TBMM’nin açılışında Sukutuhayale uğradım

Dünyayı ve ülkemizi tehdit eden, vatandaşı evlerine hapseden, baba ve anneyi oğluna, kızına ve torunlarına hasret, insanları işsiz bırakan, iş yerlerinin kapanmasına sebep olan, adına ‘korona’ denilen Kovit-19’un etkileri ve tehditi sürüyor.

Bu tehdit ülkemizin yasama organı olan TBMM’yi de 16 Nisan da tatil edilmesine sebep olmuştu. Korona’ya karşı gevşemelerin başladığı evlere hapsedilen insanların bazılarının serbest bırakılarak tedbirlerin gevşetilmeye başlandığı günlerde, 2 Haziran’da TBMM’de açıldı.

Açılmasına açıldı da ne yalan söyleyeyim beni sukutuhayale uğrattı.

Ülkemizin binlerce sorunu varken, vatandaş evine hapsedilmişken, dünya görünmeyen ve acımasız bir düşmanla uğraşır ve baş edemezken, işsizlik alabildiğine artar, açıklanan rakamlara bakılırsa enflasyon fırlamaya başlamışken, çiftçi tarlasını bahçesini tam olarak ekemez ve son günlerde yağan yağmur, dolu ve don nedeniyle ürün kaybına uğrarken ve bunun sonucu olarak daha şimdiden yokluk ve kıtlık kendini göstermeye başlamışken, vatandaş iş, aş ve can derdindeyken, memur ve emekliler söz verildiği halde ek gösterge uygulamasının ne zaman uygulamaya konulacağını merak ederken, tüm bu ve eklenecek daha bir çok sorun yumağı turizm, dış ticaret, dükkanını açamayan esnaf, fabrikasının kapısını kapatmış sanayici, devletin yardım elini uzatmasını bekleyen milyonlar varken, TBMM  Bekçi Alımı Kanun Tasarısı ile açıldı.

O ki Meclis açıldı, Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, kürsüye çıkıp kovit-19 sürecini anlatıp, meclisi dolayısıyla halkımızı bir daha bilgilendirse ve parlamentodan varsa beklentilerini anlatsa daha iyi olmaz mıydı?

Yetmedi, Sağlık Bakanı Parlamentodan, Sağlık çalışanlarının fedakarlıkları ve onların korona savaşındaki mücadeleleri ve bu savaşta verilen şehitleri çıkarılacak kanunla “Şehit“ olarak tescillerini talep etseydi daha hayırlı olmaz mıydı?

Onların moral ve motevasyonlarını artırmak için ek ödemeler konusunda TBMM’den yardım talep edip te onlara bu konuda müjde verseydi fenamı olurdu?

Gelelim şu bekçi meselesine.

Ne oldu birden bire bekçi konusu gündeme geldi? Ayrıca eğitim aranmıyor. Ortaokul mezunu olmak yetiyor. Eğitim süresi tam olarak belli değil. Onlara araç ve üst arama izni ve silah verilecek. Böylece halk huzura kavuşacak. Hırsızlık ta azalacakmış. Hırsızlığı korona yasakları zaten azalttı.

Sahi eskiden var olan bekçilerin bir kısmı güven veren Baba Bekçilerdi.  Bazılarının yaptıkları yanlış işler, halka gerekli ve gereksiz zamanlarda sataşmaları hatta sarkıntılıkları ve kendilerini ahlak zabıtası saymaları nedeniyle şikayetler artmış ve bekçilik müessesesine son verilerek bu gurup sokaklardan alınıp karakollara çekilmişti. Bekçiler karakollarda emekli olup sayıları bitinceye kadar, çaycılık, evrak işleri, adeta karakolların müstahdemi durumuna getirilmişlerdi.

Şimdi bekçi alımları İç İşleri Bakanlığına verildi. Kırıterleri tam olarak nedir bilen yok. Etrafta söylenen, “Ak Gençlik, Ülkücü Gençlik ve Alperen Gençlik le Osmanlı Ocaklarına üye olmaları ve ortaokul mezunu olup görünüşü düzgün olmaları yeterli” deniliyor.

Bir başkaları ise, “Bekçilerin mahalleyi araştırıp kimin ne olduğu, ne yaptığını öğrenip bağlı olduğu birimlere rapor etmek amaçlı olduğunu ayrıca oy deposu olarak ta benimsendiğini” söylüyor.

İstihdam açısından yararlı görülebilir. Ancak silahla donatılacak olan bu gurubun, eğitimi, pisikolojik durumları, aile geçmişleri, toplumdaki davranışları göz önüne alınarak değerlendirilmelidir.

Bunlar o resmi elbiseyi giyip beline silahı takınca alçak dağları ben yarattım, mahallenin ve sokakların namusu ve asayişi benden sorulur konumuna gelmesinler ve görevleri ne ise onu yapsınlar yeter.

Mecliste birinci gün bunlarla geçerken, tüm Türkiye’yi sukutuhayale uğratan olay ikinci gün yaşandı. TBMM’nin açılışına dakikalar kala gündem değiştirilerek, mahkumiyetleri kesinleşmiş üç milletvekili, CHP’li Enis Berberoğlu, HDP’li Leyla Güven ile Musa Farisoğluları’nın hükümleri Anayasa’nın 84. Maddesi gereği okunarak milletvekillikleri düşürüldü.

Tabi TBMM’de kıyamet koptu. Bu durum meclis kurulduğundan bu yana dönem sonunda okunulduğu belirtildi. Alel acele gündeme alınarak hükümlerin okunmasını darbe olarak niteleyenler oldu. Tartışmalar uzayınca toplantıya son verildi. Bundan sonraki oturumlarda neler olacağını bekleyip göreceğiz ama benim temennilerim var.

TBMM den beklentilerim var

Bir önceki yazımda belirtmiştim. Bazılarını bir daha tekrar etmemde yarar var.

Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu değiştirilsin.

Milletvekillerinin tespiti Genel Başkanların hegamonyasından kurtarılsın. Tespit halk ve parti üyelerinin tercihi ile olsun.

Baraj tamamen kalksın. Böylece ittifaklardan korkulmasın

Vekil sayısı 500’e düşsün. 400’ü seçim sistemine göre 100’ü ise alınan oy oranına göre dağıtılsın.

Güçlü, tarafsız, soran, sorgulayan Cumhurbaşkanlığı ve yine güçlü ve halka hizmet etmeyi şiar edinen, hizmeti ibadet sayan liyakatlı Başbakan ve Bakanlar Kurulu oluşmanın yolları aransın. Tabi bunları parlamentomuz yapar mı, yapmaz mı bilemem ama, ülkesini, milletini seven, demokrasi ve özgürlüklerden yana, herkesin birbirini sevip sayacağı, adaletin terazisinin denk olacağı, işsizliğin yok olacağı, üretimin artacağı, huzurun artacağı, güvenin tesis edileceği, kimse kimsenin inancına karışmayacağı gelecek korkusu olmayan huzur ve refah dolu bir ülke isteyen biri olarak talep ve önerilerim bunlardır.

Halk arasında, “Olmayan duaya amin denilmez” diye bir tabir var ya, işte bende taleplerime amin diyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Dolu Arşivi