Türkiye'yi çürütüyorlar

Dünyada enerji fiyatları artıyormuş, o yüzden bizdeki fiyatlar da böyleymiş. İşte Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) mensup ülkelerde, enerji enflasyonu ortalama yüzde 41, bizde yüzde 172. Dünyanın 4-5 katı enflasyon yaşıyoruz.

Türkiye'de kadar çok olumsuzluk peşpeşe yaşanıyor ki hangisini ele alacağına insan şaşırıyor. Özel Suriye Ordusu denilen dingillerin bayrağımızı yakması mı ? Ekonominin her gün daha kötüye gitmesi mi; halkın sefaleti yolsulluğu bir yanda öte yanda hergün milyonlarına milyonlar katanlar mı? dersiniz. Bakın Dostlar! Net bir şey var "Güç yozlaştırır. Mutlak güç, mutlaka yozlaştırır.” Gücün tek elde toplandığı rejimlerde, yozlaşma ve çürüme kaçınılmazdır. Türkiye’de de çürüyen bir şeyler var. Pisliğin üstünü örtmek için, baskıya ve yalana sarılıyorlar. Baskıyla, yalanla millete hesap vermekten kaçanlar, çürüme ve yozlaşmayı daha da hızlandırıyor.
Danimarka Krallığında, çürüyen bir şeyler var.” İşte Shakespeare’in Hamlet adlı eserindeki bu meşhur tirad; Saray rejimlerindeki yozlaşma ve çürümeyi, ta çağlar ötesinden bugünlere taşır. İnsanlığın yüzyıllarca süren özgürlük mücadelesinin, bu çürümeye bulduğu çarenin adı ise “Demokrasi ve Hukuk Devleti”dir. Demokrasilerde, Saraylara yer yoktur. Çünkü saraylar içindekilerle beraber yozlaşıp çürürken, toplumu da çürütür. Demokrasi bu çürümeyi engelleyen, gücün dengelenip, denetlendiği rejimlerin adıdır.

 

Fatura ağırlaşıyor

Bu çürümüş rejimin milletimize çıkardığı faturalar, her geçen gün ağırlaşıyor. Yetki sorumlulukla beraber gelir. Ama bunların yetkisi var. Sorumlulukları yok. Enflasyonu “faiz sebep, enflasyon netice” deyip üst üste Merkez Bankası Başkanlarını değiştirip sonrada faizi düşürüp azdıracaksınız. Ondan sonra çıkıp diyeceksiniz ki, sorumlu biz değil, dışarısı. Dünyada enerji fiyatları artıyormuş, o yüzden bizdeki fiyatlar da böyleymiş. İşte Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) mensup ülkelerde, enerji enflasyonu ortalama yüzde 41, bizde yüzde 172. Dünyanın 4-5 katı enflasyon yaşıyoruz. Bunun sebebi, o, bu, şu değil, bu çürümüş yönetim. Nebati Bakanı’nın söylediği gibi; “Erdoğan Etkisidir.” Yine dünyada gıda fiyatları son dört aydır, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası çıktığı yerden, büyük bir hızla düşüyor. Tahıl dolu gemiler boğazlardan geçip gidiyor. Ama milletimizin boğazından hala ucuz lokma geçmiyor. Dünyada yıllık gıda enflasyonu yüzde 13, bizde yüzde 95. Dünyanın 7 katı. Böyle bir gıda enflasyonu yaşıyorsak, dünyada gıda fiyatları düşerken, bizde hala daha roket gibi çıkmaya devam ediyorsa, öyle bunun sebebi dış

güçler, şunlar, bunlar değil, AKP  yönetimindeki çürümedir. Erdoğan etkisidir
 

Elin bir milyoncu mağazasına döndük
Bu çürümüş yönetim, atalarımızın bizlere canları, kanları pahasına bıraktığı bu toprakları, milletimiz için cehenneme, elin insanları içinse “Eğlence parkına” çevirdi. Paramızı pul ettiler, koskoca memleket, “Bir milyoncu mağazasına”  döndü. Bu milletin emeğini peşkeş çekiyorlar. Güya bizi kıskanan Almanya’nın emeklisi, sahillerimize boydan boya uzanıp tatil yapıyor. Güneşimizin, kumumuzun keyfini çıkartıyor. Ama bizim emeklilerimiz; üç kuruş maaş promosyonu fazla alacağım diye, yazın sıcağında o banka senin, bu banka benim koşturup duruyor. Bu hak mıdır, reva mıdır? Tabi ki Alman da gelsin, Fransız da gelsin, Rus da gelsin, Amerikalı da gelsin. Bu ülkede tatil yapsın bizde kazanalım. Fakat elin emeklisi dünyanın bir ucundan gelip bu güzelim ülkede keyif ederken, benim emeklim evinden çıkıp, birkaç yüz kilometre yol gidip Ege’de, Akdeniz’de tatil yapamıyorsa, işte bu işte ne insaf vardır, ne de adalet vardır.
 

Bir nesli kaybediyoruz
Tarımın ortaya çıktığı bu topraklarda, çocuklarımız yeterli beslenemiyor. Yetersiz beslenme; çocuklarımızda demir eksikliği, boy kısalığı, öğrenme bozukluğu… Ve daha nice araz bırakıyor. Bir nesli göz göre göre kaybediyoruz. Hadi “Proteini bırakalım et yerine bakliyattan protein alalım” desek, bir kilo nohut 40 liraya kadar çıkmış. Kuru fasulyenin kilosu 30 lira. Mercimeğin kilosu 47 lira. En ucuz protein dediğimiz yumurtanın kartonu 54 lira. Vatandaşlarımız, midelerinin gurultusunu kesmeye çalışsa, beyaz somun ekmek alsa 4 lira. Beş kişilik bir aile, günde 10 ekmek tüketse, bir ayda sadece somun ekmek masrafı 1200 lira. Vatandaşımız patatesle, makarnayla günü geçirmeye çalışsa bir paket alelade makarnanın fiyatı 10 liradan, bir kilo patates 11 liradan başlıyor. Daha yemek yapmak için bunun, yağı var, salçası var, soğanı var. İşte bu kifayetsiz yönetimin elinde, milletin tenceresi kaynamaz oldu.
 

Domates bile hala 15 lira beyler
Yaz geldi geçiyor, domates hala 15-20 liralık fiyat etiketleriyle, tezgâhlarda duruyor. Meyve derseniz, o hepten lüks oldu, insanlarımız et unuttu. Et ve Süt Kurumu bazı koyun etlerine indirim yaptı diye bir haftadır yandaş medyada bir alayiş valâyişdir gidiyor. Et ve Süt Kurumu’nun Türkiye genelinde kaç mağazası var? Topu, topu 18. Yani millet ucuz ete ulaşabiliyor mu? Ne gezer Sadece bu 18 mağazanın önünde kuyruklar uzadıkça uzuyor. Gelen kıymalarda, öğlen olmadan bitiyor. Ama çıkarılan gürültüye bakarsanız, çarşıda, pazarda, markette et fiyatları olağanüstü düşmüş, millet et yemekten çatlıyor sanırsınız. Ülkeyi yönetemeyenler, yine algıyı yönetmeye uğraşıyor. Markette kıymanın en ucuzu hala 120 lira. Kalitesine göre kıyma 160 liraya kadar gidiyor. Milletimiz eti geçti, suyunu kaynatmaya, kemik alamaz halde.

 

Barınma daha büyük sorun
Dar gelirlinin vazgeçilemeyecek masraflarından biri beslenmeyse, diğeri de barınma tabi ki.  Birkaç milyonu aşan fiyatlarla artık ev almak sabit gelirli için hayal ötesi. Kiralar almış başını gitmiş. TÜİK’e göre son bir yılda kira artışı, sadece yüzde 26,8. Vatandaşla alenen alay ediyorlar… TÜİK’in makyajlı rakamlarını bırakıp, hayatın gerçeklerine baktığımızda, kiralar son bir yılda: Adana’da yüzde 144, Bursa’da yüzde 149, Ankara’da yüzde 156, İstanbul’da yüzde 161, İzmir’de yüzde 164 artmış. Ama dahası da var… Biliyorsunuz üniversite öğrencilerinin üniversitelerle ilgili tercihleri sona erdi üniversiteyi kazanan öğrencilerin. Yakında da bunun sonuçları açıklanacak. Gençlerimiz, gidecekleri üniversitelerden önce, gidecekleri illerdeki barınma imkânlarına, kiralara bakıyor. Öğrenci sayılarıyla öne çıkan illerimizde, son bir yıldaki kira artışları korkunç. Kiralar Eskişehir’de yüzde 162, Konya’da yüzde 173, Erzurum’da yüzde 130, Antalya’da yüzde 244 artmış. Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandığında, bu kiraların nerelere gideceğini Allah bilir. Başka illere gidecek gençler ve aileleri şimdiden kara kara düşünmeye başlamışlar. Gençlerimizin yurt ve barınma sorununu 20 yıldır AKP iktidarı çözmedi.

 

Borçları için böbrek satıyorlar
Bu çürümüş düzende, geçinemeyenlerin  borçları da, olağanüstü seviyelere geldi. Manisa’da bir vatandaşımız, özel hastanenin başhekimine, “Böbreğimi satmak istiyorum. Borcum çok. İsteyen olursa bana haber verir misin?” diye ricada bulunuyor. Bu, sözün bittiği yerdir. AKP rejimindeki çürümenin, milletimizi getirdiği yerin özetidir. Pandemi döneminde gelişmiş ülkeler, vatandaşlarını doğrudan gelir destekleriyle ayakta tutarken, Saray insanlarımıza destek yerine borç verdi. Vatandaşlarımızın borçları, olağanüstü seviyelere sıçradı.

Borçlara icralarda dosya yetiştirlemiyor
Pandemi döneminde artan borçlar dedik… O dönem arşa çıkan borçlar, bugün artık ödenemez seviyelere ulaştı. Bu yılın ilk beş ayında, ödeyemediği bireysel kredi ve kredi kartı borcu yüzünden takibe düşen yurttaşlarımızın sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 83 artmış, 748 bin olmuş. Yani 748 bin hanenin kapısına icra memurları dayanmış. Ülkemizde hala 4 milyon 147 bin 977 kişinin ödenmemiş banka borçları nedeniyle yasal takibi devam ediyor. İcra dairelerinde görülen toplam dosya sayısı ise son bir yılda 1 milyon 466 bin artışla 24 milyon 53 bine ulaşmış durumda. Milletimiz sadece hayat pahalılığı altında değil, bir borç tsunamisi altında da ezim ezim eziliyor. Ödenmeyen borçlara faiz üstüne faiz biniyor. Vatandaş için hayat giderek içinden çıkılmaz hale geliyor. Bakı. Dostlar! İktidara bir çağrım var. Yandaşlarınızın kredi borcunu, vergi borcunu yapılandırmayı biliyorsunuz. Vatandaşlarımızın banka borçlarını yapılandırmak için de, acilen adım atın. En azından borcun vadesini yayın, faiz yükünü hafifletin.

 

Gençlerin hali perişan
Başka ülkelerin gençleri yaz tatillerinde ülke ülke gezip dünyayı tanırken, benim gencim arkadaşlarıyla sokağa çıkıp, bir çay, bir kahve içmek için elli kere düşünüyorsa, bu iktidardaki çürümenin, gençlerimizin hayatına koyduğu ipotektir. Bizim insanımız her geçen gün fukaralaşırken, masasına peynir, zeytin koymakta zorlanırken, bugün elin insanı, mükellef bir kahvaltı ziyafeti çekip, bir de üstüne, “Geleneksel Türk kahvaltısı ve bu gördüklerinizin hepsi 12 dolar. “Amma ülke ha!” diye eğleniyorsa, bu, çürümüş rejimin milletimize yaşattığı utançtır. Biz boşuna bu bu rejim içinrejimi “eve deli, ele iyi” demiyoruz.

 

KPSS 'de çuvalladılar

Bakın büyük emekler ve umutlarla KPSS ye girenlerin umutlarını çaldılar. Soruları götürdüler. Ama iş KPSS sorularının çalınmasına gelince, sorumlu AKP ve Erdoğan değil. Sorumlu kim? Sorunu gündeme taşıyan, gençlerimize destek veren CHP ve Altılı Masa. Memnuniyetler Saray’a, şikâyetler Altılı Masaya. Ülkede döviz kıtlığına sebep olurlar, “Stokçu” diyerek, sanayiciyi suçlarlar. Durduk yere enflasyon canavarını uyandırırlar, “Şükürsüz” diyerek milleti suçlarlar. KPSS sorularını çaldırırlar, “Altılı Masa” diyerek, muhalefeti suçlarlar. Ne diyelim; “Arsız güçlü olunca, haklıyı suçlu çıkarmaya uğraşırmış.” bunların yaptığı tam da bu… Aslında KPSS sınav sorularının çalınması, AKP rejimindeki korkunç çürümeyi, bir kez daha gözler önüne serdi. Gençlerimizin sosyal medyadan feryatları yükselmeseydi, milletin baskısı, bu rezaleti örtbas edilmez noktaya getirmeseydi, Erdoğan yine geçmişte yaptığını yapardı. Çalınan sorularla, yüzbinlerce evladımızın hakkının, hukukunun yenmesine, göz yumardı. Şimdi tam da seçim öncesi, bir kez daha suçüstü yakalanınca, hasarı kontrol edebilmek için Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirdi Erdoğan. Ardından da bu sınavı iptal etmek zorunda kaldı. Milyonlarca gencimizin hayalleriyle, umutlarıyla oynadılar. Milyonlarca ailenin emeğini çaldılar. Ama hala liyakat yerine, Sadakat ve tarikat demeye devam ediyorlar. Hatalarından hiç mi hiç ders almıyorlar. Erdoğan hatasında ısrar ediyor. Hata bir kez olursa hatadır. Tekrarlanırsa, bu artık bir tercihtir. Erdoğan’ın tercihi de bellidir. Yanlışı yanlış yerde aramak, yanlışların en büyüğüdür. Yaşadığımız bu sınav skandalının sorumlusu, Çürümüş AKP rejimidir.
 

Üreten fabrikaları sattılar
Bu çürümüş rejim bugüne kadar, ata yadigârı Şeker Fabrikalarını, milletin kâğıt üreten SEKA’sını, demir çelik üreten Ereğlisi’ni, çimento-gübre ve daha nice ürün üreten fabrikalarını, TEKEL’ini, Sümer Holding’ini, limanını, arazisini 63 milyar dolara sattı. Sata sata elde bir şey bırakmadılar. Bu rejimin yönettiği ülkede; bu millet TELEKOM peşkeşini gördü, bu millet Tank Palet peşkeşini gördü, bu millet TÜRKŞEKER’in onlarca dönüm arazisinin iki daire parasına nasıl satıldığını gördü. Şimdi bu ülkenin topraklarını, bu ülkenin vatandaşlığını, Doların yeşili için satıyorlar. Bunları yaparken de çürümüş düzenin yetkilileri, “Ülkemizin yıldızı parlıyor” “Bizden önce bu ülke toplu iğne üretemiyordu, bakın şimdi neler üretiyoruz” diye ahkâm da kesebiliyorlar.

 

Erdoğan'ın dediği gibi
Artık daha fazla vakit kaybetmeden bu çürük düzeni, sandıkta evine göndermenin vakti geldi. Bugün Saraylarda oturan Erdoğan 2011’de henüz Keçiören’de bir apartman dairesinde otururken ne diyordu: “Eğer 8 yıl önce aldığın asgari ücretle, aldığın yumurtadan, aldığın sütten, aldığın peynirden, ekmekten bugün daha az alıyorsan, bize oy verme…” Olay bu kadar basittir. Eğer bu AKP rejimi kurulduğundan bu yana, aldığınız ücretle, artık, daha az et, daha az süt, daha az yumurta, daha az peynir alıyorsanız, bunların sorumlusunu görün. Ve bunların sandıkta biletini kesmek için, bize katılın. Bu çürümüş düzenden önce, 50 liralık benzinle idare ederken, şimdi aynı 50 liralık benzin, ibrenin ışığını bile söndürmüyorsa, bunun müsebbibi kim buna bir iyice bakın.
SON SÖZ: "Eğer hırsızlar yollarda güvende yürüyorlarsa, bunun iki nedeni vardır; ya rejim büyük hırsızdır ya da halk aşırı aptaldır." // LeeKuanYew... Ve çok nettir ki "İnsanların umutlarını ve hayallerini çalanlar, en büyük hırsızlardır." Sbuhi Quluzade

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi