Şeytan taşlamaktan işimizi yapamıyoruz!

Rehabilitasyon Merkezleri olarak yıllardır özel eğitim alanında hizmet veriyoruz. Türkiye geneli 2.500 kurum mevcut var ve bu kurumlarda 384.000 öğrenci eğitim almaktadır. 50.000 personelin çalıştığı bu sektörde öğrenciler;  dil ve konuşma bozuklukları, otizm, zihinsel yetersizlik, down sendromu ve okul derslerine katkı olarak akademik beceri alanlarında yetersizlik türlerine göre eğitim olanaklarından faydalanmaktadırlar. Söz konusu kurumlarda özel çocuklar ve onların aileleri için bir yuva niteliği taşımaktadır. Ayrıca yetersizliği bulunan bir çocuğa sahip olmanın aileler üzerinde yarattığı sosyal dışlanma; kendilerine vakit ayıramama ve annelerin sosyalleşmesi adına kurumlarda yürütülen etkinliklerin önemi göz ardı edilemez.

Mevcut eğitim sisteminde kalabalık sınıflarda öğrenme yetersizlikleri yaşayan; farklı öğrenme yöntemleriyle öğrenme stratejilerine sahip çocuklar arada kaynamaktadır. Kaynaştırma bütünleştirme uygulamalarının nitelikli bir güvenceye kavuşturulamamış olması söz konusu öğrencilerimizin öğrenememelerine sebebiyet vermektedir. Oysa ki Rehabilitasyon merkezilerinde uygulanan bireysel eğitim sistemi her öğrencinin kendine özgü stratejilerle öğrenmesine olanak tanıyarak arada kaynama ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Kalabalık sınıf ortamları bireylerin öğrenmesine hizmet etmemenin yanında öğrencilerimizin yanlış öğretmen ve akran tutumları sonucu sosyal olarak dışlanmakta ve okulun nihai amacı olan sosyalleşme imkanından uzaklaşmaktadırlar. Merkezlerimizde ise söz konusu benzer sebeplerle dışlanmış bireyler ve bilhassa onların aileleri topluma entegre olma noktasında büyük başarılar göstermektedir.  Yapılan faaliyetlerin kaç ailenin veya bireyin topluma doğrudan doğruya entegrasyonuna hizmet ettiğinin sayılarla ifade edilebilmesi neredeyse mümkün değildir.

Rehabilitasyon merkezlerine başvuran tüm öğrenciler ihtiyaç duydukları alanlarda bireysel ve grup eğitimlerinden istifade ederken; başarı oranlarındaki artışın da göz ardı edilmemesi gerekir. Eğitime başlayan çocukların neredeyse tamamında başarı ortalamaları akademik olarak artmakta; daha fazla sosyalleşme imkanı bulmakta; kendileri ve aileleri toplumla kaynaşmaktadır. Sonuç olarak bu tür hizmetler aileler ve eğitim sistemimiz açısından olmazsa olmaz bir ihtiyacı gidermektedir. Türkiye’de hizmet vermekte olan 2500 Özel eğitim kurumu bulunmaktadır. Söz konusu kurumlarda hizmet almakta olan 384 bin öğrenci bulunmaktadır. Tarama faaliyetlerinin yetersizliği okullarda öğrencilerin yeteri kadar gözlenememesi, öğretmenlerin alana hakim olmayışı dolayısıyla yetersizliği bulunan çocukların yaramaz olarak görülmesi neticesinde tanılanamamış ve dolayısıyla özel eğitim hakkından mahrum edilmiş yaklaşık 1 milyon öğrenci olduğu düşünülmektedir. 

Milli Eğitim Bakanlığı bürokratları 2500 kurumun sayısını düşürme faaliyetleriyle uğraşırken göz ardı ettikleri realiteleri kendilerine hatırlatma sorumluluğu taşımaktayız. Bunun anında asıl işi olan eğitim faaliyetlerinin niteliğini ve niceliğini arttırarak daha çok kişiye ulaşma gayreti içinde olalıdırlar. Bunun yanında nitelikli tarama faaliyetleri geliştirilerek hem öğrenciler özel eğitim hakkından mahrum edilmemeli hem de kurumların sayısı en az 3 katı arttırılmalıdır.

Yetersizliği bulunan ve özel eğitime ihtiyaç duyan çocukların ailelerinin zaman zaman politik yönelimlerini dahi değiştirerek oy verdiği milletvekillerinden beklentileri bulunmaktadır. Ailelerin yoğun ısrarı ve aşındırdıkları bürokratik kapılar nihayet meyvesini verdi ve TBMM de Otizmli ve diğer gelişim bozukluklarına sahip bireylerin ve ailelerinin sorunlarının çözümü amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmuştur. Söz konusu komisyonda çeşitli STK lar, üniversiteler, hastaneler ve MEB bürokratları bulunmaktadır. Komisyonun kurulması ailelerde heyecan ve sevinç yaratmıştı ki MEB bürokratları raporunun sunumu hem komisyonu kuruluş amacından uzaklaştırmış, hem ailelerde üzüntüye sebebiyet vermiştir. Uzmanlar raporunda bir eğitim uzmanından çok mali bir uzman olarak konuya yaklaşım göstererek rehabilitasyon merkezlerini kamu yararından uzak; kar amacı güden kurumlar olarak ele almıştır.  Bir eğitim uzmanının hazırlaması gereken rapor ekonomik kaygılardan uzak; eğitimin hem nitelik hem nicelik olarak niteliğini arttırmayı hedefleyen; ailelerin ve çocuklarımızın kaygılarını içerecek şekilde olmalıydı. Bilinmelidir ki; söz konusu rapor yaşamsal realitelerden uzak; taşrada yaşanan sorunlardan bihaber masa başında ısmarlama hazırlanmış raporlar özel eğitime katkı sağlamaz. Ayrıca rapor hazırlayanların Rehabilitasyon merkezlerine karşı fobisi bulunan, kişisel kaygı ve yaşantılardan uzak bir bakanlık profesyonelliğiyle hazırlanmalıdır. Komisyona sunulan yersiz ye yanlış tutumlu rapor komisyonun diğer üyelerince de hayretle karşılanmış ve söz konusu bürokrata bir maliye bürokratı olmadığı hatırlatılmıştır.

Bilinmelidir ki; komisyonun amaca hizmet eden bir tutum içinde olabilmesi için komisyon içerisinde; özel eğitim öğretmenleri, raporunu yenilemek için İstanbul’dan Edirne’ye gitmek zorunda bırakılan aileler ve kurumların halkla ilişkiler personelleri ve ay sonunu getirmekte zorlanan; çoğu kez maaş, sgk giderleri ve kurumsal giderleri ödemekte zorlanan kurum yetkilileri yer almalıdır. Ancak bu esaslarla kurulmuş bir komisyon yetersizliği bulunan çocuk ve ailelerinin sorunlarına çözüm arayışında olabilir.

Kalın Sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bahattin Demir Arşivi