Sonuçlar alarm veriyor ama

DÜNYADA pandemi hız kesmemiş iken ve Türkiye'de salgının ilk dalgası  kontrol altına alınmamışken uzmanların ve başta Türk Tabipler Birliği olmak üzere hekimlerimizin uyarılarına karşın başlatılan "Anormal normalleşme" sonuçları alarm veriyor ama buna kulak vereninde olduğu maalesef pek söylenemiyor. Kısmi aç kapalarla, mangal piknik karantinalarıyla bu işin önünü alacağız demek olsa olsa aşırı iyimserlik içerir.
Ekonomik sıkıntılar bir yana halk sağlığını ekonomiye kurban etmenin anlamı yoktur.Bu vahim tabloyu ortaya koyan Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz "Yaz döneminden itibaren ölüm oranları sıfırlanmazsa ve 300-400'lü sayılara inilemezse, eylül-ekim dönemiyle birlikte rutin soğuk algınlığı ile Covid'in daha yüksek sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olacaktır" diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı’nın ısrarla COVID-19 pandemisi ile ilgili epidemiyolojik verileri açıklamaktan kaçındığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’de doğrulanmış olgu sayılarındaki artışın alarm veriyor. Türk tabipler Birliği “Sağlık Bakanlığı’nın elindeki verileri açıklaması halinde illere göre hastalanma ve ölüm hızlarının hesaplanması, karşılaştırılması ve daha etkili önlemler alınması mümkün olabilecektir” uyarılarında bulunuyor. TTB yaptığı açıklamada, pandemiyle mücadelenin bireylerin sorumluluğunu aşan bir kamusal irade ve duyarlılık gerektiğine dikkat çekiyor.
Maalesef Pandemi dünyada hız kesmeden sürerken ve Türkiye’de salgının ilk dalgası kontrol altına alınamamışken yapılan tüm çağrılara rağmen, Sağlık Bakanlığı COVID-19 pandemisi ile ilgili olarak epidemiyolojik verileri açıklamaktan ısrarla kaçınıyor. Bakan Koca'nın  geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği basın toplantısında sınırlı da olsa bazı verileri açıklaması üzerine, erken yeniden açılmanın ilk bulguları ortaya çıkmış bulunuyor.
Türkiye’de 18 Mayıs – 17 Haziran 2020 tarihleri arasındaki son bir ayda Sağlık Bakanlığı tarafından bildirilen toplam doğrulanmış olgu sayısı 33.292’dir ve gün başına ortalama 1.074 doğrulanmış olgu düşmektedir.
Bakan Fahrettin Koca basın toplantısında “Son bir ayda günlük ortalama vaka sayısı” olarak 10 kente ilişkin verdiği günlük olgu sayıları toplandığında günlük ortalama olgu sayısının 1.099 olması anlaşılamamıştır. Bu sayı Bakanlığın her gün açıkladığı olgu sayılarının ortalamasından yüksek olduğu gibi, yalnızca 10 ile ait olması, geriye kalan 71 ildeki olgu sayıları açısından da bir tartışmayı gündeme taşımaktadır. Bakanlığın bu konudaki hatayı açıklaması beklenmektedir.
Bakan Koca'nın açıklamasından bu 10 ilde; son bir haftada günlük ortalama olgu sayısının 1.193 olduğu ve günlük olgu sayısında Türkiye ortalamasının (1.384 olgu) %86,20'sini oluşturduğu,
son üç günde ise günlük ortalama olgu sayısının 1.293’e yükseldiği ve günlük olgu sayısında Türkiye ortalamasının (1.496 olgu) %86,43’ünü oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Sayın Bakan’ın geriye kalan 71 il hakkında da açıklama yapması, kafalardaki soru işaretlerini gidermesi bakımından önem taşımaktadır.

 

İstanbul: Hâlâ Wuhan gibi
Sağlık Bakanlığı bazı illere ilişkin vermiş olduğu bilgilere göre; son bir ayda olguların yüzde 60,80’ni İstanbul’dan bildirildi. Türkiye nüfusunun yüzde 18,66’sının yaşadığı İstanbul’dan halen olguların yüzde 60’dan fazlasının bildiriliyor olması, kentin ‘Wuhan’ gibi bir yoğunluk merkezi olarak nitelendirilmesinin sürdüğünü göstermektedir.
Ankara, Bursa, Kocaeli, Konya ve Diyarbakır Bakan’ın Türkiye nüfusu içerisindeki oranına göre son bir ayda ortalama olarak daha yüksek oranda doğrulanmış olgu bildirilen iller arasındadır.

 

Salgın hız falan kesmedi
Dünyada Haziran ayının ilk haftasında 216 ülkede altı milyondan fazla vaka görülmesine ve dört yüz bine yaklaşan ölüme yol açan COVID-19 pandemisi devam ediyor. Ülkemizde aralarında onlarca sağlık çalışanı da bulunan beşbine yakın insanımızı kaybettik. Salgın devam ediyor, Türkiye henüz ilk dalgayı tam olarak atlatamamışken kamuoyunda adına “normalleşme” denilen hızlı bir "Anormalleşme" süreci yaşıyor
Türk Tabipleri Birliği (TTB) sürecin çok erken aşamalarında salgın yönetiminde başarının ana kriterinin sağlıklı kişilerin hastalanmasının önlenmesi olduğunu, bunun da yolunun salgın yönetiminin öncelikli ve bilimsel bilgiye dayalı olarak, Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğu ve koordinasyonunda sürecin tüm bileşenlerinin katılımıyla ve şeffaf olarak hayata geçirilmesi olduğunu vurguluyor.

 

Pandemi bitmedi
Pandemini bitmediği gerçeğinden hareketle en büyük temas riskine sahip olan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının korunması için “kişisel koruyucu ekipman” temininde ve ekipman kalitesinde en küçük bir aksamanın yaşanmaması sağlanmalıdır.
Bu nedenle salgın konusunda alınacak kararların popülizmden etkilenmemesi, ayrım yapılmadan insan odaklı olması ve toplumun sağlığı başta olmak üzere bütün insani ekonomik ve sosyal gereksinimlerinin sosyal devlet anlayışıyla karşılanacağı adımları içermesi gerektiğini ısrarla hatırlatmak istiyoruz. Unutulmamalıdır ki COVID-19 salgınının her aşamasında; ancak bilimsel veriler ışığında, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük çabası ve toplum katılımı sağlanarak başarı sağlanabilir!

 

Normalleşme anormale döndü
Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, 1 Haziran'dan itibaren başlayan yeni normal hayatın insanlar tarafından yanlış anlaşıldığına dikkat çekti. Hasöksüz 'ölüm oranları sıfırlanmazsa sonbaharda daha çok insan hayatını kaybedecek' dedi. Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, 1 Haziran'dan itibaren başlayan yeni normal hayatın insanlar tarafından yanlış anlaşıldığına dikkat çekti.
Hasöksüz; 1500'lü sayıların indirilemez ve virüs logaritmik olarak yayılırsa ki biz bunu nisan ayında yaşadık. Yeniden 3 binleri 5 binleri görebiliriz dedi.
Yeni normal hayatın insanlar tarafından yanlış anlaşıldığına dikkat çeken Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, "65 yaş ve üzeri vatandaşlar ile gençlerin kısıtlaması kaldırıldı. İşletmeler, restoranlar, konserler gibi faaliyetler 'yeni normal hayat' diye tabir edilen bir döneme geçti fakat insanlarımız maalesef bunu yanlış anladı. Yeni normali eski normalle karıştırdılar, kurallardan uzaklaştılar" açıklamasında bulundu.
Dr. Hasöksüz, "Düğünlerimiz, asker uğurlamalarımız var. Ancak bu kültürlerin içerisinde insanlar maskesiz ve sosyal mesafeye dikkat etmeden, çok yakın temaslarla hastalığın bulaşmasına neden oldular. Öyle ki Sağlık Bakanımızın açıkladığı vakaya göre bir kişi 150 kişiye hastalık bulaştırmış. Bu virüs logaritmik olarak insandan insana yayılıyor. 1 Haziran'a kadar olan dönemde günlük vakayı 800'lere kadar indirdik. Avrupa ülkeleriyle karşılaştırılacak olursak, Fransa, İtalya, Almanya, İspanya gibi şubat-mart ayında pik yapan ülkeler bugün günlük vaka sayılarını 300'lere kadar indirdiler. Biz ise 800'ün altına hiç inemedik.
İran da 800'lere kadar indi ancak onlar da kuralları pek önemsemedi. Şu anda vaka sayısı 3 binleri gördü ve ikinci pik yapma durumundalar, ikinci bir dalgayı yaşıyorlar" diye konuştu.
Yeniden 5 binleri görebiliriz
Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, "Benim kişisel korkum; eğer 1.500'lü sayıları indiremezsek ve virüs logaritmik olarak yayılırsa ki biz bunu nisan ayında yaşadık. Yeniden 3 binleri 5 binleri görebiliriz ve nisan ayında yaşadığımız kısıtlılıkları ve önlemleri yeniden yaşayabiliriz. Bu nedenle özellikle şimdi bin 500'lü sayıları yeniden aşağıya doğru çekmemiz gerekiyor. Bu bir aylık kayıp demektir çünkü bir ay önce de bin 500 idi" dedi.

 

Sonbaharda ölüm çok olacak
Yaz döneminden itibaren ölüm oranları sıfırlanmazsa ve 300-400'lü sayılara inilemezse, eylül-ekim dönemiyle birlikte rutin soğuk algınlığı ile Covid'in daha yüksek sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olacağını belirten Prof. Dr. Hasöksüz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu nedenle yaz dönemini iyi geçirmek ve şimdiki rakamları en azından bir hafta önceki yerine çekmemiz gerekiyor. 1.500 vakanın 200'ü hastaneye yatan olgulardan oluşuyor.
Hastaların yüzde 90-95'i ise hastalığı ayakta geçiriyor, bunlar semptomu olmayan, asemptomatik Covid hastaları dediğimiz hastalardır. İşte bu kişiler farkına varmadan hastalığı yaymaya devam ediyor. Esas tehlike semptom göstermeyen ve virüsü saçan bu kişilerdir çünkü bu kişiler kalabalık ortamlarda, metrolarda, otobüslerde, düğünlerde, restoranlarda virüsü farkına varmadan ciddi sayıda kişiye bulaştırabilirler. Bu nedenle de kısıtlılık söz konusu olabilir.
O yüzden diyoruz ki; maske, sosyal mesafe ve el hijyeniyle ciddi başarı elde edilebilir. Bunu Avrupa ülkeleri yaptılar ama maalesef biz yapamadık ancak yapabiliriz diye düşünüyorum."
42 şehirde zorunlu maske kullanımının söz konusu olduğunu ve cezai yaptırımların uygulandığını kaydeden Prof. Dr. Hasöksüz,"Bu, önlem paketlerinden biridir. Eğer insanlar gönüllü olarak, sorumluluk sahibi bireyler olarak bunları uygulamazlarsa devlet yaptırım getirmek zorunda kalır. Çünkü virüs yaşlılara bulaştığı zaman düşünün ki altta yatan bir başka hastalığı olan yaşlıların ikinci bir hastalığı oluyor veya bağışıklık sistemleri zayıf olduğu için yoğun bakıma yatmak zorunda kalıyorlar. Bazıları maalesef hayatlarını kaybedebiliyorlar. Bu nedenle bu tip olgularla karşılaşmamak için sayıyı bir şekilde düşürmemiz gerekiyor" dedi.

 

Salgını önlemede başarılı olduk
Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, "Geçtiğimiz dönemde kahraman sağlık çalışanları 24 saatten fazla nöbet tutarak oldukça başarılı bir sınav verdi. Türkiye'deki ölüm oranları Avrupa ortalamasının çok altındadır. Belçika'da yüzde 16, İtalya'da yüzde 15, Fransa'da yüzde 12 gibi rakamlardan bahsediyoruz. Ölüm oranı en düşük olan Avrupa Birliği ülkesi Almanya'da oran yüzde 4 iken bizde bu rakam yüzde 2.7. Türkiye'nin başarısı alınan tedbirler, hastane, bakım ve kahraman sağlık çalışanlarının becerileridir fakat sağlık çalışanları artık yoruldu.
Bu kişilerin yorulmamaları ve motivasyonlarını kaybetmemeleri için artık daha fazla hastaneye gidilmemesi gerekiyor yani ikinci bir dalganın olmaması gerekiyor. Olursa sağlık çalışanlarına ayıp olacak. Dolayısıyla insanların biraz daha sorumluluk sahibi olması gerekiyor.
Bunun için de insanlar kurallara uyacak ve uymayanı da uyaracak. Bundan sonra herkes çevresindekileri uyarmak zorunda. Maske takmayanı, sosyal mesafeye uymayanı restoranlarda, otobüslerde, her yerde uyaracağız çünkü artık bunu yapmak zorundayız" şeklinde konuştu.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi