Boşu boşuna

Boşu boşuna
Süleyman sultan oldu... Boşu boşuna, boşu boşuna.... Saltanatı boşu  boşuna...  Böyle söylemiş Mahzuni Şerif, hayatta her şeyin boş olduğunu düşündüğü ve anladığı bir anında. Sizce de herşey boşu boşuna mı?

Süleyman sultan oldu... Boşu boşuna, boşu boşuna.... Saltanatı boşu  boşuna...  Böyle söylemiş Mahzuni Şerif, hayatta her şeyin boş olduğunu düşündüğü ve anladığı bir anında. Sizce de herşey boşu boşuna mı? Şöyle biraz geriye gidelim mi, çok değil bundan yüz yıl öncesini düşünelim. Dünya nüfusu ortalama iki milyar idi. Şu an o iki milyar insanın hiç birisi hayatta değil. Ömrümüz ortalama 80 yıl ve er ya da geç gideceğiz bu dünyadan... 
Bu "hayat boş"ya da "boşu boşuna" hissiyatını genelde vefat ve cenazelerden,kazalardan ya da ağır hastalık gibi durumlardan sonra daha çok yaşarız. Ama bazen her şey yolundayken de birden bastırmaz mı bu duygu? Bir şey yapmak istemezsin mesela. Niye yapmalıyım? Yapınca ne olacak? Şayet daha derin düşünmeye başlayınca da nerdesin,kimsin,amacın ne gibi basit sorular dünyanın en zor problemine dönüşüverir, çözemezsin. Ne geçmiş, ne gelecek, ne de şimdi. Önemini yitirir senin için. Konuşmak, düşünmek istemez, tamamen susmak istersin. 
Sen hayata dair o kadar plan,proje yap, sonra hepsini arkanda bırakıp çekip git bu dünyadan. Böyle düşününce her şey boş değil de nedir? Hayatın yoğun talepleri karşısında daha fazlası için çabalarken aniden ölüm gelecek, her şey bir anda bitiverecek. Ve seni iç hesaplaşmaların, sonu gelmez soruların içine atan bu ruh hali maalesef hemen öyle bir gece de ortaya çıkıvermez, yavaş yavaş zamana yayılan bir süreç olarak aşamalı gelişir. Bence her şeyin boş gelmesi durumu fazla bıkkınlıktan, fazla yorgunluktan,fazla alışmaktan, monotonluktan, mutsuzluktan, hayal kırıklığından, şükretmemekten, tükenmişlikten, kalabalıklar içinde yalnız kalmaktan,başını kaldırıp dünyada neler oluyor dememekten,vazgeçmekten,sürekli kendini dinlemekten, huzursuzluktan,yenilmekten, kendine, aklına ve duygularına sahip çıkamamaktan kaynaklanıyor. Kimisi de amaçsız yaşamanın, bir şeylere ulaşmak için çaba göstermemenin boş yaşamak olduğunu düşünüyor. 
Üzerine de çok fazla gidilmemeli bu konunun bence. Gidildiği takdirde uzun vade de depresyona,kaygı bozukluğuna neden olur bu düşünce durumu. Yaşama isteğini ve hevesini tüketir, motivasyonu azaltır, hayattan zevk almamızı engeller. 
Hayatın boş gelmesi,geçici bir süreç diye düşünüyorum.Herşey geçmiyor mu? Hem hayatımızda "ömre bedel" diye tabir ettiğimiz mutluluklarımız da olmuyor mu? Ve gün doğmadan neler doğuyor öyle değil mi? Aslında önemli olan bize verilen bu yaşamı nasıl değerlendireceğimiz,kendimiz için neler yapabileceğimiz. Bize zor gelen hayatın boş olması değil,onu dolduramayacak unsurları hayatımıza dahil etmemizde bir sorun var bence. Çaresi de hayatın sen içini doldurmadıkça boş olacağını kavramaktır diye düşünüyorum. Neyle mutluysak,ona yaşamımızda yer verirsek mesele kalmayacaktır sanırım. Boş yaşamamak için kendimizi geliştirmek,dünyayı anlamaya çalışmak, maneviyatımızı güçlendirmek, yaşamımızı yararlı hale getirmemiz lazım. Ömür kısa, hayatın anlamsızlıklarına, saçmalıklarına yer vermemeliyiz. 
Monotonluktan uzaklaşmalı, gezip görmeli, okumalı, keşfetmeli, insanlarla ilgilenmeli, severek tutkuyla yapabileceğimiz, ilgi alanımıza, hayallerimize uygun işler ve aktivitelerde bulunmalıyız. Böylece asıl istediğimizi yapabilmenin mutluluğuyla yaşayacağımız için içimizdeki huzursuzluk, kızgınlık, gerginlik de azalacaktır. Ve neyden kaynaklanırsa kaynaklansın olumsuz duyguları hayatımızın tümüne yaymamalıyız. Hayatımızın kontrolü bizde. Ve tekrar düşünelim mi herşey boşu boşuna mı diye...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.