Sizin enflasyonunuz kaç?

Gözler, kulaklar 3 Şubat’ta TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) açıklayacağı enflasyon oranına kilitlenmişti. Aslında bu merak kuruma olan güvenin sarsılmasından ötürü. Yoksa gerçek enflasyonun ne olduğunu bizler yaşayarak, görerek buluyoruz.

“Umuyorlar” umdukları gibi de çıkıyor! Yüzde elli altında çıkmasını bekliyoruz diyorlar, 48.69 çıkıyor. Bu kadar iyi tahmin yürütebilen, hedeflerini sapmadan bu kadar net tutturabilen TÜİK başkanlarının neden bu kadar sık değiştirildiğini anlamak da zor!

Bu arada, Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) yıllık enflasyonu yüzde 114 olarak açıkladığını da hatırlatalım.

***

Enflasyon oranını bizlerden daha iyi kim bilebilir? Elektrik, doğalgaz, faturalarını elimize alıp baktığımızda, keşke Nebati bey gelip bir de bizim gözlerimize baksa! İçimizin nasıl kıpır kıpır olduğunu bir görse...

Hatta o kadar heyecanlanıyoruz ki, faturalarımızın heybetli rakamlarla dolu fotoğraflarını çekip, eş-dost birbirimize yolluyoruz. Şimdiden Şubat ayının enflasyonu ne olacak diye Mart’ı beklemeye başladık.

***

Neden bizim de elli yıllık, yüz yıllık planlarımız yok? Tahminlerle, denemelerle daha ne kadar oyalanacağız? “Çin modeli olmadı, diğerine geçelim. Bu da tutmadı şunu deneyelim. Dua edelim tutsun” diyerek program yapılır mı? Bu programsızlık sadece ekonomik alanda da değil.

Örneğin; İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in ve diğer büyüyen şehirlerin nüfus planlaması var mı? Kaç kişiyi daha barındıracaklar? Alt yapısı, yolu, suyu kaç kişiye yetecek? Daha ne kadar inşaat izni verilecek? Ülkenin nüfusu belli. Hangi üründe ne kadar tüketime ihtiyacımız olacak? Çiftçinin ne ekip dikeceği, hayvancılıkla uğraşanlara ne gibi teşviklerin sağlanacağı konusunda bir plan programımız var mı?

***

Çevre ile ilgili neler yapılacak? Sadece poşeti ücretli yaparak çevrenin korunduğunu mu düşünüyorsunuz? Önümüz yaz. Her yıl orman yangınları ciğerlerimizi dağlıyor. Geçtiğimiz yaz çıkan yangınlarda, söndürme uçağımızın olmadığı ortaya çıktı. Bu yıl yine böyle bir facia yaşamayalım diye önlemlerimizi alabildik mi?

***

Ülkeye kabul ettiğimiz sığınmacılar sorunu var ki, ilerde başımıza ne gibi dertler açılacak bilmiyoruz. Suç teşkil eden haberlerde “yabancı uyruklu” diye başlayan cümlelerin çokluğu ürkütücü. Nasıl oluyor da, sığınmacı olarak gelen biri bu ülkenin vatandaşına zarar vermeye cesaret edebiliyor?

Bizdeki kadar çok olmasa da, sığınmacı kabul eden birçok ülke var. Ancak hiçbirinin kontrolsüzce oraya buraya dağılmasına izin verilmedi. Gezip gördüğüm, okuduğum haberlere dayanarak şunu söyleyebilirim ki, onları kabul eden ülkeler, kültürleri, yaşamları ve uyum sağlamaları açısından gelenlere eğitim verdiler.

Biz ne yaptık?

Gelenler kafalarına göre ülkenin her şehrine dağıldı. Kaç kişi olduğunu bile net olarak bildiğimizi sanmıyorum. Bu ülkenin vatandaşları olarak bizden daha rahat yaşıyorlar.

Eminim, diğer ülkelerin yasalarında, şiddet, hırsızlık, gasp gibi suçları işleyenlerin sınır dışı edileceği konusunda kesin kuralları vardır. Türkiye’de yaşayan sığınmacıların böyle bir korkusu yok sanıyorum! Sınır dışı edilen var da ben duymamışsam, bu da benim ayıbım olsun.

***

Sorunlar bu kadar değil elbette. Eğitim var, sağlık, işsizlik, adalet... diye liste uzar gider.

20 yıl iktidarda olup bir yıllık plan bile yapılamamışsa, hala bu kadar sorun konuşuyorsak, oturup düşünmek lazım...

***

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi