Şişmanlık hikayeleri

“Aşırı yemek yemek, bazı zamanlarda, duygularını göstermekten korktukları zamanlarda kadınların imdadına yetişiyor. Kadınların açığa vurmaktan korktukları öfke gibi duygular, uygun görülmüyor ve birçoğu öfkelerini dışarı vurduklarında inciniyorlar. Eşitsiz bir yaşama hazırlanmak, kadınlarda kaçınılmaz olarak çalkantılı ve bu yüzden de toplumsal bakımdan kabul edilemez birçok duyguyu ortaya çıkarıyor.”
***
Şişmanlık düzensiz aile yapısının sebebi olabilir mi?
Londra’da yaşayan kırksekiz yaşında, öğretmen olan bir kadın, evlidir. On sekiz ve yirmi yaşlarında iki çocuk sahibidir. Kentin kenar mahallelerinde tanınan ve mesleğinde başarılı biriydi. Evlendiğinden beri yemekkoliklik geçmişi vardı. Yetimdi ve farklı ana babalara evlatlık verilmişti. Kaldığı evlerin hiçbirinde kendini güvende veya seviliyor hissetmemişti. On sekiz yaşına geldiğinde, kolej bursu kazanıp evlatlık olarak kaldığı en son anne babadan kesin olarak ayrılmıştı. 
***
Bundan sonra çevresinde kendisine bakma sorumluluğunu üstlenen kimse kalmayınca, kelimenin gerçek anlamıyla yalnız kalmıştı.Çok güçlü olduğunu ve yaşamın üstesinden gelebileceğini hissetmişti. Kendisine gösterilen bir ilgi kırıntısına bile minnetarmış gibi görünmek zorunda kalmadığından, kendisini özellikle rahatlamış hissediyordu. Genç kadınlarla birlikte oturmuştu ve onların aile yaşamlarına gıpta etmişti.
***
Yirmi beşinde, teknik ressam olan erkek arkadaşıyla evlendi ve ilk kez kendini istikrarlı bir aile ortamında buldu. Mali bakımdan daha rahat olsunlar diye bir süre daha çalışmaya karar vermişti. Yemek takıntısı işte tam bu sıralara denk geliyordu. Kilosunda büyük iniş çıkışlar oluyordu. Psikolojik sorunlarının çoğu kez kilo alıp vermekle dışa vurulduğunu biliyordu ama neyin olup bittiğini kavrayamıyordu. 
Yaşamı ilk kez bir anlam kazanmıştı. Daha önce hayal bile edemediği bir güvenlik içindeydi. Hamileliği ve bebeğinin doğumu sebebi ile mesleğine dört yıl ara vermişti. Bu arada, tam gün bir işte çalışmadan bazı meslek içi kurslara gitmişti. Yirmi yıldır aynı semtte kalmış ve çok iyi dostluklar kurmuştu. Yine de hiç onaylamadığı şekilde yemek yemeyi sürdürmüştü. Kah şişmanlıyor, kah zayıflıyordu.
*** 
Tedavisi sırasında, evlatlık verildiği ana baba ile birlikte aynı evde kaldığı, bir zayıf ve bir şişman olduğu zamanlara inilmiş. Evlatlık olarak kaldığı birçok ana baba için, şişmanlığının ne anlama geldiği sorusuna cevap olarak, aniden olağanüstü bir hiddet duygusu ile sarsıldığı görülmüş. Şişmanlığı, oradan oraya sürüklendiği yıllar boyunca biriktirmiş olduğu tüm tatsız, nefret dolu duygular olarak deneyimlenmiş.
***
Eğer şişmanlığın dili olsaydı, kendisine sözde bakmış olan tüm bu insanlara nefret ve öfke kusardı diye hissettmiş. Şişmanlığı, tüm bu duyguları ele vermemesinin bir yoluydu ama aynı zamanda bunu sahip olmuş olduğu yetersiz ana-babalığa bir suçlama olarak da deneyimliyordu.
Bu öfke duygularını hisseder hissetmez yemekkolikliğinin büyük bir kısmı anlam kazanmış oldu. Çocuklarına, okulda birilerine ya da eşine ne zaman kızsa, duygularını içine atmak için yemeğe saldırdığının farkına vardı. İçindeki öfkeyi hissetmesi kendini tehlikeye atmaktı.
***
Her kızdığında, sanki beyninin içinde;”iyi kızlar böyle yapmaz, şükretmelisin yoksa kapı dışarı edilirsin” diye tekrarlayıp duran bir teyp vardı. Bu cümleler gerçekten de ona çok eskiden öğretilmiş olanlardı. Bakıldığı evlerde kızgınlık ya da memnuniyetsizliğini ifade etmesi kabul edilemezdi ve sadece kızlar arasında dışlanmasını değil, aynı zamanda terk edilme korkusunu da beraberinde getirirdi.
Bu örnek; şişmanlığın son derece dengesiz ve yoksun bir dizi aile ortamına verilen gecikmiş bir cevaptı.
***
Ölüm ve şişmanlık
Bir hukuk bürosunda sekreter olarak çalışan elli beş yaşındaki kadın ise, annesinin ölümünden sonra çok kilo almıştı. Yirmi beş yaşına kadar çok zayıf ve bedensel görüntüsünden ötürü çok rahattı. Tek çocuktu ve genç kız olduğu sıralarda babası ölmüştü. Annesi ile birbirlerine sıkı sıkı sarılmışlardı.
Yirmi iki yaşında evlendi fakat kocası hemen yurdışına göreve gitmişti. Kızı onsekiz aylıkken geri döndü. Yaklaşık bir yıl sonra da annesi kanserden öldü. Bu ölümden sonra birbuçuk yıl içinde çok fazla kilo verdi ve hastalıklı görünmeye başladı. Yas giysilerinden sıyrıldığında kilo almaya başladı. İdeal kilosundan 12-13 kilo fazlası vardı. Ölçülerindeki artış onu çok sarsmıştı. Bunu da doğumdan sonra spor yapamayışına bağlıyordu. 
O sıralarda, bir psikiyatrist arkadaşı ona hamile görünmek istediğini, böylece hamileliği sırasında yanında olmayan kocasından beklediği ilgi ve şefkate kilolu haliyle ulaşabileceğini düşündüğünü söylemişti.
***
Görünüşte rahat bir aile ortamı vardı ve kocası ile birbirlerini gerçekten seviyorlardı. Tek çocukları büyüyüp evden ayrılmıştı. Kadın, yeniden ideal ölçülerine kavuşmak için diyet doktorları döngüsüne girmişti. Terapi sırasında kocası, eşinin geceleri sayıkladığını söylemişti. Bu bilgiden yola çıkarak, konuyu ayrıntıları ile tartışmaya başladılar.
Ve, kilo almasının en büyük nedeninin annesini kaybetmesiyle ilişkili olduğunu anladı. “Annem trajik bir şekilde kanserden öldü. Ölümünden önce çok zayıflamıştı. O zamandan beri iri olma ihtiyacı hissettmeye başladım. Zayıflarsam sanki onun gibi yok olup gidecektim.”
***
Bir başka şişmanlık hikayesi de şöyle;
Yirmi sekiz yaşında yüksek lisans öğrencisi bir kadın da, şişmanlığının sebebini şöyle anlatıyor.
On iki yaşındayken, on yaşında olan erkek kardeşini kaybetmişti. Bunun ardından hemen kilo almaya başladı. Sebeplerden biri; İri bedenin içinde kardeşini de içinde taşıyabileceğini düşünmesi, diğeri de anne babası için erkek evlat sorumluluğunu hissetmesiydi.
Kardeşinin ölümünden sonra bir kız kardeşi daha olmuştu. Ancak onun için erkek olmanın anlamı, kız olmanın anlamıdan çok başkaydı. Erkek çocuktan, iyi bir sporcu olması, akademik başarı, ve ana babasının gurur duyacakları başarılı bir işe sahip olması isteniyordu. Öte yandan, bir kız olarak da ondan okuldan terbiyeli olması isteniyordu. Fakat, iş konusu, başarılı bir aşk hayatından sonra ikinci sırada     geliyordu.
Ergenlik yıllarında babası onu maçlara götürürdü, o da bu koşullarda babasıyla arasında oluşan yakınlıktan hoşlanıyordu. Ama bu iyi ilişkinin onda suçluluk duygusu yarattığı terapi sırasında ortaya çıkıyor. Çünkü, eğer erkek kardeşi sağ olsaydı, durumun hiç de böyle olmayacağını düşünüyordu.
    ***
Sembolik olarak, şişmanlığının ikinci anlamının vücut hatlarını geliştirmek-bir erkeğe daha fazla benzeyecek şekilde kendini daha az kadınlaştırmak-olduğunu hissediyordu. Yıllar geçip kilo verdiğinde, içinde aynı erkeksi görünme arzusunu taşıması nedeniyle, hala kalça ve göğüsleri olmasına her zaman içerleyerek, istediği erkeksi vücuda bir türlü kavuşamadı.
Ergenlik çağında hem bir oğlan çocuk hem de küçük bir anne olacağı sorunuyla nasıl başa çıkacağını bilememişti. Çoğu kez yedi yaşındaki bir kızdan annesinin küçük yardımcısı ya da kardeşlerine bakarken onun vekili olmasının beklenmesi de sorun olarak karşımıza çıkıyor.
***
Şişmanlığı sona erdirmek ve ideal vücut ölçülerine kavuşmak için gelip geçici diyetler yerine daha derine inmek gerekiyor sanırım. 
Terapi seanslarında dile getirilen şişmanlık öykülerinden birkaç tane  seçtim bugün. (Kaynak kitap; Kadınlar neden şişmanlar/Susie Orbach
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi