Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Üretim tüketim ve kooperatif (2)

Tarihsel gelişim sürecinde üretim ve emeğin çevrimi tüketim ile tamamlanır, üretim aynı zamanda dolaysız tüketimdir de. İnsan evladı üretimde yeteneklerini geliştirirken onu üretme eyleminde de kullanır yani tüketir. Bu faaliyet tüm unsurlarıyla tüketme faaliyetidir. Tüketme aynı zaman da bir üretimdir.  Spinoza’nın “her belirleme bir olumsuzlamadır” belirlemesi sanırım karşıtların-zıtların- birliğini diyalektik bağlamda anlatmakta. Zaten maddi yaşam diyalektik ilişkiyi ifade eder. Üretim eş zaman içinde dolaysız olarak tüketim olurken, tüketimde eş zamanlı dolaysız olarak üretimdir. 
Üretim ve tüketim hiçbir zaman tek başına ele alınamaz. Bunlar biçimsel açıdan birbirinin zıddı olmakla birlikte birbirine derinlemesine bağlıdır, çünkü tüketimsiz üretimin bir amacı yoktur. İnsan evladı harcadığı emekle elde ettiği meta/mala ancak tüketmekle maddi değer verir. Emeğin üretkenliğinin artmasıyla yani ihtiyaç(talep) belirir ve dolayısıyla tüketimde artar.  Üretim sadece insan için bir madde değil, aynı zamanda madde içinde insanı yaratır( biçimin kimi zaman içeriği belirlediği gibi). Tüketim bir zorunluluk, bir ihtiyaç olma niteliğiyle üretici faaliyetin içsel bir unsurudur.  Sürecin fiilen gerçekleşmesi için hareket noktası olan unsur üretimdir; bütün süreç yeniden devinmeyle üretim sayesinde başlar.  Yani birey bir meta üretir ve onu tüketmeyle yeniden kendine döner ama bu kes üretirken, kendi kendini yeniden üreten bir birey olarak da döner. Burada tüketim, üretimin bir unsuru olduğu görülür. Üretilen tüketim maddelerinin dağılımını, üretilen maddelerin dağılımı belirler. Üretim maddeleri kimler elinde ve ne oranda bulunuyorsa, tüketim maddeleri de onların eline o oranda geçer.
Üretilen madde, kullanım değeri bazında doğrudan doğruya geçim aracıdır. Diğer yandansa bu geçim araçlarının kendileri, toplumsal yaşamın ürünleri, insanın yaşam gücünün harcanması/sarf edilmesinin sonucudur, “yani metaların madde olarak varlıkları, iki öğenin birleşmesinden meydana gelir: madde ve emek” (s.57) bu maddileşmiş emektir. Tek, tek bireysel emek toplumsal ihtiyacı karşılarken, toplumsal emek temelinde de bir metada biçimlenir. Bu durum belli bir şeyde kristalizeleşmesiyle, toplumun o dönemin ilişkilerini yansıtır. Doğaldır ki sorun salt üretim ve tüketim bağlamında çözülmüyor, onun dağılımı, tekrar-tekrar üretimi ve tüketimi de önemli işlevler yüklemekte.
Her biri dolaysız olarak kendi karşıtına bürünürken aynı zamanda her birisi (üretim ve tüketim) arasında aracı bir hareket meydana getirmektedir. Üretim, tüketimin aracı olurken onun maddi unsurlarını yaratır, bunlar olmadan üretim olayı olmaz. Keza tüketim de ürünlere uğrunda üretildiği özneyi sağlamakla üretimin aracısı olmakta. Ürün en yüksek tamamlayıcısını ancak tüketimde bulmaktadır. Üretimin tüketimle, tüketiminde üretimle uyuştuğu dolaysız birlik, ikisinin temelde birbirinden ayrı olmalarına engel değildir. Çünkü doğada (yaşamda) hiçbir şey ayrı, ayrı meydana gelmemekte, her şey diğerlerini etkiler ve diğerlerini etkisi altına alır.
*
İnsan evladı doğayla ilişki kurmak için zorunlu olarak birbiriyle ilişkiye geçer, üretim bunların temelini oluşturur. Üretmek için doğayı değişikliğe uğratırken kendilerini de değiştirir. Yani üretim hiçbir zaman bireysel olarak gerçekleştirilememiş, daima toplumsal içerik dayanışmasında var olmuştur. Bu nedenle, insanlar arasında ki kurulan ilişki zorunlu üretim ilişkisidir, toplumsal yapı bu değişiklikle biçimlenir. İnsan evladı, üretim maddi altyapı işiyle uğraşırken belirli düşünceler edinir, kurallar, töreler, dinler ve ideolojiler yaratır. Üretimle belirlenmiş olan bu duygu düşünce ve maneviyat üst yapı kurumlarıyla doğayı, kendilerini ve birbirlerini değiştirirler.
Tarih gösteriyor ki biz insanların ürettiklerinin ve üretim biçimlerinin tarihidir. İnsanın toplumsal varlık olarak var olmasıyla içlerinden bir bölümü üretim araçlarını ellerine geçirerek diğerlerini üretimden yoksun bırakmıştır. Böylece üretim araçlarına sahip olanlar, üretim araçlarından yoksun bıraktıklarını kendi işletmelerinde kendilerinin belirlediği ücretle çalıştırırken kendilerini de zahmetli üretim işinden kurtarmış oluyorlar. İçinde yaşamımızı idame ettiğimiz sistemde üretici ve tüketici olarak sadece üretici ve sadece tüketiciden kurulu bir toplum oluşturuldu. Yani üretim araçlarının sahipleri üretim araçlarından yoksun olanların emek güçlerini satın alarak üretim birimlerinde emekçi kitlelere üretim yaptırmaya başlayarak günümüze kadar toplumsal sistemlerin önemli temel taşını koymuşlardır.
Üretim aletlerini ellerinde bulunduranlar toplumsal ilişkilerde üretilen ve tüketilen malların değişimi ya da satışlarında elde edilen gelirle diğer ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Üretilen mal ya da yapılan hizmetlerin sonunda sağlanan gelir ile tüketim arasında dengesizlik var olmaya başladı. Üretim ve tüketim arasında dengesizlik yani gelir ile tüketim arasındaki denge açılmaya başlar, böylece elde edilen gelirden daha azı tüketilir oldu. Gelirin fazla olduğundaysa harcayacak yer bulamadığı için tüketim artışı durmasa bile yavaşlar. Gelirin artışıyla tüketimin artışı, emeğin üretkenliğinin artışına bağlıdır. Emeğin üretkenliğinin artmasıyla gelir ve dolayısıyla tüketim artarken, üretim ve tüketim arasındaki dengesizlik, kâr hırsı, rekabet, aşırı üretim ve yetersiz tüketim sistemin sinir uçlarındaki periyodik kriz noktalarını         oluşturdu.
Bireysel üretim ilişkilerinin en modern (!) biçimi üretim aletlerinin en modern biçimlerini yaratıp bireylerin varlığını öne çıkarmıştır. Kapitalizm bireyciliği daha da kristalize ederken tüketimi hızlandırmıştır, yani tüketici toplum yaratılmıştır. Aslında (para) sermayenin atıl konumundan üretken sermayeye dönüşü sistem çarkının devamı için meta satın alınmasıdır. Tüketimin kendisi ancak üretken tüketim olduğu sürece sermaye çevrimine dâhil olur.
Böylece tüketilen metalar aracılığıyla aslında üretilen artı-değerdir. Bu üretimden çok farklı olduğu gibi üreticinin varlığını amaç edinen meta üretiminden çok farklıdır. Çünkü makine ve başkaca hiçbir üretim aracı yani mal bu artı-değeri üretemez; artı-değer sağlayan tek şey insandır. Artık-değer üretimi kapitalizmin temel üretim biçiminin yasasıdır. Yani kapitalizmin insan emeğini ucuz almayla ve bunu devam ettirdiği sürece ayakta kalmaya devam eder.
(Devam edecek...)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi