Titanik'ten halliceyiz

Titanik filmini bilirsiniz. Leonardo Di Caprio'nun muhteşem bir oyunculuk sergilediği, Kate Winslet'in yıldızlaştığı bir yandan aşk bir yandan da sınıf ayrımına ilişkin acı bir gerçekliği öne çıkaran kült bir filmdir...

İşte Türkiye'de son günlerde Titanik'ten farksız bir vaziyette. Gemi her geçen gün biraz daha su alıyor, gemi her geçen gün buz dağına biraz daha yaklaşıyor ama geminin kaptanı; kaptan köşkünde oturup, olup bitenleri izlemekten ileri gidemiyor... Ve bizler de bu geminin içinde kimimiz beyaz yakalı kimimiz mavi yakalı; ama aşk yaşıyoruz ama başka türlü sıkıntılar çekiyor, bir şekilde oyalanıyoruz. Fakat gelin görün ki, Leonard Cohen'in dediği gibi;

“Herkes biliyor zarların hileli olduğunu,

Herkes biliyor iyilerin kaybettiğini,

Herkes biliyor kötülerin kazandığını...”

Türkiye'nin ahvali de bu. Herkes biliyor bir Titanik'in içinde olduğumuzu. Herkes biliyor geminin su aldığını, herkes biliyor buzdağına çarpacağımızı ama kimsenin elinden bir şey gelmiyor. Geminin kaptanı deseniz; felakete çarpmak üzeriyiz ama bambaşka masallar anlatıyor...

Buraya kadar betimlemeye çalıştım ama gerçeklik Titanik'ten daha da acı. En iyisi mi açık açık konuşmak.

An itibariyle;

1 dolar 11 lira,

1 euro 13 lira,

1 sterlin 15 lira,

1 Kuveyt Dinarı 36 lira...

Hatta 1 Bulgar Leva'sı 6 buçuk lira...

Vahameti görüyor musunuz? Türk lirası her geçen gün değer kaybediyor. Dünya paraları karşısında bir hükmü neredeyse kalmadı. Hani sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan diyordu ya; “Para bir milletin itibarıdır” diye; Bugün Türk milletinin itibarı falan kalmadı. Avrupalı bir çocuk, kumbarasından boşalttığı paralarla Türkiye'de tatil yapabiliyor. Ortalama bir Türk, bir ömür çalışarak Avrupa'da tatil yapamıyor. Buna kafayı yorması gereken insanlar, "benim başörtülü bacım" klişeleriyle oyalıyor milleti. Nihayetinde geldiğimiz nokta bu. Hadi bunu da boşverin;

insanlar kendi küçük dünyalarında bile ay sonunu getiremeyecek hale geldi.

Bakın 30 yaşındaki bir matematik öğretmeni hanımefendi Twitter'da isyanını nasıl dile getirmiş;

“O kadar kuruluyorum ki. Yıllarca okuyoruz, çalışmaya başlıyoruz borç ödüyoruz. Kazandığımız para para değil. 21. yy'da basit sayılabilecek ürünleri bile alırken zorlanıyoruz. Telefonun bozuluyor; son model bir şey değil ha, en fazla alacağın 3-4 binlik berbat bir telefon. Onu bile alamıyorsun. Alacağım desen onu bile alırken borçlanmak zorunda kalıyoruz. Onca yıl okuyup hevesle hayata atılıyorsun ama annen babandan şu cümleyi duymak zorunda kalıyorsun 'Üzülme yavrum ben destek olurum sana sıkışmazsın al ihtiyaçlarını.' E ben soruyorum:
Yıllarca okudum, mezun oldum, 30'uma geldim. Ben bir öğretmen olarak hiç lüks olmayan hayatımı bile yaşarken neden kendime yetemiyorum? Cevap belli ama maalesef ne anlatabiliyoruz ne anlaşılabiliyoruz. Teşekkürler...”

Şimdi bu öğretmen hanıma ne diyeceksiniz?

Üzülerek katılmak dışında yapabileceğimiz bir şey var mı?

Maalesef yok.

Velhasıl kelam Mahzuni'nin dediği gibi bir devirden geçiyoruz;

“Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,

Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?...”

Avcılar hocasını kaybetti

Mert Ali Ak, Avcılar Kent Konseyi'nin eski başkanı. Eğitimci, öğretmen, babacan ve candan bir adamdı. Handan Toprak'ın belediye başkanlığı döneminde kendisiyle bir söyleşi yapmıştım. Öğretmenlik günlerinden, Atatürkçülük idealine kadar her şeyi tane tane anlatmıştı. 18 Kasım Perşembe günü vefat haberini aldım. Avcılar güzel bir ağabeyini kaybetti. Mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin.

Günaydın demek namümkün

Gri ve soğuk bir sabah. Güneşimizi ve neşemizi çalmışlar gibi. İnsan bu ülkede nasıl mutlu uyanır, mutlu olur sahi? Herhalde bir an yaşadığı ülkeyi unutarak. Ama namümkün. Olsa idi bir aşka sığınırdık bu kötülükten ama o da malum. Nasıl günaydın diyeyim şimdi; namümkün.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi