Üç bin çıplak

Ülkemizin en büyük sorunlarından biri eğitim. Olmaya da devam edecek gibi görünüyor. Üniversitelerimizin hali ortada! Çoğu üniversitenin hocasının olmadığını, yeterli eğitim verilemediğini biliyoruz. Devlet kendi üniversitelerinden mezun olanları bile beğenmiyor. Türlü sınavlarla yeniden değerlendirme ihtiyacı hissediyor.

Ülkemizin sayılı üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesinde neler olup bittiğini görüyoruz hepimiz.

***

Bugün, Aziz Nesin’in 1959 yılında Akşam Gazetesin’de yazdığı makaleden bahsedeceğim. Gördüm ki, o zamanlarda da eğitimin geleceği belliymiş. Bu da demektir ki, ülkenin eğitim programını yapmakta her yıl biraz daha gecikmişiz.

1959 yılında, Türkiye’nin nüfusu 26 milyonmuş. Şimdi ise, Suriye’li sığınmacılarla 85-86 milyon olmuşuzdur diye tahmin ediyorum.

Aziz Nesin’in, o yıllarda üç bin olarak tespit ettiği çıplak sayısının, şimdilerde kaç çıplağa tekabül ettiğini hep beraber düşünmeye başlayalım.

***

Bugün Türkiye’nin çözümlemek zorunda olduğu ilk ve son önemli sorun, üç bin çıplak konusudur.Bizim için ana iş, yalnız ve yalnız budur;Üç bin çıplak...

Bu üç bin çıplağı düşünmeden, ister fabrika, ister baraj, ister liman, her ne yapılırsa yapılsın, bunların hepsi işi ucundan, kıyısından tutmak, oluruna bağlamaktır.

Biz de okul mu, fabrika mı, yol mu, her ne yapılacaksa, bu üç bin çıplak gözönünde tutularak yapılacaktır.Giyim, ekim, tarım, hepsi hepsi üç bin çıplak düşünülürse ancak başarıya ulaşılabilir. Üç bin çıplak düşünülmedikçe, Türkiye’nin değil ilerlemesi, yerinde kalması bile olanaksızdır. Gittikçe gerilemek zorunda kalacağımız kesindir.

***

Türkiye nüfusu her yıl, hiç durmadan yüzde üç artar. Doğanlardan ölenler çıkarıldıktan sonra insan artışı yüzde üçtür. Bugün 26 milyon olduğumuza göre, yüzde üç artışla, her yıl aramızda 800 bin insan daha katılıyor. Bu durum Türkiye’nin sevimli ve korkunç bir gerçeğidir.

Yılda 800-900 bin kişi artmak günde üç bin kişi artmak demektir. Her gün aramıza yeniden üç bin insan katılıyor. Daha açıkça şöyle söyleyebiliriz; Her sabah gözümüzü uykudan açtığımız zaman karşımızda yeni doğmuş üç bin çocuk vardır. Ertesi gün üç bin çocuk daha, daha ertesi gün üç bin çocuk daha...

Hükümet olarak, devlet olarak, ulus olarak, her sabah uyanınca karşınıza dikilmiş üç bin çıplak düşününüz. Türkiye’nin çözümlemek zorunda olduğu en önemli sorun, bu üç bin çıplaktır. Bunlar yemek ister, giyinmek ister, yol ister, okul ister.

***

Bu üç bin çıplağın her yedi yaşına basan üç bin tanesi, her gün sizden okul isteyecek, giyim, yol, hastane, daha neler isteyecekler.

Durumu daha iyi aydınlatmak için, insanların binbir gereksinmelerinden bir tekini, örneğin okul işini ele alalım. Diyelim ki, bugün bizdeki okullar, şimdiki nüfusumuzun ihtiyacını karşılıyor. Her çocuğun gidebileceği bir ilkokul var. Kuram olarak böyle düşünelim. Ertesi gün, karşımıza ilkokul çağına girmiş üç bin çocuk daha dikilecektir. Bunlar yeniden okul isteyecek. Daha ertesi yıl üç bin çocuk daha...

***

Her yüz çocuk için bir ilkokul düşünürsek, demek ki artan nüfusumuzun yalnız ilkokul gereksinmesini karşılamak için her gün, ama her gün on ilkokul yapmak zorundayız.

Bir Türkiye düşününüz ki, her gün 10 ilkokul yapılıyor, yılda 3600 ilkokul...Nerde bu Türkiye?

Daha ertesi yıllar, yüzde üç nüfusa 10 okul da yetmeyecek, günde 11, 12, 13, 14 okul yapmak gerekecek.

Daha bu yalnızca ilkokul. Öğretmeni de buna göre, ortaokulu da, lisesi de...

Şimdi bir de yaptıklarımızı düşünelim. Bütün yapılanlar, yapılmakta olanlar, değil her gün karşımıza çıkan üç bin çıplağa, eskiden olanlara bile yetmemektedir. Okuldan, giyimden, evden, yakacağa, içeceğe kadar herşey, yaşamakta olanlara yetecek de, ondan sonra her sabah karşımıza çıkacak üç bin çıplağın gereksinimleri karşılanacak. Bu yerine getirilmedikçe de, Türkiye ilerliyor denilemez. Hatta yerinde sayıyor bile denilemez. Türkiye hiç durmadan gerilemektedir.

***

Biz, eskiye bakarak, bugün ilerledik sanıyoruz. Geçen yıl 100 okul var da bu yıl 103 okul olmuşsa, buna ilerlemek diyoruz. Bu ilerlemek değil, kendi kendimizi kandırmaktır. İlerleme geçen yıllara göre ölçülmez, artan nüfus oranına göre ölçülür. Okul sayısı yüzde bir artıp, nüfus yüzde üç artmışsa, artan okul sayısı, artan nüfus sayısını karşılamıyorsa ilerleme yok, gerilemek vardır.

Bu, her alanda böyle; eğitimde, endüstride, tarımda...

Plan, işte bunun için önemlidir. Her işte, yaşayanların bütün ihtiyaçları düşünüldükten sonra her sabah aramıza katılmakta olan üç bin çıplağın da ihtiyaçları düşünülerek program yapılmadıkça, bu program uygulanmadıkça Türkiye ilerleyemez.

İlerleyemiyoruz da...Evet, birçok şeylerin sayısı, eskiye göre artıyor ama bu artış, artan nüfusa göre, gün günden geride kalmaktadır.”

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi