Susmak neyi halleder?

Susmalı mı? Yoksa hiç susmadan gırtlağını parçalanana kadar haksızlığı, eşitsizliği, adaletsizliği haykıra haykıra söylemeli mi insan. Ne dersiniz?..

Susmak neydi?, söylenecek çok şey varken, bunları söylemenin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini düşünmek mi, korkunun, çıkarcılığın arkasına sığınarak dudaklara pranga vurmak mı, gelişen olaylara ve durumlara karşı sessiz protesto mudur yoksa olana bitene razı olup kabullenmenin, boyun eğmenin değişik bir ifadesi mi?

Fuzuli gibi: “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!” deyip de köşemize çekilmekte mi arayacağız çözümü...

Bilge kişiye sormuşlar: “Üstat, bir insanın zeki olup olmadığını nasıl anlarsın?” Tereddütsüz cevap vermiş bilge kişi:

-susmasından.

-Ya hiç konuşmazsa?

O kadar akıllı insan yok ki!” demiş bilge kişi. Biz de çok akıllı olduğumuzu ispatlamak için hepten susalım mı ha! Ne dersiniz?

Ne zaman susar insan?

Konuşulacak konu hakkında söylenecek sözü yoksa susar.

Konuşulanları seviyesiz ve gereksiz buluyorsa susar.

Karşısındaki insanı dinlemek istemiyorsa susar.

Korkuyorsa, çekiniyorsa susar.

Yanlış yaptıysa, hatalıysa, suçluysa susar.

İncinmek istenmiyorsa, incitmek, kırmak istemiyorsa susar.

Kimi zaman da sesini duyurmak için susar.

Kabullenmenin olduğu kadar isyanın en etkili silâhı olan susmanın süresi de yerine ve önemine göre uzar ya da kısalır; bazen bir duruş, bir soluklanma kadar, bazen de mezara kişi ile birlikte gömülen susar...

Susmak, iletişimin kesildiği, güvenin tükendiği, sözün bittiği yerde kelimelere küsmek değildir elbet. Bu sessiz bekleyişte bir vakar vardır. Her susuşun mutlaka bir anlamı vardır ve her susuş bir şeyler anlatır pek tabii ki anlayana..

Susmak, avaz avaz bağırmaktan daha etkili bir silâhtır zamanına, yerine göre. Yüreklerin seviştiği, gözlerin konuştuğu yerde kelimelere zaten ihtiyaç duyulmaz. Susmak, böyle durumlarda ölesiye bir sevgi olur, kucaklar bir ömrü. Kimi zaman da susma dile getirilmeyen bir öfke, bir saatli bombadır adeta.

Çaresizliğin sessiz çığlığı olarak da nitelendirdiğimiz kimi susuşlarda bir büyük ayrılığın hüznü vardı. Böyle durumlarda isyan zincire vurulur, öfke dondurulur. Acının bulutları ile buğulanınca gözler, damlalaşan yaşlara hâkim olunamaz.

Sessizliğe yelken açmak olan susmak; incitmemek, kırmamak adınaysa elmaslaşır. Ancak haksızlığın olduğu yerde susmak, boyun eğmektir zulme, zalime.

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Demiş yüce peygamber…

Sus; ama yerine ama zamanına göre. Konuş; ama yerinde, ama zamanında. Unutma ki söylediklerin kadar sustuklarından da sorumlusun.

Dolu dolu konuşmak isteyip tek kelime edememek var birde…

Yıkacaksan adaletin tahtını, kıracaksan kalbi, inciteceksen gönlü sus! Sus, böyle durumlarda düğüm de olsa boğazında söyleyeceklerin.

Dillendireceksen haksızlığı; dikileceksen zulmün, zalimin karşısına.

Mazlumun yanında olacaksan, konuş! Susma! Haykır, bütün gücünle haksızlığı, haksızlığı yapan haksızın yüzüne!

Haksızlığın, adaletsizliğin karşısında susarsan; vicdansız, vicdansızlığına; namussuz, namussuzluğuna; hırsız, hırsızlığına; arsız, arsızlığına; kahpe kahpeliğine; hain de ihanetlerine yenilerini ekler.

Gerisi sana kalmış. şimdi ister sus, ister konuş

VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi