Vasiyet ve bağış hukuku bitiyor mu?

Bir takım kendini, geçmişini bilmez ve inkar eden bir takım güruh, ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret, inkar etmeye hatta aşağılamayı sürdürüyor. Bunu yapanlara müeyyideler uygulanmasına karşın caydırıcı olmadığı görülüyor.
Bunu ne için yaptıklarını inanın onların bildiğini sanmıyorum. Kimler bilgilendirdi, ya da kışkırttı, bunu niçin yaptılar emellerine kavuştular mı? Ya da kavuşuyorlar mı?
Bunlar bilinmez ama, bilinen bir şey var ki, bu ülkede Atatürk sevgisi ve saygısını yok etmek mümkün değil.
Bunu iyi anlamak için akıl ve ruh sağlığı yerinde olan birisinin Osmanlının son dönemleri, 1. Cihan Savaşı ve sonrasında Mondros Mütarekesi ile ateş kes ilan edildikten sonra, 10 Ağustos 1920 günü yine Osmanlı ile İtilaf devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşmasıyla, kimlerin nereleri işgal ettiğini gösteren haritaya bakıp sonrasında başını iki elinin arasına alarak düşünüp ATATÜRK’ü  anlamalıdır.
Osmanlı ile imzalanan Sevr Antlaşmasına imza atan itilaf devletlerine     bakar mısınız?
Biritanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırp, Hırvat ve Slovenya Krallığı.
Atatürk’ü sevmeyen kafa şimdi kendine, “Bu devletlerle ne alakamız var” diye sor bakalım.
Sonra da, Sevr Antlaşması ile paramparça edilip işgal edilen yurdumuzun halini gösteren harita ile, o beğenmediğiniz Atatürk ve İnönü’nün imzaladığı Lozan Antlaşmasını karşılaştır. O zaman belki kafan dank eder. Hatta doğduğun ili bul o ulu önder olmasaydı adın ne olurdu düşün bakalım.

Atatürk’ün vasiyeti ve Hukuk
Ülkemizde Atatürk adı ne hikmetse birçok yerden kaldırıldı. Buna Stadyumları örnek verebiliriz. Şehirlerin ve Atatürk’ün adını taşıyan birçok stadyum bizim kültürümüze ve dilimize uymadığı halde adları Arena oldu.
Bazı il ve ilçelerde park, yol ya da meydan düzenlemeleri bahane edilerek, sonradan yerine konulmak üzere kaldırılan Atatürk heykelleri, bu zamana kadar yerine konulmadı. Yerlerinde ne olduğu belli olmayan ve bir şey ifade etmeyen ucube heykeller konuldu.
Bu günler de Ata’nın İş Bankası hisseleri gündemde. Başkan Erdoğan yasa ile bu durumu hazineye devredileceğini beyan etti. AKP’nin her şeyine “Evet” diyen ama kendi isteğine, “Evet” dedirtemeyen MHP hemen, “Uygun” dedi.
Şunu bilmek gerekiyor. CHP’nin İŞ Bankasında hissesi yoktur. İş Bankasının hisse dağılımı şöyledir. Çoğunluk hissesi çalışanlarının kurduğu, “İş Bankası Munzam Sandık Vakfı” yüzde 40.12, Atatürk’ün hissesi yüzde 28.09, Halka açılan hisseler yüzde 31.79 dur. Görüldüğü gibi CHP’nin bankada ortaklığı yoktur.
CHP Atatürk’ün vasiyeti üzerine onun hisselerini temsilen 11 kişilik yönetim Kurulunda 4 kişi bulundurur. Hisseye düşen geliri Türk Dil Kurumu ve Tarih Kurumu’na verir. CHP o sandalyelere de rast gele kişileri atamaz konunun erbabını atar ve hisselerin yönetilmesini sağlar. Karar alma ve yaptırım yetkisi yoktur. Yönetimde olanlar, öyle başkalarının yaptığı gibi kayırmacılık değil, uzmanlardan         oluşmaktadır.
Bunlar Murat Karayalçın, Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu DPT’de uzmanlık yapmış bir isim. Müslim Sarı, SBF mezunu Merkez Bankası Uzmanlarından, Rahmi Aşkın Türeli, SBF mezunu DPT uzmanlarından ekonomist, Öcal Korkmaz İktisatçı, Maliye Bakanlığı Baş hesap Uzmanı.

Anayasa ne diyor?
Madde 35: Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararına amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.
Madde 134 :  Atatürk’çü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla; Atatürk’ün manevi himayelerinde, Cumhurbaşkanının gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı; Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkeziden oluşan, kamu tüzel kişiliğine sahip “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu” kurulur.
Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu için Atatürk’ün vasiyetnamesinde belirtilen mali menfaatler saklı olup kendilerine tahsis edilir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun; kuruluşu, organları, çalışma usulleri ve özlük işleri ile kuruluşuna dahil kurumlar üzerindeki yetkileri kanunla     düzenlenir.
Bu hükümlere rağmen yapılacak kanun teklifi TBMM de nasıl görüşülecek ve bu kanun nasıl geçecek. Bir kanun Anayasanın üzerinde olamayacağına göre, geçse bile nasıl yürürlüğe girecek. Bu kurumların kontrol ve gözetimi Cumhurbaşkanlığında olduğuna göre, böyle bir tasarrufa ne gerek var ki?
Peki, bu tasarıya “Çalışanların bankası mı olurmuş” denilerek ekleme yapılıp onları da devre dışı yapıp bankayı tamamen devletleştirmek düşünülür mü?
O zaman önceleri terör nedeniyle mal ve mülke el koyulma olayı gibi, ”Yaptık oldu” mu denilecek. Ya da , “Bundan sonra vasiyetleri ya da bazı kurum ve kişilere bağışları gözden geçirip biz onaylayacağız mı” denilecek.
Bu durumda, kırizi aşmamız ve gelişip büyümemiz için, beklediğimiz yabancı sermaye ve yatırımcılar ülkemize nasıl gelecek? Bu ve benzer durumlar onları korkutmaz mı?
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri