Siyasette güven bunalımı

Zaten yeterince kirlenmiş ve toplumun güvenini yitirmiş siyaset kurumu, yaklaşan yerel seçimler için yapılan aday belirleme çalışmalarında dibe vurdu.
    Genel seçimler bir yana, özellikle de yerel seçimler, doğrudan vatandaşın günlük yaşamıyla ilgili ve ne yazık ki, bu konuda vatandaşın söz hakkı yok.
    Ayrımsız tüm siyasi partilerin tepesine tünemiş başkan ve adamlarının oynadıkları tiyatro benzeri komedilerle belirlenen başkan adaylarına oy vermek zorunda kalan vatandaşlar, artık tepki de koymaz hale geldiler.
    Sonuç almada etkili olmayan cılız tepkilere itibar etmeyen siyaset baronları örgütlerden gelen önerileri dikkate almadıkları gibi, sermaye gruplarının yoğun baskı ve karanlık çıkar ilişkilerine boyun eğmiş görünüyorlar.
    İktidar partisi ve ortağı MHP den demokratik bir aday belirleme yöntemi zaten beklemiyoruz. HDP çok yönlü saldırılar altında şaşkın, İyi Parti ise yeni kurulmuş olduğu için, ittifak protokolü gereği de merkez ataması yapıyor olabilir.
    Peki ya ana muhalefet partisi CHP ye ne demeli!
    Kamuoyu araştırması, temayül yoklaması, anketler gibi gerekçelerle kolay işi zora soktu. Seçimlere iki aydan bir zaman kalmasına rağmen hala açıklanmayan belediye başkan adayları var.
    İyi Parti ile ittifak yapılıyor olması, MYK da ortak kabul görmeyen, partinin en üst karar organı Parti Meclisince reddedilen adayların Genel Başkan Kılıçdaroğlu tarafından ısrarla ve inatla aday yapılmaya çalışılmasının ne siyasi, ne mantıklı bir izahı olabilir mi?
    Ve hatta bu kişilerin adaylığı kabul edilmeyince istifa ve güven oylaması kozunu bile kullanan Genel Başkan, yarın bu kentlerdeki başarısızlığın hesabını nasıl verecek?
    Gerçi artık siyasi partilerde tabanın ne söz ne de karar sahibi olmadığını hepimiz biliyoruz. Örgüte, bölge milletvekillerine, bağlı Büyükşehir belediye başkanı adayına rağmen ve kamuoyu araştırmalarına göre kent seçmeninin büyük çoğunluğunun istemediği birini aday göstermeye çalışmanın iyi niyetle, siyasetle izahı olamaz.
    CHP halkın, emekçilerin, yoksul kesimlerin partisi olma yerine, sermaye çevrelerinin etkin olduğu bir parti haline getirilmeye çalışılıyorsa, bu projenin perde arkası iyi sorgulanmalı diye düşünüyorum.
    İçinde bulunduğumuz siyasi koşulların aday belirlemedeki zorluklarını kabul etmemek mümkün değil. Ama her şeye karşın tüm parti tabanının, CHP ye oy veren seçmenlerin kabul edeceği daha demokratik yöntemler denenebilirdi.
    Sonuç olarak CHP Genel Merkez yönetimi bu süreci iyi yönetememiştir.
    CHP yönetimi yalnızca kendi üyeleri ve ailelerinden oy alarak başarılı olamayacağı anlamak zorundadır. Kendi dışındaki kesimlerden de oy alarak ancak iktidar olunacağı gerçeğini dikkate alırsak; İYİ parti dışındaki tüm muhalefeti neredeyse yok sayan bir anlayışın hakim olduğunu görüyoruz.
    Kaldı ki, birçok yerde İYİ Partiden de beklediği desteği alamayacağını hep birlikte göreceğiz. Sosyalistlerin oyuna kuşkuyla bakar, Kürt oylarını istemekte bile çekimser davranır, utangaç, mahcup tavırlarla HDP nin destek önerisine bile mesafeli davranırsanız, nasıl başarılı olacaksınız?
    İttifak protokolü dışında kalan yerlerde sandık koyup, tüm üyelerin katılımıyla bir ön seçim yaparak aday belirleme yerine, kolay işi zora sokarak parti içerisinde yeniden kırılmalar oluşturmaya ne hakkınız vardı?
    Bir yandan ithal adaylarla belediye başkanlığı sayısını artırayım derken, öte yandan parti içerisinden kopmalarla neredeyse yeniden bir parti oluşturacak sayıda insanı partiden uzaklaştırmanın hangi mantıklı izahı olabilir?
    Belediye başkanı ve meclis üyelikleri için oluşturduğunuz hangi kriter var ve siz bunlardan hangisini uygulayabileceksiniz?
    Daha da kötüsü, parti örgüt yöneticilerini “genel merkeze karşı görünmeyeyim” endişesiyle, “sosyal demokrasinin ilkeleri” arasında bir ikileme zorlayarak bu kişileri de bir kimlik bunalımına soktunuz.
    Şimdi bu ruh haliyle, bu coşkudan yoksun, heyecansız, umutsuz kitleleri seçim kampanyasında nasıl çalıştıracak, hangi söylemlerle aktif hale getireceksiniz.
    Parti Meclisi üyesinden, sıradan bir üyeye, seçmene kadar, her partili; yöneticilerine, hele de genel Başkanına güvenmek ister.
    Genel Başkanın da bu güveni sürekli kılmak ve diri tutmak gibi bir sorumluluğu vardır.
    “Dosyalı Muhalefet”le başlayıp, “Sakin Güç” le devam eden o çağdaş, naif, dürüst genel başkanını istiyor CHP liler.
    Kendi parti içi iktidarını pekiştirmek için siyaset yapan siyaset bezirganlarına ödün vermeyen, finans çevreleri ve onların işbirlikçilerine boyun eğmeyen, her koşulda sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini savunan, parti içi demokrasiyi önceleyen bir Genel Başkan istiyor Cumhuriyet Halk Partisinin gerçek sahipleri.
    Umarız ve dileriz; bu yanlış politikalarda ısrar edilmez.


    AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 05.02.2019/BODRUM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi