Şiddet ve olumsuz ögeler içermektedir

Zaman zaman elimin altında olan kitapları karıştırıp rastgele okumayı severim. Bu kitaplardan biri, tiyatro tarihimizin ilk araştırmacısı olan Refik Ahmet Sevengil’in yazdığı ve Sami Önal tarafından bugünkü dile çevrilmiş olan, 1453’ten 1927’ye “İstanbul nasıl eğleniyordu” adını taşıyor. Tarihsel olarak birçok kitap mevcut ancak, eğlence hayatına dair fazla belge olmaması bu kitabı değerli kılıyor. Eğlenmeyi unuttuğumuz, sadece yaşamak için çabaladığımız bu günlerde, ne yazık ki içinde bulunduğumuz yozlaşmanın da sebeplerini bu kitaplar sayesinde anlamış oluyoruz.

***

Yozlaşma dedim evet, çünkü sanatsal ve kültürel faaliyetlere uzun süredir uzak kaldığımızdan, evlerde tek eğlence televizyon programları oluyor. Ancak, eğlendirmek amaçlı çekilen ve sunulan programlar ne yazık ki emelden çok uzak. Çünkü, eğlendirmiyor!

Çoğu dizi ve program "şiddet ve olumsuz ögeler içerir" diyerek başlıyor. Hatta bana sorarsanız, ana haber bültenleri de, siyasilerin konuşmaları sayesinde "olumsuz ögeler" içeriyor.

Kaliteden yoksun, hiçbir şekilde eğlendirici nitelik taşımayan programlarla izleyici derin bir kültürel yoksunluğa itiliyor. Diziler, savaş ve entrika üzerine yazılıyor. Hemen hemen çoğu dizinin senaryosunda, aldatma, çocuk kaçırma, kuyu kazma, dolandırma, savaş sahneleniyor. Hele bir” yasak elma” dizisi var ki, gerçekten yasaklanmalı! Her bölümde saçmalık tavan yapmış durumda.

***

Gündüz programı kuşağı ise ayrı bir terane. Bitmek bilmeyen kavgalar sürüp gidiyor. Dolandırılmış, aldatılmış insanların ülkesini izlerken, bu insanlar gerçekten içimizde mi yaşıyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu programlardan bazıları "en iyi kadın programı kuşağı" ödülüne layık görülüyor. Televizyon ekranlarında, çok izlenilir olmak adına konuk olup, özel durumunu ayrıntıları ile paylaşan insanları anlamakta güçlük çekiyorum.

Böylesine sıradan ve bayağı programların büyük kitleler tarafından nasıl izlendiğine hayret ediyorum. Hatta geçenlerde denk geldiğim bir müzik programında, evsahibi olan şarkıcının misafirine "ulan, manyak" diye seslenişi içimi altüst etti.

Biraz da korona yasaklarından söz edelim mi?

Gerçi soru sorduğumuzla kalacağız. Kimsenin tenezzül edip mantıklı bir açıklama yapmayacağını biliyoruz.

Bu anlamsız yasakların sebebini siz anladınız mı? Ben anlayamıyorum. Akşamları 21:00 sonrası sokağa çıkmak niçin yasak? O saatler zaten insanların işten eve dönüş saati. Dışarıda mekanlar da kapalı olduğuna göre, evde oturacağız zaten. Cumartesi-Pazar günleri market, fırın, getir-götür açıksa, biz neden çıkamıyoruz?

Hele bir de 65 yaş üstüne getirilen yasaklar var ki, onları evde unuttuklarını düşünmeye başladım.

***

Akşamları belli saatlerden sonra ve hafta sonları alkol satışı neden yasak? Alkol satışı olunca korona daha çok mu bulaşıcı oluyor? Burada sorun alkol değil, sorun yasaklar içinde yaşamamız!Yasaklar, ölçüsüz ve anlamsız olunca, saçmalık oluyor.

Maksat "yasak"ları yerleştirmek mi diye düşünüyor insan elbet!

Hep vatandaş mı suçlu? Neymiş efendim;yasak olmasına rağmen parklar, bahçeler, sokaklar insan doluymuş! Bu tutarsızlık içinde insanları ikna etmenize imkan yok. Yasakları getirenlerin kendi davranışları ne yazık ki örnek alınacak gibi değil.

***

Ramazan ayında, şu anda yarı açık olan yerler neden kapanacak? Eğer risk büyük ise neden Nisan başından itibaren kapatılmadı?

Neyse ki bu ramazan oruç tutmadığı için dayak atılan vatandaş hangi ilden çıkacak diye merak etmeyeceğiz. Şaka bir yana, turizm mevsimi geldi. Her yer kapalı olacaksa, turist gelecek diye bekleyen esnafın, turizmcinin hevesi başka bahara kaldı. Turist dedim de, aşağı yukarı her ülkenin turist kabul etme şartları var. Acaba bizde de var mı? Test yaptırmış mı, yaptırmamış mı, kontrol edebiliyor muyuz?

***

Yaklaşık bir yıldır insanlar işlerini yapamıyor. Zaten uzun zamandır ülkemizin baş sorunlarından biri olan işsizlikte, oran daha da artmakta. Ülke iş arayan, başka ülkeye gitmenin yollarını arayan gençlerle dolu. Kırtasiyeci, manifaturacı, ev işçileri, esnaf, kuaför, pazarcı, vs.zor durumda. Artan fiyatlar karşısında geçinmek zorlaştı.

Sefalette dünya 4.lüğüne yükselmişiz.

Televizyonlarda 60 yaş üzeri insanların iş aradığını, pazardan yarım kilo bile meyve alamayanları, aldığı maaşla doğalgaz ve elektriğini ancak ödeyebilen insanları gördükçe, ne olacak böyle diye üzülmekten kendimi alıkoyamıyorum.

***

Bu kötü günlerin bir an evvel bitmesini diliyorum.

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi