Erol Sırrı Yolcu

Erol Sırrı Yolcu

Sevgi ve barış diyenden hain çıkmaz!

Rüzgâr onlarca kilometre hızla tüm şiddeti ile sokaklardakileri önüne katarak süpürürken, ağaçların dalları yerlere kadar eğilmesine rağmen gövdeden ayrılmıyorsa, köklerin gövdeye bağlılıklarındandır.

Pencere boşluğundan gelen ıslık gibi ses ve uğultudan, anlaşılıyor ki, dışarıda direniş kavgası var. Ağaçların yanı sıra saksımdaki kurumuş yapraklar dahi direniyor.

Ancak fırtınayı göğüsleyen yapraklar, vicdansız insanın dokunuşuna dayanamayıp tutunduğu daldan ayrılabilir.

Ne diyoruz, topraktan geldik toprağa gideceğiz. Arada ki her şey fani dünyada yapılacak iyilik ve kötülüklerden ibarettir.

İnsan kaliteli toprakla yoğrulmuşsa, kötülük yapmak aklına dahi gelmez.

Korkar, utanır...

Korkusu Allah’a, utanması kuladır.

İyilik için çırpınanlar, kocaman yürekleri fırtınalara direndiler.

Kalleşin parmağının dokunduğu soğuk demir parçasından çıkan kurşuna-bombaya yenik düştüler.

O parmağın sahibi olan piyon, eminim ki hedefindeki insanla bir kere selamlaşsa, bir kelam edebilse idi. Demir parçasına dokunmayı bırak eline dahi almazdı.

Emri veren-lerin amacı bölmek, yıkmak ve ihanet etmek olduğunu biliyoruz.

Toprağını canları pahasına seven, eşini, çocuklarını korumak için onlarca fedakârlık yapanların tek hedefleri vardı.

“Daha müreffeh bir ülke de, daha yaşanışı bir dünya olsun diye yaşamak.”

Onların;

Hamurları sağlam, toprakları verimli idi.

Adaletli, çalışkan, dürüstlerdi.

Kul hakkı girmekten korkarlardı.

Yalan, hırsızlık bilmezlerdi.

Laik, medeni, korkusuzlardı.

Hepsi Atatürk ilkelerine bağlıydılar.

Yiğitlerdi…katledildiler…

Doğan Öz,

Bedrettin Cömert,

Bedri Karafakioğlu,

Abdi İpekçi,

Cavit Orhan Tütengil,

Ümit Kaftancıoğlu,

Muammer Aksoy,

Çetin Emeç,

Nihat Erim,

Turan Dursun,

Bahriye Üçok,

Uğur Mumcu,

Ali Günday,

Ahmet Taner Kışlalı,

Necip Hablemitoğlu,

Onat Kutlar,

Asım Bezirci,

Prof. Ümit Yaşar Doğanay,

Prof. Cavit Orhan Tütengil,

Prof. Bedrettin Cömert

Musa Anter,

Kemal Türkler,

Hırant Dink...

Hepsi Cumhuriyet savunucu, hepsi aydın, hepsi insan…

ve hepsi failleri meçhul olarak vuslatlarına kavuştular.

Onlar, sonlarının böyle olacağını bilerek ve önceki cinayetleri görerek yaşadılar.

Yılmadılar, direndiler, korkmadılar.

Dünyanın her hangi bir yerinde aydınlar, bilim insanları, gazeteciler, şairler, yazarlar, ozanlar, tarihçiler ecelleriyle vefat eder. Ülkemde ya bir lanet kurşun veya rüzgârdan beter uğultulu yayan bomba ile dünyayı terk ettiler.

Sebep; kahrolası politikaları, iktidar hevesleri, koltuk sevdaları…

Ülkesini, toprağını, bayrağını seven insan, aksi durumda bunu yapmayacağı gibi böylesi caniliği yaptırmaz.

Bilirsiniz güzel ülkemde klişe olmuş bir cümle vardır.

“Sol hükümetler bu ülkeyi batırdı.”

Şunu hatırlatmak isterim. 1950’den beri, yani 72 yılda, 4 veya 5 yıl sol iktidar olmuştur. Bu topraklarda 66 yıl sağ, iktidarda ise nasıl oluyor da sol iktidar bu ülkeyi batırmış oluyor. Düşünün !!!

Sol iktidar batırıyor!

Sol iktidar katlediyor!

Azmettiricileri bulunamıyor. Cinayetler faili meçhul kalıyor.

Bu işte terslik var.

Bir elin parmakları kadar iktidarda kalan sol partilerin bunları yaptırmadığını biliyoruz.

Ne demişti Uğur Mumcu;

“Ben Atatürkçüyüm,

ben cumhuriyetçiyim,

ben laikim,

ben antiemperyalistim,

ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım,

ben insan hakları savunucuyum,

ben terörün karşısındayım,

ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım.

Öyleyse vurun, parçalayın.

Her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.”

Cumhuriyet ile çoğalanlardan, Karadeniz’in deli rüzgârlarına, yamaçlarındaki topraklara sıkıca bağlı doğan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, Nazım Hikmet’e olan acısından, özleminden yazdığı, Zülfi Livaneli’nin bestelediği,

“Yiğidim, Aslanım burada yatıyor”

dizeleri katledilen aydınlarımızı ve Atatürk’ü ne de güzel anlatıyor.

Benim ise aklıma önce Deniz Gezmiş gelir. Gözlerim dolar. Atatürk’ü düşünürüm.

Bundan tam 29 yıl önce haince katledilen Uğur Mumcu,“yaklaşmakta olan” tehlikeyi görüp başta FETÖ yapılanması olmak üzere devlet-tarikat koalisyonunu anlatmasına,

Cemaatlerin yurt ve burs yolu ile nasıl teşkilatlandığını yazmasına,

Gençlerin nasıl baskı altına alındığını cesurca söylemesine rağmen, toprağa tutunmaya çalışan Enes Kara’ nın vefat etmesine engel olunamadı ise bu iktidar olamayanların suçudur.

Daima, vatan, sevgi ve barış diyenler…

Bunlara hayatını adayan, asla vatan haini olamaz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sırrı Yolcu Arşivi