Astroloji nedir? Ne değildir?

Astroloji nedir? Ne değildir?
Bu kelime hepimizin kafasında bir takım şeyler uyandırır. Kimisi “fal” der, kimisi kulaktan duyma bilgilerle “benim burcum falanca burç, özelliklerim nelerdir ?” diye sorar, bazıları da“saçma ve safsata bulduğunu, ayağı yere basan konularla ilgilendiğini” söyler. Bana göre bütün bunları bir kenara bırakarak, önyargısız ve şartlanmasız şekilde bu ilmin ne olduğunun araştırılmaya çalışılması gerekir. Çalışmalarım bana gösterdi ki; Astroloji hiç de herkesin düşündüğü gibi değil; hatta astrolog olarak bu ilimle

Araştırmalarımın kökeni, ilk önce Kur’an ve Hadislere dayanıyor. Bunun yanı sıra zamanında çok üstün mertebeler elde etmiş, Allah’a yakin kazanmış bazı tasavvuf ehlinin görüşlerinden de konuma ışık tutması için araştırdım. Astroloji’nin temeli çok uzun yıllar öncesine İdris peygamber zamanına dayanmaktadır. İdris Peygamber,  Âdem ve Şit Aleyhisselam’dan sonra gelmiş üçüncü peygamberdir. İlk yazı yazan o’dur. Terzilik sanatını o bulmuştur. Çeşitli harp aletleri keşfetmiştir. Babasının ve dedesinin kitaplarını çok okuduğu rivayet edilmektedir. Yıldız ilmini geliştiren o’dur. İdris A.S. kendisine Peygamberlik gelmeden önce de burçlar dediğimiz takımyıldızlardan gelen ışınların insanlar ve yeryüzündeki varlıklar üzerindeki etkilerini, bunlardaki nizamı, düzeni görüyor, bütün bunların bir yaratıcısı olduğunu yakin üzere biliyordu. Buyurmuştur ki, “Otuz yıl semayı dolaştım, göklerde bulunan her şeyi gördüm ve anladım.” Daha sonra peygamberlik görevine başlamasıyla birlikte, sistemin işleyiş tarzını insanlığa anlatmaya başlar. Ancak, o günkü insanların anlayış kapasitesi bu ilmi değerlendirmekten oldukça uzak olduğu için, saptırılır. Dönemin insanları, Peygamberin bildirdiği bu müşahedeler neticesinde bakar ki Güneşin, Ayın ve diğer gezegenlerin tesirleri gerçekten açığa çıkıyor, bu kez başlarlar bunlara tapınmaya... Ve böylece mitolojide tanrılar ortaya çıkar. 

Gözleme dayanan bilim dalı

Zaman içerisinde, önemli ve büyük İslam ilim adamları bu ilmi açığa çıkarmaya çalışmışlar epey bilgi aktarmışlardır...  Bu dönemde İslamiyet’te Burçlar ilmi gizlenip kapalı kalırken, batı dünyasında Astroloji adı altında yeniden gelişmeye başlamış, gerçekliği saptandığından konuya oldukça önem verilmiştir. Bugün özellikle Amerika ve İngiltere’de Astroloji ile ilgili üniversiteler kurulmuştur. Uzun yıllardan beri de tamamıyla gözlemlere, tecrübelere ve istatistikî verilere dayanan bir bilim dalı olarak geçerliliğini sürdürmektedir.  Ancak günümüzde astroloji dinden ayrı bir ilim gibi görülmekte... İlim olarak kabul etmeyenler de cabası. Bırakın yüzyıllar öncesini, günümüz insanına bile yılların getirmiş olduğu şartlanmalardan dolayı bu ilmin içyüzünü anlatabilmek hayli güç. Çünkü çoğunluğumuz maalesef önyargısız bir şekilde olaya bakabilmekten, değerlendirebilmekten uzağız. Yakın geçmişe kadar eski topluluklardan İngiltere, Galler, Mısır ve İrlanda topraklarında yaşayan kavimlerin ilahları Güneş’ti. Daha 2.Dünya Savaşı sonuna kadar Japonlar imparatorlarına Güneş Tanrısının yeryüzündeki temsilcisi gözüyle bakıyorlardı. Astroloji verileri, binlerce yıllık geçmişe dayanan gözlemler, incelemeler ve istatistikî bilgilerdir. Bilim sebep-sonuç ilişkisine dayanır. Astroloji de birtakım sonuçları belli sebeplere dayandırır. Düşünen insan, araştıran insandır. Araştıran insan da, henüz tetkikine girmediği bir konu üzerinde kesin yargılarda bulunmaz.

Işınsal bir boyut

Astroloji, en kısa tanımıyla içinde yaşamakta olduğumuz, algıladığımız ve algılayamadığımız Allah’ın sistemini, düzenini, onun işleyiş tarzını anlatan bir bilimdir.  Astrolojik tesirler, şu içinde bulunduğumuz boyutu, dünya yaşamını, maddi âlemi etkilediği gibi, ölüm ötesi dediğimiz, beş duyuyla algılayamadığımız soyut âlemde de geçerliliğini sürdürmektedir. Çünkü ölüm ötesine geçen, ışınsal ruh bedenle yeni bir yaşam türüne başlayan insan, dünyanın bir nevi ikizi de diyebileceğimiz ışınsal boyuta geçmektedir. Dolayısıyla Astroloji, hükmünü sadece bu dünyada değil, ölüm ötesinde de sürdürmekte.

Peki, bu işleyiş nasıl oluyor?

Öncelikle Burç ne demektir? Burç adını verdiğimiz sistem, Samanyolu Galaksisi içinde bulunan, dairevi olarak dizilmiş on iki adet takımyıldızdan oluşmaktadır. Esasında bunların sayısı 14 olmakla birlikte iki tanesi diğer ikisinin arkasında kaldığı için (Akrep ile Yay burçlarının) kesişmektedir. Bu takımyıldızlar farklı sayılarda yıldızları ihtiva etmektedir. Kuran’da Büruc adında bir Sure vardır. Ayet şöyle açıklanmaktadır; “Burçlardan maksat, en yüksek felekte bulunan on iki burçtur. Bu yıldızlara burç denmesi, köşklere benzemesinden ötürüdür. Zira Ay oralarda konaklamaktadır. Ayrıca Araplara çölde gözükmelerinden dolayı da burç denmiştir. Çünkü burç, bir şeyin güzellikleriyle ortaya çıkmasını ifade eder. Fakat bu burçların çıplak gözle herkese gözükmesi mümkün değildir, Güneş, her sene, gökyüzünün yirmi sekiz yerine taksim edilmiş olan bu on iki burcun tamamından geçer, Ay ise her ay uğrar. Bu burçlarda pek çok faydalar ve insanlar için nice yararlar vardır...”  Çeşitli takımyıldızlardan gelen ışınların insanı ve diğer varlıkları etkilediği bugün çağdaş bilimin ispatladığı bir gerçektir. Yıldızlardan gelen ışınsal yayın insan beyinlerine ulaşarak değerlendirmeye tâbi tutulmaktadır. Böylece, insan beyinlerindeki ve diğer varlıkların hücrelerinin DNA ve RNA dizinlerini etkileyerek mutasyona neden olmaktadır. Ve bugüne kadar yeryüzünde meydana gelen mutasyon olaylarının temelinde, bu kozmik ışınımınlar bulunmaktadır. Dünyamız, Güneş’ten gelen enerjinin sadece milyarda birini almakta. Astrofizikçilerin belirttiklerine göre, her cisim kendi sıcaklığı ile orantılı olarak bir ışın enerjisi yayıyor. Her yıldız bir güneştir. Gezegenler ise yıldız değil, yansıtıcı olarak rol oynayan gök cisimleridir.  Peki, bizden bu kadar uzakta olan yıldızlar nasıl oluyor da bizleri etkileyebiliyor? Toplu halde bulunan yıldız kümeleri (burçlar), benzer frekansta yayın yapmaktadırlar. Burada şunları da ilâve edelim; çevremizde sonsuz sayıda ve dalga boyunda ışınlar dolaşıyor. Radyo, TV ve radar dalgaları, uzayın derinliklerinden gelen kozmik ışınlar, x ışınları, gama ışınları gibi... Fakat biz bunların hiçbirini göremiyoruz. Daha da önemlisi, insan beyinlerinden çıkan, çeşitli düşünceleri ihtiva eden dalgalar var ve bunların hiçbiri gözümüzün sinir hücreleri tarafından tanınmıyor. Ancak aynı frekansı tutturan kişiler, telepati yoluyla birbirlerine mesaj iletebilmekte. Bunlardan başka ağaçların, taşların, arabaların bile kendi sıcaklık dereceleri ile ilgili olarak yaymış oldukları bir radyasyon var. Bu yayılan radyasyon ise, negatif ya da pozitif bir biçimde bazı gelişmiş beyinler tarafından algılanabilmekte. 

Beyne tesir eden iki olay

İnsan beyninin aldığı iki türlü tesir vardır. Bunlardan birincisi, anne karnında iken, ikincisi de rahimden başını çıkardığı anda almış olduğu tesirlerdir. Bir kısım ışınlar anne karnında iken bebeğin beynini etkisini gösterirken, bazıları da rahimden çıkınca etkilemekte... Bunun nedeni, insanın aura dediğimiz koruyucu bir manyetik alanı olmasıdır. O manyetik alandan geçemeyen ışınlar, bebek başını çıkardığı anda etkiler ve beyin ikinci kez bu tesirlere maruz kalır, son programını alır. Artık bundan sonra, beyin dışarıdan başka tesirler alarak yeni açılımlar oluşturmaz.  Bu program artık kişinin bireysel kaderidir ve ölene kadar onun gereklerini yerine getirir.   Kaderimiz, gerek dünya, gerekse ölüm ötesinde sonsuza dek ne olacağımız Allah tarafından takdir edilmiştir. Kozmik ışınları yayan yıldızlar, tamamıyla Yaratıcının emri, iradesi ve dileğiyle bütün bunları meydana getirmektedir. Yani yıldızlar, sadece yaratıcının iradesinin açığa çıkmasında bir sebep ve vesile olmaktadır. Çünkü hiçbir şey rast gele oluşmaz.  Aynı gün, yıl ve saatte dünyanın farklı yerlerinde doğan kimseler, nispeten birbirlerine benzeyebilirler. Ancak, yine de pek çok ayrıcalıklar söz konusudur. Bunlar doğum yerinin farklı olması ile birlikte yetişilen ortam ve aileden gelen genetik özelliklerdir. Daha sonraki aşamalarda kişiler, içinde bulundukları toplumun şartlanmaları ve değer yargıları ile bürünüp farklı kalıplara girerler.

Astroloji kapı aralar

‘Astrolojiyi anlamanın, bilmenin veya öğrenmenin ve bir horoskopa sahip olmanın bize ne faydası var?’ ‘Diye soracak olursanız; Horoskopumuzu bilmek sahip olduğumuz potansiyel ile yaşamın gerilim ve dengesizliklerini birleştirebilmemiz için bize kapı aralayan ve kendimizi bilmek yolunda hayati önemde bir değer taşıyan ‘ANAHTAR’ unsur olduğunu söyleyebilirim. Hayatta hiç bir zorlukla karşılaşmadan ve güçlüklerle yüzleşmeden yaşayıp gitmek kimseye nasip olmamıştır. Yaşam, Yüce Yaratan’ımıza tam teslim olurken aynı zamanda tüm gücümüzle savaşmamızın dünya serüvenidir.

Kozmik Bilinç Okulu

Kozmik Bilinç Okulu ve Uranyen Astroloji Derneği Kurucusu Sevilay Eriçdem

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.