 'Adalet yürüyüşü' olmasaydı, 3-4 Şubat'ta gerçekleşecek CHP kurultayında yeniden genel başkanlığa aday olan Kılıçdaroğlu'nun bu koltuğa seçilme ihtimali çok ama çok zayıf olacaktı.
Peki bu yürüyüşe rağmen koltuğu garanti altına aldı mı derseniz?
Bence o kadar garanti sayılmaz.
Zira; daha önceki yarışta seçimi kaybetmesine rağmen ciddi bir oy alan Muharrem İnce bu defa seçimi almasa bile daha önceki oyunu fazlasıyla artıracağı konuşuluyor.
2014 yılında gerçekleşen 18'inci Olağanüstü Kurultay'da İnce 415, Kılıçdaroğlu ise 740 delegenin oyunu almıştı.
Toplam 1200 kurultay delegesi olduğunu düşünürsek, bu kurultayda İnce oylarını biraz artırarak 600 rakamını bulursa, Kılıçdaroğlu heran koltuğa veda edebilir.
*
CHP'de artık değişim isteyenler, başarı isteyenler, yenilik isteyenler, yeni söylem geliştirmek isteyenler Kılıçdaroğlu'ndan sonra CHP Genel Başkanlığı koltuğuna en yakın isim olarak Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin etrafında kenetlenebilirler.
Şayet CHP İstanbul İl Başkanlığı seçimlerini, Canan Kaftancıoğlu değil de Cemal Canpolat kazanmış olsaydı bugün belki de İnce kurultayı kazanacak kişi olarak ilan edilmeye başlanmıştı.
Çünkü 120 delegesi olan İstanbul'da İnce'ye yakın isimler Canpolat'ın listesinde kalarak kurultay delegesi olamadılar.
Bu ihtimale rağmen, günlerdir harıl harıl çalışan Muharrem İnce, İstanbul açığını kendisini ciddi bir şekilde destekleyen Trakya, Ege ve yenilikçi delegeler ile kapatmayı arzuluyor.
Kısacası CHP'nin 3 Şubat kurultayı sürprizlere gebe.

Murat Alatepe'nin işi zor
Esenyurt'un çiçeği burnunda Belediye Başkanı Murat Alatepe geçtiğimiz akşam basın mensupları ile bir araya geldi.
Alatepe'nin basınla ilk toplantısı olduğu için başka programlarım olmasına rağmen, İYGAD Başkanlığı'nın verdiği sorumluluk ile toplantıya tam zamanına gittim ve sonuna kadar ayrılmadım.
Toplantı başlangıcı saat 19.00 olarak açıklanmasına rağmen Başkan Alatepe bir saat gecikerek salona girdi.
Salonda bir de çok komik bir anons oldu ki, gazetecilik hayatımız boyunca bu tür komedilere alışığız ama doğrusu bu kadarını da beklemiyordum.
Salonda aynı masada otruduğumuz Sayın Başkan Alatepe'ye ilettiğimi buradan da yazma gereği duyuyorum.
Esenyurt Nikah Sarayı'nda gerçekleşen yemekli toplantı devam ederken bir ara kürsüye bir vatandaş çıktı ve 'Sayın başkanımız şu an yolda birazdan sizlerle olacak' şeklinde anons yaptı. İlerleyen dakikalarda bu anons bir iki sefer tekrarlandı. Ben de heralde belediyenin sunucusu vatandaş demiştim ki; Başkan Alatepe salona girmek üzereydeki aynı kişi sanki miting alanına bir cumhurbaşkanı davet eder gibi kürsüden bağırmaya başladı; 'hadi arkadaşlar, başkanımız salona girmek üzere, hep birlikte coşkulu bir şekilde kendisini ayakta alkışlayalım...' demez mi?
Anında adamı uyardım ve 'bu ne saçmalık kardeşim, niye alkışlayalım, sen kimsin, biz nereye geldik...' şeklinde afalladım.
Neyse ki Belediye Basın Müdürü Fatih Yılmaz gitti sonradan bir radyo sunucusu olduğunu öğrendiğimiz herifi kürsüden indirdi ve biraz rahatladık.
*
Peki bu durumu neden yazdım derseniz.
Başlığımızda dedik ya; Alatepe'nin işi zor diye.
Yeni başkan Alatepe'nin başarısını veya başarısızlığını belirleyecek en önemli etken yanındaki kişiler ve ekibi olacaktır.
Şimdi bir düşünün. Ortam basın toplantısı ve adamın birisi eline mikrofonu alarak kürsüye çıkıyor, dengesiz tavırlar sergiliyor.
Şayet ortada konsentre bir ekip olsa bu duruma asla müsaade edilmezdi.
Veya tam tersi gidin eski başkan Necmi Kadıoğlu dönemine ve böyle bir şey hayal edin. Açıkçası ben hiçbir kişinin kürsüye çıkarak böyle bir eylemde bulunacağına ihtimal vermem.
*
Ne yazık ki ben bu ve benzer durumları çoğunlukla yaşadığım ve açıkçası gazetecilik hayatımda böyle dengesiz tavırlara müsamaha göstermediğim için Ali Murat Alatepe'nin konuşmasından bahsetmek yerine bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Çünkü bu örneğin yarın Alatepe dönemine -şayet ders çıkarılırsa- ciddi bir katkı sunacağını, rehber olacağını düşünüyorum.
Alatepe konuşmasında bir zabıtadan örnek verdi ve müdürüne 'bu zabıtayı eğitin' talimatı verdiğini söyledi.
Bence bu basın toplantısını düzenleyenler her kimlerse bu durumdan ders çıkarmalılar ve bir dahakinde daha dikkatli davranmalılar. Biz basın mensuplarının işi siyasileri alkışlamak değil, onların hatalarını fark ederek kamuoyu ile paylaşamak ve daha sağlıklı hizmetler vermelerine katkı sunmaktır. Bu gerçeğe rağmen basın mensuplarını kürsüden alkışa davet edenleri gazeteci saymadığım gibi bu durumlara müsaede edenleri de uyarmayı görev bilirim.
Yeni başkan Alatepe konuşmasında neler dedi, kendisine sorduğum 'Siz Kadıoğlu'nun devamı mısınız yoksa yeni anlayış yeni ekip misiniz? Sorusuna ne cevap verdi, kalıcı mı yoksa 2019'da adaylığı zor mu?
Bütün bunlardan ise müsadenizle bir sonraki yazımda bahsedeceğim...

Cengiz Alçayır üstüne alınmış
Bir önceki yazımda adı son günlerde İçişleri Bakanlığı'nca görevden uzaklaştırılacak belediye başkanları kervanına katılacaklar arasında geçirilmeye çalışılan; Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bu durumundan bahsetmiş ve kısaca: ''İstanbul'da varolan CHP'li belediye başkanlarının ne kadar görevden uzaklaştırılma ihtimalleri varsa İmamoğlu'nun da o kadar var. Bu ihtimale rağmen İmamoğlu'nun en fazla bir hafta içerisinde görevden uzaklaşrırılacağını dillendirmek, vicdansızlıktır, şantajdır, iftiradır, çamur at iz kalsındır...'' şeklinde ifade etmiştim.
Benim bu yazım üzerine gazeteci arkadaşım Cengiz Alçayır gecenin yarısı, alelacele kaleme aldığı yazısında; 'Mehmet Mert mi şantajcı, ben mi iftiracı?' diyerek benim bir önceki yazımdan da örnek göstererek, ben ne kadar şantajcıysam en az sen de o kadar şantajcısın' demeye getirmiş.
*
Arkadaşlar, açıkçası tam güler misin ağlar mısının? Durumuna bir örnek.
Benim yazımda bir kişi veya kuruma değil; varolan anlayışa, zihniyete, önyargıya tesbitte bulunulmuştur ve bunu yapanlar için, şantaj, montaj, iftira kelimeleri ithaf edilmiştir.
Bu tanımlamanın içerisine girmeyeceğini en iyi Cengiz Alçayır'ın kendisinin bilmesi gerekiyor.
Tamamen duygusal davranarak, ölçmeden, biçmeden, yazının bir bölümünde geçen ifadeleri de kendi web sitesinde geçen haberden alındığını düşünen Cengiz Alçayır, gece yarısı oturup bu yazıya cevap verme gereği duymuş.
*
Doğrusu bu yazıdan sonra iki defa üzüldüm.
Birincisi; Cengiz Alçayır bu gazetenin kurucu ortaklarından, köşe yazarlarından, yöneticilerinden birisidir. Eski ortağına ve gazetesinin köşe yazarına, özel haberler ile gündemi belirleyen çalışma arkadaşına; 'şantajcı, iftiracı' diyecek kadar kafayı yediğimi düşünmüyorum.
İkincisi ise; hiçbir insan yaptığı iş ile bu dünyada dört dörtlük hizmet ortaya koymaz ve hiç kimse ile her konuda yüzde yüz anlaşmak zorunda değiliz. Ancak, Cengiz Alçayır gazetecilik adına ne gerekiyorsa onu ortaya koymaya çalışan, mert, yürekli, başarılı bir arkadaşımdır.
Herhalde şayet birisine şantajcı, montajcı veye iftiracı demem gerekiyorsa Cengiz bu sözleri en son söyleyeceğim kişi olur.
*
Bakın size bir şey söyleyeyim.
Bir gazeteci hiçbir ama hiçbir kişinin, ne avukatı ne de savcısı değildir.
Hele hele bu kişi, siyasetçi, spor adamı, iş adamı ise o kişiye karşı çok daha dikkatli davranılmalı.
Gazeteci sadece ve sadece kamunun, haksızlığa uğrayanların, gariban yurttaşın, çevrenin, doğanın kimsesizlerin avukatı olmalıdır.
Evet Ekrem İmamoğlu'nu ben siyaset adamı olarak beğeniyorum. Ve 2019 yerel seçimlerinde CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağını, seçimleri de kazanacağını düşünüyorum.
Bu başka bir şey.
Ancak yarın İmamoğlu'nun bir suçu, bir kusuru bir hatası olur, bunun da vebalını öder. Onu bilemeyiz.
Bu söylediğim sadece İmamoğlu ile alakalı olmamakla birlikte herkes için geçerlidir.
Yarın daha kimler nerelere belediye başkanı olacak, nerelerden gönderilecek, nerelere talip olacaklar.
Biz gazetecileri ilgilendiren tarafları bu kişilerin, doğrulukları, dürüstlükleri, o görevleri etik kurallar çerçevesinde yerine getirip getiremeyeceklerini kamu önüne koymaktır.
Yoksa babam olsa hiçbir siyasiye, spor adamına, iş adamına kalemimde özellikli davranmayacağımı en iyi, mesleki değerlerde yol arkadaşlığı yaptığım, Cengiz Alçayır'ın bilmesi gerekir.
Ve yine o kastedilen sözleri kendisine söylemeyeceğimi de en iyi Cengiz Alçayır'ın bilmesi gerekir.
*
Ezcümle...
Kensisini; şantajcı, iftiracı, falcı diye gördüğümüz birisine bırakın bu gazetede yazı yazdırmayı, kapıdan içeri bile alınmayacağından emin olacağınız gibi.
Bu gazete okurlarının en az Mehmet Mert kadar, Cengiz Alçayır'ın yazısına ve haberlerine de ihtiyaçları olacağından eminim...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri