Türkiye’nin gerçek sorunu siyasetçi kalitesidir!

Siyaset bir ulusun refahını, huzurunu, güvenliğini, ekonomisini ve askeri gücünü belirleyen, yön veren yegâne bir alandır.

Siyaseti içi boş insanlar yapmaya kalkarsa bu istek bana göre bir cinayetten farksızdır. Siyasete girmek isteyen insanın çok tanınmış olması, çok parasının olması ve sosyal çevresinin çok olması asla bir ölçü olmamalıdır.

Siyasete soyunan bir insan, iktidara geldiği zaman her konudan anlayan her konuda konuşan biri değil liyakatli olması önemlidir.  

Ben bir siyaset bilimcisi değilim lakin bu konuları anlayıp anlatabilmek hiç de zor değildir.

Özel işletmelerde bir mimar, bir mühendis, bir muhasebeci alınacaksa mimarlığa benim hemşerim gelsin öğretiriz, mühendisliğe benim yandaşım gelsin bilmese de öğrenir, muhasebeye de bizim partili birilerini alalım yanlış doğru yaparak öğrenir diyebilir misin? Asla diyemezsin… O işletmenin yöneticisi, o kişiyi işe alana kadar kılı kırka yarar ve bu insanları sıkı bir incelemenin sonunda işe alır.

 Peki, doğrusu bu ise bu uygulamaları siyasette neden yapamıyoruz sizce?

Beldelere, şehirlere ve memleketin idaresini, kaderini belirleyen siyasetçileri seçerken neden bu kadar dikkatsiz oluyoruz! Sizce seçmeyi mi bilmiyoruz yoksa memleketimizin insan kalitesi bu mudur?

İşte soru bu…

1914 yıllarında başlayan birinci dünya savaşı ve sonrasında ikinci dünya savaşı ile dünya üzerinde sıkıntı yaşamayan, perişan olmayan ne ülke kaldı ne de insan kaldı!

Bir bilgiyi de paylaşalım bu savaşlarda, Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Türkiye ve birçok diğer ülke vardı.

Bizim ülkemiz ikinci dünya savaşına da girmedi bu arada.

Bir ülkenin teknolojisi, ekonomisi, refahı ve eğitimi ile ilerlemesi için birçok kriterin bir araya gelmesi gerekir ki kalkınma olsun.

Peki, Türkiye’nin dışında ki ülkeler kalkındı da biz neden kalkınamadık.

Tamam, kabul biz yukarıdaki ülkelerden daha çok savaştık daha çok öldük kalifiye insanlarımızın birçoğunu savaşlarda kaybettik. Öyle ki kurtuluş savaşında, 15 yaşındaki atalarımız askere alınmak zorunda kalındı.

Yukarıda adını yazdığım ülkelerin durumu da bizden iyi değildi.

Özellikle Almanya neden onların para biriminin, türk parası karşısında çok yüksek ekonomisi bizleri çalıştıracak kadar iyi ve dünyanın en güçlü beş ülkesinden bir ülke oldu?

Nasıl mı oldu?

Eğitime ve bilime çok önem verirken çok disiplinli ve çalışkan oldular. Kalifiye insan güçleri bizden çok fazla iken, bizlerde okuma öğretmek için öğretmen bulunamıyordu. Onlarda ekonomistler, maliyeciler, bilim insanları ve teknisyenleri bizlerden çok fazlaydı, doğal olarak kalkınmaları bizden çok hızlı oldu. Tarih boyunca sürekli savaşmak zorunda bırakan Türk insanının eğitime önem verilmesi çok gecikmiştir.

Bilimden ve ilimden uzak toplumlar ezilmeye mahkûmdur.  Bir milletin sadece savaşçı ve dindar olması yetmiyor aynı zamanda eğitimli ve donanımlı olması da gerekir.

Türk milleti için uzun tarih boyunca uygulanmayan bilim esaslı eğitimi, maalesef Atatürk ün çok önemsediği ve ısrarla üzerinde durduğu eğitim çıtasını her yeni gelen lider maalesef yerden alıyor.

Türkiye eğitim oranı okuma yazma bilmeyen, ilkokul ve lise dengi okumuşluk oranı  %67’dir.

Savaşlardan sonra yüzyıl sonra bile tablomuz hala böyle iken siz elbette Amerika’ya nasıl iltica ederim, Avrupa ya nasıl girerim diyen mutsuz insanlar ordusu yaratırsınız.

Kindar ve dindar nesil değil, eğitimli ve bilimi esas alan dünya insanı yetiştirmelisiniz. Zaten herkes dinini öğretildiği ve  öğrendiği ölçüde biliyor.

Liyakatli insanları görevlere getirmeliyiz. Araba kullanan insan, uçağı da kullanabilir diyemeyiz. Ekonomi bakanlığında olduğu gibi…

Aklınızı açık tutun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kanun Göçer Arşivi