Suyumuzu neden korumalıyız?

Orman yangınları, kuraklık ve küresel ısınma derken suyun önemini çok daha iyi anladığımız günlerden geçiyoruz. Su hayattır diye bir reklam sloganı var ya. Onun da ötesinde su üzerine düşünmek ve suyumuza sahip çıkmak mecburiyetindeyiz.

Su, doğal yaşam için en temel ihtiyaçlardan biridir. Ancak, su kaynaklarının dünya üzerinde eşitsiz bir dağılım göstermesi,  artan nüfusla birlikte tükenmeye başlaması, kullanılabilir-içilebilir-temiz suya erişimde yaşanan sorunlar, su yoksulluğunu ve yoksunluğunu ortaya çıkarmaktadır. Dünya üzerinde 1.2 milyar insan güvenilir içme suyundan yoksun yaşarken, 2.4 milyar insan da sağlık koşullarına uygun suya erişemiyor. Her gün çoğunluğu çocuk ve yaşlılardan oluşan 14 ile 30 bin arasında insan temiz suya ulaşamamaktan kaynaklı ve önlenebilir hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor.

Bütün bu bölgesel eşitsizliklere bir de son yılarda doğanın dengesinin bozulması sonucu ortaya çıkan ‘ küresel ısınma‘nın  ortaya çıkardığı susuzluk tehditi eklenince insanların ve tüm canlıların yaşamlarını idame ettirebilmek için gerekli olan  temiz suya ulaşma hakkı daha da risk altına giriyor.

Uluslar arası tekeller için ise ‘SU‘ kıtlığı sorunu yeni ve karlı  bir Pazar alanını işaret ediyor.

21. yüzyılın enerji ve su savaşları yüzyılı olacağını öngeren  Dünya Bankası yetkilerine göre ‘SU‘ insanların için yaşamsal bir ihtiyaç değil ekonomik bir maldır. ‘ Su Piyasalarını ‘ şekillendirmek üzere kurulan Dünya Su Konseyi ; DB, IMF, Su Tekellerinin Başkanları ve ülkelerdeki ilgili bakanlıklardan oluşuyor. Bu Konsey 1997 Fas, 2000 Hollanda ,2003 Japonya, 2006 Meksika olmak üzere düzenlediği 4 adet Dünya Su forumunda ülkelerin tatlı su kaynaklarının su tekellerine açılması görüşülüyor. Dünya Su forumuna ev sahipliği yapan her ülkede Suyun Ticarileştirilmesinin hızlandığı biliniyor.

Suyun ticarileştirlimesinin halka yansımasını görmek için birkaç ülkeden örneklere bakmak yeterli Örneğin;

Bolivya da suya % 200 zam yapıldı. Asgari ücretin 100 dolar olduğu ülkede su faturaları 20 dolara yükseldi.
İngiltere‘ de 1990 larda başlıyan suyun özelleştirlmesinde suya %150 -400 arası zam yapıldı, bazı bölgelerde dizanteri vakaları 6 kat arttı.
Meksika ‘da su dağıtım şebekeleri özelleşti ve ilk hamle % 20 lik su zammı oldu ve musluktan akan su içilebilir özellikte bile değildi.
Arjantin de su dağıtım şebekeleri özelleşti ve su  fiyatları %200 arttı.
Güney Afrika daki özelleştirme sonucu su ücretleri asgari ücretin 2/3 üne ulaştı . su faturalarını ödeyemeyenlerin suyu kesilince Kwa-Zulu Natal kentinde kolera salgını yaşandı ve 240 insan yaşamını yitirdi. 200 bin kişi hastanede tedavi gördü.
Yine Güney Afrika da Sheonant nehrinin satılası ile nehir kenarında balık avlayan çamaşırlarını yıkayan köylüler tutuklandı.
 
Bunlar Suyun ticarileştiği ülkelerden sadece bazıları...                  

Dünya Su Konseyinin ‘su  kıtlığı‘  konusundaki reçetesi ise suyun özel şirketlere devri ve su ücretlerinin arttırılması.

Dünya Su konseyi, su tasarrufu  yapmanın  en  önemli yolu fiyatların arttırılması olarak görüyor  ve insanların suya yeterince para ödemedikleri için suyu tasarruflu kullanmadıklarını iddia ediyor...

Ezcümle buradan anlayacağınız, kuraklıklarla birlikte azalan su kaynaklarını ticarileştirmek adına fiyat zamları yapılıyor ve su pahalılaşıyor. Bu düzlemde suyun ticari bir meta olmaktan çıkarak korunması ve herkese eşit şekilde verilmesi adına tahliler yapmamız gerekiyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Kış Arşivi