Türkiye'de yaşamaktan mutlu olan var mı?

Başlıktaki soruyu inanın bütün kalbimle soruyorum. Öyle laf olsun diye değil. Köşe yazalım da bir yer dolduralım diye de değil. Sahiden dertleşmek mahiyetinde soruyorum; Türkiye'de yaşamaktan mutlu olan var mı?

Evet 3 tarafı denizlerle çevrili bir ülkemiz var. Az güneye iniyorsun cennetten koylar, masmavi deniz kenarları, ilkçağ ve orta çağ medeniyetlerinden kalıntılar; her zerresinde saklı bir tarih. Öyle ki Antalya'ya bu ay dahi gitseniz bir yanda Phaselis'de denize girer diğer yanda Saklıkent'te kayak yapabilirsiniz. Sonra sadece güney mi? Yoo. Az da kuzeye çıkın. Alabildiğine yeşillik. Yemyeşil ormanlar. Serin serin Karadeniz yaylaları. Yağmurun yakıştığı kentler. Sonra biraz doğuya gidin; uçsuz bucaksız ovalar, biçimli biçimli dağlar. Kars var mesela tarihi ayrı gastronomisi ayrı güzelliği ayrı. Az güneydoğuya iniyorsun Gaziantep, Şanlıurfa her birini anlatmak epey zaman alır. Ülkenin batısı sonra. Ege, Marmara. Güzelim Kaz Dağları, sahil boyları ve tarihi caddelerde yürüyen telaşlı insan kalabalıkları...

Şu denli güzelliğe sahip kaç ülke var? Belki epeyce vardır ama bizimki gibi olan epeyce de yoktur! Eh tamam da bu cennetin içinde nasıl oluyor da biz cehennemi yaşıyoruz? Aslında cevabı biliyoruz veya bir kısmımız biliyor;

E çünk bu cennettin içinde çok kötü yönetiliyoruz!

Bu hafta daha memur zamları gündem oldu. 2022 ve 2023 yıllarında memurun alacağı zam oranları tartışıldı, konuşuldu. Ortaya bazı rakamlar çıktı. Kimi yüzde 7 artı 5 dedi kimi yüzde 7 artı 4 artı enflasyon farkı dedi. Sonuç olarak; yönetenler, hükmedenler ve sendika başkanı hariç hiç kimse bu zam oranından memnun olmadı! Lafı getireceğim yer geçimsizlik işte.. Sadece memur mu?

İşçi memnun mu? Değil. Çiftçi memnun mu? O da değil. Hepsini geç öğrencisi bile memnun değil. Boğaziçi'de, ODTÜ'de, Ege'de eğitim gören çok sayıda geleceği parlak üniversite talebesinin en büyük hayali; Amerika Birleşik Devetleri'nin herhangi bir eyaletine gidip ama garson ama pompacı ama taksi şoförü olarak yaşayıp, hayatını idame ettirebilmek! Gençlik bile bu denli umutsuz yani...

Bakıyorsun pahalılık almış başını gitmiş. 1 ekmek 2 lira. Pazara çıkıyorsun yeşil fasülyenin kilosu 15 lira. Bu konuda da geçenler Twitter'da birisi epey eğlenceli bir tespit yapıp; “Aslında fasülyenin kilosu 15 lira olmadı bizim 15 liramız, 1 buçuk lira oldu” demişti... Ezcümle Türk Lirası'ndaki değer kaybı.

Düşünün 100 lira. 100 liralık bir banknot. Ortalama 3 kişilik bir ailenin bir günlük mutfak masrafını dahi karşılayamacak düzeyde. Et vs hayal ediyorsanız zaten hiç karşılayamaz halde. Ne paranın kıymeti var ne emeğin kıymeti var kim nasıl mutlu olabilir?

Ülkede eskiden yerleşik olan “orta sınıf” bugün yok olmuş durumda. Çevremde ay sonunu getirme telaşından; yaşama sevincini kaybeden onlarca insan görüyorum. Ama ev kirası ama sürekli zamlanan elektrik faturaları, kış geldiğinde doğalgaz faturaları ve daha bir sürü şey. Hepsinin de ziyadesiyle hormonlu olması! Yani zamlı oluşu! Bu pahalılıkta mutluluk mümkün mü? Elbette değil.

Bütün bu hengameye batarken ve cennet içinde maruz kaldığımız cehennemi izlerken İbrahim Tatlıses kederli kederli bir şarkı söylüyor sanki aklımın içinde;

Yaşamak bu değil...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi