Türkiye virüs taşıyanı vakadan saymıyor !

Coronavirüs hızla Türkiye'nin dört bir yanını adeta işgal ediyor.Bu savaşı tek başına veren sağlık ordusu yıpranmayı şehitler vermeyi  sürdürüyor.Bizler de bu içler acısı halimizi yazmaktan artık usanmaya başladık. Şimdi aylardır Türk Tabipler Birliği doktorlar her seferinde vaka sayıları gerçekleri yansıtmıyor diyerek gerçekleri gözler önüne sererken başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve malum yandaş çevre bunu söyleyen savunanları neredeyse vatan hainliği ile suçladılar. Hatta bakan "Ulusal çıkarlardan" bahsederek bu konuda konuşulmaması gerektiğini verilen bilgilerle yetinilmesini istedi. Buraya kadar her şey güzel şimdi gelelim son duruma Türkiye Corona virüs haritası kan kırmız renk ile boyanırken hala ciddi bir önlem alınmıyor. Pardon pardon; akşam 22.00'de kahve,lokanta,AVM, eğlence yerleri vs kapatılma kararı alınıyor. Nedeni basit "Genelde virüs akşam 22.00'den sponra bulaşıyor!". Allah akıl fikri versin.
 

Türkiye semptomsuz Coronalı vakaları saymıyor
 

Almanya, Türkiye'yi risk bölgesi ilan etti. İzmir, Antalya, Aydın ve Muğla’ya verilen izin kaldırılırken Almanya Dışişleri,"Türkiye, hastalık semptomu göstermeyen ama corona pozitif olanları, coronalı olarak saymıyor. Bu nedenle, anlaşma kaldırıldı" açıklaması yapıldı.Alman Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada “Türkiye, hastalık semptomu göstermeyen ama corona pozitif olanları, coronalı olarak saymıyor. Bu nedenle, Türkiye ile yapılan anlaşma kaldırıldı ve dört il de bütün ülkeyle birlikte risk bölgesi ilan edildi“ denildi. Bakanlığın açıklamasında mecbur kalınmadıkça Türkiye'ye gidilmemesi ve turistik ziyaretlerin yapılmaması istendi.
 

Önce Nota vermişler
Almanya hükümeti, koronavirüs vakaları ile ilgili uyguladığı bilgi paylaşım yöntemleri nedeniyle Türkiye'ye eleştirilerde bulundu. Der Spiegel'e açıklamalarda bulunan bir Alman Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Türkiye'den salgın hakkındaki "haberlerin ve verilerin yeniden uluslararası standartlara göre açıklanmasının" talep edildiğini dile getirdi. Sözcü, bununla ilgili olarak geçen ekim ayı başında Ankara'ya sözlü nota verildiğini de sözlerine ekledi.
Der Spiegel'in haberine göre Almanya bu adımı, Türkiye'nin, enfekte olmasına rağmen semptom göstermeyen kişileri istatistiklerden çıkarması üzerine attı. Ankara'nın bu uygulamasının, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından belirlenen normlara uymadığını vurgulayan Bakanlık sözcüsü, böyle bir değerlendirmede enfekte olmuş çok sayıda kişinin istatistiklere girmediğini ifade etti. Bizim Mart sonundan itibaren söyledğimizi, yapmayın etmeyin saklamayın diye adeta yalvardığımız Corona virüs haritası ve rakamları ile ilgili Almanaya adet tokat gibi bir açıklama ile durumu bütün dünyaya ilan etti. Bir kez daha Türkiye zora sokuldu. Almanya, Türkiye'yi Corona virüs taşıyanı saymamamakla suçladı. Suçlamakla kalmadı. Türkiye'ye yeniden yasak getirdi. Almanya Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye ile ilgili uyarı sayfası da yenilenirken test ve karantina kurallarına uyulması gerektiği vurgulandı. Ayrıca mecbur kalıp da Türkiye'ye seyahat edenlerin ateşinin ölçüleceği, yüksek ateşi olanların Türkiye'ye de alınmayacağı bildirildi. AB dönem başkanı olan Almanya'nın açıklamasında “Türkiye'ye hava ve deniz yolu açık ama kara yolundan Yunanistan ile İran'a Türkiye üzerinden geçiş mümkün değil“ denildi. Risk bölgesi ilan edilen yerlere gitmek isteyenlerin karantina, kendi sağlık masrafını karşılama, çift test ve diğer sağlık kurallarına uyma zorunlulukları olduğu hatırlatılırken risk bölgesi ilan edildi.
 

Virüs en yakınımızı alıp öldürüyor
Elin gavuru kalkar suratına şamarı böyle atar. Gıkın çıkmaz, KLendi evlatlarının haklı uyarılarına ses çıkartmazsan yok sayarsan. seni de birileri yok sayıverir. Utanırısın. Evet demek ki Türkiya'de Corona virüs hızla büyümeye devam ediyor.Hem de öncelikle de herkesin ayrımsız yakınındaki insanlara bulaşarak onlardan canlar alarak büyümeyi sürdürüyor. Gazetemiz Damga'nın Yönetim Kurulu Başkanı Sevgili kardeşim Mehmet Mert'in eşi Neşe'nin ablası Gülbahçe Güngör'de Corona Virüs'ten can verdi. Gencecik yaşta ardında gözyaşı ve acı bırakarak ahirete göçtü. Neşe ve Mehmet'e bu başsağlığı diler. Acılarını paylaşırım. Bu virüs öyle bir bela ki bişr yolunu bulup en yakınımız üzerinden gelip bize bulaşıyor. O yüzden yaşamda kalmak için 3 Altın Kural MASKE-MESAFE-TEMİZLİK... Bunlara uymak zorundayız
 

Yeni korona önlemleri ne kadar etkili olur?
Ak Parti iktidarı yeni koronavirüs tedbirleri kapsamında, yeme-içme ve eğlence mekanları saat 22.00’den sonra kapatılacağını duyurdu. Uygulama ve  alınan önlemler salgının bu aşamasında yeterli olacak mı?  Bu kapsamda lokanta, restoran, kuaför, düğün salonu, yüzme havuzu, halı saha, tiyatro, sinema, konser salonu ve benzeri iş yerleri saat 22.00'den sonra kapatılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca kamu ve özel sektörde esnek mesai uygulamasının teşvik edileceğini, market ve pazar yerlerinde ise denetimlerin artırılacağını bildirdi.
 

"Asıl hareketlilik gündüz"
Enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Esin Şenol, Türkiye’de virüs bulaşının en çok gerçekleştiği noktaları “Bulaşma noktalarımız ev içi, iş yerleri, toplu taşıma araçları ve bize gelen bildirimlere göre açılmış olan okullar. Bunun dışında da kalabalıkların bir araya geldiği ve kontrolsüz bir biçimde temas ettikleri spor salonları, müsabakalar, kafeler, barlar, restoranlar gibi ortamlar” diye sıralıyordu. Tamamen kapamayı gündeme almak gerek diyen Şenol, Türkiye'nin hangi önlemleri alacağı, nereleri açık tutacağı konusunu bilebilmesi için hızlıca metodolojik çalışmalara ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Mevcut verilerden hangi bölgelerin esas olarak bulaşma kaynağı olduğunu açık ve net olarak göremediklerini vurgulayan Şenol’a göre, gece 10’dan sonrası için alınan önlemlerin ise salgının bu düzeyinde yeterli olmayacağı açık. Gece 10.00’dan sonra sokağa çıkma alışkanlığının bazı büyük metropoller dışında sosyal hareketliliğin çok küçük bir bölümünü oluşturduğunu vurgulayan Şenol, “Bunu istatistikçiler ve epidemiyologlar aslında Google hareketlerinden tahmin edebiliyorlar. Asıl hareketliliğin gündüz 9.00 ile 17.00 arasındaki mesai saatleri arasında olduğunu onların verilerinden biliyoruz” diyor.
 

"Enfeksiyon zincirini kırmaz"
Göğüs hastalıkları uzmanı ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi  Prof. Dr. İbrahim Akkurt da açıklanan önlemleri yetersiz buluyor. Koronavirüsün daha çok kalabalık ve kapalı ortamlarda yaşamını devam ettirdiğini ve başka insanları enfekte ettiğini vurgulayan Akkurt, “Bu, kapalı ve kalabalık ortamlarda gündüz mesai saatleri içinde, toplu taşımın ulaşımın devam ettiği ortamlarda, çalışma alanlarının yoğunluğunun devam ettiği alanlarda oluşan bir durumdur. Saat 22.00’den sonra insanların çoğu evlerine çekilirler. 22.00’den sonra bir berbere, bir kuaföre bir restorana zaten çok fazla gidilmez. Düğünler de 22.00’den sonra dağılır. Saat 22.00’den sonra alınacak herhangi bir tedbirin enfeksiyon zincirini kırmaya herhangi bir katkısının olacağına ben 35 yıllık bir hekim olarak, bilim insanı olarak kesinlikle ihtimal vermiyorum” diyor.
 

"Gençler okuldan eve taşıyor"
Türkiye’de hastane kapasitelerine bakıldığında, salgının kritik düzeye geldi. Bizde uzun bir süredir aslında salgın üst seviyede seyrediyor ve bu üst seviyede seyredişte sokakta dolaşan genç nüfusun çok etkili olduğunu biliyoruz. Türkiye'de genç ve hareketli nüfus işe giden nüfus, yeni açılan okullara giden nüfus. Onların bindikleri toplu taşımalar, onların kontrolsüz kalabalıklaşmaları ve aldıkları virüsü de evlerine götürüp evlerindeki bulaş zincirini başlatmaları söz konusu. Salgının vardığı boyutun, 18 ile 55 yaş arasında aktif çalışan, okullara giden grupların kalabalıklaşmalarını önleyecek şekilde kapanmaları gerektiriyor
 

"Kapanma gündeme alınmalı"
Alınan önlemlerin gündüz kalabalıklarının oluşmasını tetikleyerek virüsün daha da yayılmasına neden olabileceğine dikkat çekiliyor. Salgının geldiği boyutun ciddi şekilde kapanmayı gerektirdiğini düşünen uzmanlar “Bir şekilde insanların sosyal yaşam destekleri sağlanarak esnek çalışma da dahil olmak üzere şu anda enfeksiyonun katlandığı, hastanelerde yer olmayan, yoğun bakımların neredeyse dolma noktasına geldiği illerimiz başta olmak üzere çok ciddi bir şekilde kapanma durumunu gündemimize almamız gerekir” diye konuşuyor.
 

Bireysel tedbirler yetmiyor yetmeyecek
Salgınla mücadele yönetimi yaz aylarını Temizlik-Maske-Mesafe, Tamam diyerek boşa harcadı. Tamam olmadığını o zaman da çok söyleyenler oldu. Şimdi ancak bir küsuratını açıkladıklarını öğrenmiş olduğumuz vaka sayıları varken, yani bulaşmanın birçok odağı varken ve üstelik bulaşma hız kesmemişken bireysel tedbirlerle salgını kontrol edemezsiniz dedik. Söylenenlere kulak tıkadılar, uyarı yapmaya çalışanlar hain ilan edildi, bugünlere geldik. İçinde yaşadığımız durumun vahameti artık lafı eğip bükerek gizlenecek halde değil. Nihayet artık koronavirüs Covid-19’a karşı yeni tedbirler ilan ediliyor ama işe yarayacak tedbirler mi bunlar?
İlk ilan edilen tedbir grubu, restoran, kafe, sinema, jimnastik salonu, vb.nin saat 22:00’den sonra kapanacak olması. Bu belli saatten sonra kapatma fikri bazı Avrupa ülkelerinden alınan ilhamla düşünülmüş herhalde. Örneğin Fransa, Hollanda buna benzer tedbirler aldılar. Ama şöyle bir gerekçeleri vardı. Yaptıkları filyasyon çalışmalarında bulaşmanın önemli bir kısmının bar, restoran, gece kulübü kaynaklı olduğunu göstermişlerdi.
Bilime dayanmayan tedbirler işe yarar mı?
Bu ülkelerin özellikle büyük şehirlerinde insanlar iş çıkışı buralara takılırlar ve müşterilerin önemli bir kısmı da gecenin ilerleyen saatlerinde iyice sarhoş olana, yani davranışları üzerindeki kontrolleri kaybolana kadar kalır. Örneğin Fransa’da salgınla mücadele yönetimi, akşam eğlentilerinin bulaşmanın en önemli kaynaklarından biri olduğunu saptadığı için, bu tür mekanları erken kapatmayı (böylece müşterileri hızlı bir yemek yiyip bir an önce evlerine gitmeye zorlamayı bir “ara” çözüm gibi gördüğünü açıklamıştı.
Bizde de böyle bir durum mu var? Hayır, Türkiye’de böyle bir bulgu yok. Gece 22:00’den sonra sauna partileri yapıldığını, ya da sinema salonu kaynaklı salgınlar çıktığını duymadık, bilmiyoruz. Varsa böyle bir bulguları açıklasınlar.
Bakanın kendisinin de söylediği gibi Türkiye’de bulaşmanın çoğu evlerde, sonra işyerlerinde, sonra toplu taşımada oluyor. Tedbirle 22:00’de kapatılan mekanlar esas olarak gündüzleri dolu olan mekanlar, tehlikeli iseler (ki bence içinde bulunduğumuz bulaşma hızında öyleler) gündüz de kapalı olmaları lazım. Gündüz kapatamıyorsanız iş yapmış olmak için 22:00’de kapamanın bir yararı yok.
 

İşçilerin hepsini 7’de işe başlatmak
İkinci grup tedbiri İstanbul valisi, nihayet, 4 Kasım’da ilan etti. Mesai kademelendirmesi. Salgınla mücadele için kamu çalışanları dönüşümlü çalışacaklar, risk grubundakiler idari izinli olacak,ve sanayi çalışanları da (özel sektörle anlaşma sağlanarak) sabah saat 7’de başlayacakmış işe.
Birincisi bütün sanayi işçileri aynı saatte işe başlayacaksa bu nasıl kademelendirme? Gebze sanayi bölgesine akın akın giden işçiler, hepsi ha saat sekizde gitmiş, ha yedide. Kademelendirecekseniz, bir fabrika bir saatte bir diğeri başka bir saatte başlamalı. Daha iyisi aynı fabrikanın içinde mümkün olduğunca farklı mesai saatleri izlemeli insanlar ki, aynı anda birlikte bulunan işçi sayısı azalsın. Bir gayret gösterilmiş ama ne kadar mantıklı olduğu, işe yarayacağı kuşkulu.
İkincisi bu dönüşümlü çalışmanın, risk grubundaki çalışanların evden çalışarak korunmasının zamanı, Haziran ayıydı. Yani sayılar düşme eğilimindeyken, risk düşükken. Mayıs ayından başlayarak iş yerlerinde ve toplu taşımada kalabalıkların önlenmesi için tedbirler tartışılıp harekete geçilseydi, en azından yaz aylarını oldukça düşük vaka sayıları ve düşük bulaşma hızlarıyla geçirebilirdik.
 

Gecikmiş, etki gücünü yitirmiş tedbirler
Bugün o noktayı çoktan geçtik. İçinde bulunduğumuz durumda, bu kısmi tedbirler ancak bir miktar işe yarar, ama salgını kontrol etmeye yetmezler.
En azından üç aydır çok hızlı ve yaygın bulaşma oluyor. Sayıları bilmiyoruz, anlaşılamaz bir inat yüzünden öğrenecek gibi de görünmüyoruz. Ama kendi sosyal ağımız içinde ne kadar çok kişinin, enfekte olduğunu biliyoruz. Enfeksiyon bir şehirde pik yapıyor, artan hastaların yarattığı korku ile, insanlar biraz geri çekiliyor, vakalar biraz azalıyor, ama bu tehlikenin geçtiği, her şeyin kontrol altında olduğu anlamına gelmiyor. Tersine salgının doğal seyri bu: her biri bir öncekinden daha büyük dalgalar halinde ilerlemek. Mesela Bakan üç bilinmeyenli denklem şeklinde yaptığı açıklamalarda, Ankara’da günlük vaka sayısı yüzde altmış azaldı diyor. Sayıları bilmiyoruz yalnızca bir oran.
 

Bulaşma zincirini kırmak için izolasyon şart
Başını sonunu biz dolduralım. Mesela birinci olasılık Ankara’nın günlük vaka sayısı yüz iken, yüzde altmış düşüşle kırka düşmüş olsaydı, bu kabul edilebilir bir risk düzeyine işaret ederdi. Ama ya başka bir olasılık geçerliyse? Günlük vaka sayısı mesela on binden dört bine düştüyse? Dört bin hastanın filyasyonla kontrol edilmesi mümkün değildir ve yüzde beşi bile kurallara uymasa dört-beş hafta içinde yeni bir büyük dalga yaratırlar. Verilerin olmadığı koşullarda, kıpkırmızı kesmiş HES haritalarının da hekimlerin söylediklerinin de işaret ettiği, birinci değil, ikinci ihtimal.
 

Öldürücü etkisi azalmıyor
Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz . “Biz klinikte virüsün hastalık yapıcı etkisinin veya öldürücülüğünün azaldığına dair herhangi bir belirti görmüyoruz. Hastalar; bizlere klinikleri daha çok sıkıntılı bir vaziyette geliyorlar. Biz mart ayında hastaların kliniğini ne kadar ağır görüyorsak şu anda da aynı ağırlıkta hastalık seyrediyor. Yani virüs elbette ki çeşitli mutasyonlara uğruyor; canlılığını devam ettirmek adına, daha çok insana bulaşmak adına çeşitli mutasyonlar yapıyor. Bunlarla ilgili akademik çalışmalar da var. Bununla birlikte klinikte biz hastalık yapıcı etkisinde ve öldürücü etkisinde herhangi bir azalma görmüyoruz” dedi.
Doç. Dr. Kayıpmaz, dolaylı olarak ölüm oranlarında bir azalmanın dünya genelinde var olduğunu ifade ederek, “Burada yapılan test sayılarının artmasıyla birlikte semptom göstermeyen pozitif kişilerin saptanması önemli. Erken tanının olması önemli. Elimizde şu anda kan tetkiki anlamında, PCR testi anlamında ve radyolojik görüntülemeler anlamında çok kuvvetli tanı araçları var. Biz tanı araçlarını ne kadar yaygın kullanırsak o kadar fazla hastayı erken dönemde tanıyabiliyoruz. Asemtomatik kişilerin PCR pozitifliği olsa bile evde izole olmalarını sağlıyoruz. Böylece bu kişiler toplum hayatına karışmıyor. Ve mümkün olduğunca hastalığın yayılması o yerde sınırlandırılıyor. Ayrıca semptom veren kişilerde de hastalığın erken dönemde de tanısını koyduğumuzda erken tedaviye başlama şansımız da oluyor. Laboratuvar yöntemleri, PCR testleri ayrıca radyolojik görüntülemeler, tomografiler gibi imkanlarla erken dönemde hastalığın tanısını koyabiliyoruz. Erken tanı erken tedaviyi de beraberinde getiriyor” diye konuştu.
 

Virüs mutasyona uğradı ama
ABD’nin Teksas eyaletindeki Houston’da bulunan Houston Methodist Hastanesi’nde yapılan ve 5.000’den fazla Covid-19 hastasının dahil olduğu araştırmada corona virüsünün zaman içerisinde mutasyona uğradığı sonucuna ulaşıldı. Bilim insanları günümüzdeki corona virüsünün D614G isimli bileşenden oluştuğunu tespit eden bilim insanları, “Mutasyona uğrayan corona virüsü orijinal virüsten çok daha bulaşıcı” ifadesini kullandı.
Sözü uzatmayacağım. Bu kadar yaygın enfeksiyon varken, alınan ufak tefek tedbirlerle salgınla mücadelede bir sonuca ulaşmamız mümkün değildir. Türkiye’nin mutlaka bulaşma zincirini kıracak, ciddi tedbirlere ihtiyacı var. Evet acı ilaca. Bitiminde değerlendirilerek gerekirse uzatılacak en az iki haftalık bir “bulaşma zincirini kırma” hamlesine. Zorunlu birkaç sektör dışında bütün işyerlerinin kapanmasına ve herkesin evde kalmasına. Bu olmadan kışı sağ salim atlatmamız da “ekonominin çarklarını” normale yakın bir şekilde çevirmemiz de olanaklı olmayacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi