Bu sese kulak verin

Bu sese kulak verin
Dünya Yaşlılar Günü’nde sohbet ettiğimiz büyüklerimizin bizlere söyleyecekleri var. Siz de yaşanmışlıklara değer veren, deneyimlerden yararlanmayı sevenlerdenseniz bu sohbete kulak verin deriz

Kimisi tarlada, bahçede çalışıp çiftçilik, hayvancılık yaptı kimisi fabrikada, kamu kurumunda ya da özel bir şirkette çalıştı. Kimi de ev hanımıydı, kendi hayallerini bir kenara bırakarak, her şeyden çok ailesine adadı kendini. Kim mi onlar? Dedelerimiz, anneannelerimiz ve babaannelerimiz. Dünya Yaşlılar Günü’nde sohbet ettiğimiz büyüklerimizin bizlere söyleyecekleri var. Siz de yaşanmışlıklara değer veren, deneyimlerden yararlanmayı sevenlerdenseniz bu sohbete kulak verin deriz. Bakmayın siz onlara yaşlı dediğimize. Biyolojik yaşları ilerlemiş olabilir ama annelerimizi babalarımızı hayata hazırlayan büyükannelerimiz, dedelerimiz şimdilerde de bizleri büyütüyor. Hangimizin böyle kudretli bir enerjiye yaşlı demeye hakkı var ki? Aktif yaşamda olan, deneyimledikleri ile huzurlu bir hayat süren ve yaşam standartlarını yükseltmeyi başararak birçok genci cebinden çıkarabilecek potansiyeli olan yaşlılar(!) bakalım bizlere neler tavsiye ediyor. Gelin yaş almayı ve yaş alırken de kaliteli bir hayat sürmenin tüyolarını Sarıyer’in çınarlarından dinleyelim.

KENDİNİZE YENİLİKLER KATIN

FURTUNİ EFE: Sarıyer’de yaş almanın ayrı bir güzelliği olduğunu söyleyen Furtuni Hanım her şeyin karşılıklı saygıyla başladığını ifade ediyor. Deneyimlerine dayanarak her yaşın ayrı telaşları olduğunu ancak bu telaşlara kapılarak hayatı kaçırmamamız gerektiğini dile getiren Furtuni hanımın gençlere tavsiyeleri arasında şunlar var: “Sokağa çıkın. Kurslara gidin. Hayatı dolu dolu yaşayın. Bizler hayatı hep dışarıda arkadaşlarımızla geçiren bir kuşak olarak pandemi döneminde hiç dışarı çıkmadık. Ama hayat tecrübelerimiz vardı cebimizde ve evde kaldığımız günleri de dolu dolu geçirmeyi başarabildik. Ben bu dönemde Sarıyer Belediyesi kurslarında aldığım eğitimlerin ekmeğini yedim diyebilirim. Belediye bizim yaşlarımızda ki insanlara çok değer veriyor ve bizleri düşünerek farklı çalışmalar yapıyor. Bu kurslar sayesinde evde kaldığım süre boyunca yaptığım el işleri beni oyaladı. Gençler de her zaman kendilerini geliştirecek yenilikler katacak bir şeyler yapmalı.”

9 YILDIR KURSA GİDİYORUM

EMEL SARIER: Çok hareketli bir iş hayatım vardı diyen Sarıer, yoğun olarak çalıştığı bir dönemde depresyona giriyor ve insanlarla iletişime geçmeyi bir kenara bırakın evden dışarı bile çıkmak istemiyor. Belki de hayatının en zor günlerini bir başına atlatmaya çalışan Sarıer, o depresyondan nasıl başarıyla çıktığını ise gözlerinin içi parlayarak şu sözlerle anlatıyor: “Hayatımın en zor günleriydi. Arkadaşım bana Sarıyer Belediyesi’nin verdiği ücretsiz kurslardan söz etti. Bana iyi geleceğini düşünmüş. Ben de ailemin ve arkadaşımın zorlamasıyla günde sadece iki saat olmak şartıyla kursa gitmeyi kabul ettim. İki saat kalırım diye şart koştuğum kurstan 9 yıldır çıkmıyorum. Bu kurslara başladıktan sonra depresyon ilaçlarımı kullanmayı bıraktım. Artık hayatım daha da güzel. Gençlere deneyimlerimi aktarmamı istiyorsunuz, sizlerle paylaşabileceğim en anlamlı deneyimim dost seçimlerinizi yaparken özen göstereceğiniz noktalar olabilir belki de. Hayatınıza aldığınız insanlar önemlidir. Onlara küçük bir sırrınızı verin önemli olmayan küçücük bir sır. Eğer konuştuğunuz şeyi bir başka yerden duyuyorsanız dost sandığınız aslında dostunuz değildir. Çevrenizde doğru insanlar olmalı; hatalarınızı size söylemeyen, sırrınızı başkalarıyla paylaşan, sizi yarı yolda bırakan insanları hayatınızdan uzak tutun.”

BAŞARABİLMEK KENDİ ELİMİZDE

ZEYNEP TAŞKAN: Bu seferde Sarıyer Belediyesi’nin Yaşlı Gündüz Bakım Evi’nde zaman geçiren başka bir Sarıyerli olan Zeynep Taşkan ile başlıyoruz sohbete. Taşkan gençlerin yaşadıkları semti, şehri, ülkeyi tanımadıklarından dert yanıyor ve başlıyor anlatmaya: “İstanbul’un ve Türkiye’nin güzelliklerinin farkına varalım. Gençler ellerindeki telefonların dışına çıkmalı. Gençlere benim tavsiyem,. Kültürümüzü öğrensinler, STK’larla iletişim halinde olsunlar. Gençliğimde çok aktif yaşadım. 20 yılı geçkin bir süredir eşimi kaybettim ve hayat mücadelesine tek başıma devam ediyorum. Çocuklarıma tek başıma baktım. İnsan isterse her şeyi yapar. Başarabilmek kendi elimizde. Akranlarım kendilerini mutlu enerjik hissedebilir. Bunun birçok yolu var. Kitap okusunlar, örgü örsünler, yeni insanlarla konuşsunlar.. Mutlu olmaya kendimiz başarabilmeliyiz.”

KOŞARKEN HAYATI KAÇIRMAYIN

ZERRİN AKÇAKA: Emekli olduktan sonra bir boşluğa düştüğünü söyleyen Zerrin Hanım gençken birçok iş yaptığını ama şimdi yaptıkları kadar anlam ve duygu yüklü olmadığını dile getiriyor. “Aileme çocuklarıma zaman ayırırken kendime çok da zaman ayırmadığımı şimdilerde görüyorum” diyerek söze devam eden Akçaka, sohbete şöyle devam ediyor: “Deneyimlediklerimden süzgecimden geçirdiklerimden sizlere aktarabileceğim en değerli şey hayata dönmeniz, kendinize dönmeniz olur. Kendinizi, ruhunuzu tanıyın. Benim gençlerden beklentim hayat dolu olmaları, enerjilerini kaybetmemeleri. Hep koşuşturmaca içindeyiz ama hiçbir şeye yetişemiyoruz bunu yaparken kendimiz için yaşamayı bırakıyoruz, hayatı boş geçirmeyin. Akranlarım içinde umutsuz olan daha az hareketli olanları görüyorum. ‘Bu hayatta ben de varım’ demeyi telkin ediyorum onlara da. Çünkü insan hareket ettikçe bir şeyler ürettikçe hayata, yaşama tutunuyor. Evde boş zaman geçireceğime Sarıyer Belediyesi’nin kurslarına gittim ve hayatım tamamen değişti. Hem yeni insanlar tanıdım hem de kendimi tanıdım bu kurslarla. Üretmek hayatıma renk kattı. Herkese tavsiyem hayatınıza renk katın.”

HAYAT BOYU ÇALIŞTIM

HACER ÖZTOPRAK:

Hacer Hanım gülücüklerle karşılıyor bizi. Hem de tam tamına 80 yıllık geçmişi olan gülücüklerle. 80 yaşımdayım ve olduğum yaşta hissediyorum ne eksik ne fazla diyor sözlerine başlarken ve şöyle devam ediyor: “Ben hayatım boyunca çalıştım. Hiç boş durmadım. Köydeyken tarlada çalıştım, hayvanlara baktım, çocuklarımı büyüttüm ama bir günüm bile boş geçmedi. Gençler için de önerim bu olur. Çalışın! Artık eskisi gibi değilim. Şimdi çocuklarım büyüdü herkes kendi yuvası için koşuşturuyor. Ben şimdilerde ailemle zaman geçirmenin yanı sıra onlar çalışırken Sarıyer Belediyesi’nin Yaşlı Gündüz Bakım Evi’nde vakit geçiriyorum. Burası bizim yaşımızdaki insanlar için düşünülmüş çok güzel bir yer. Allah yapanlardan razı olsun. Çocuklarım işe gittiğinde sabah erkenden bakım evine gelirim. Sarıyer Belediyesi burayı yaparak bize çay, kahve ve her öğünde sıcacık yemeklerin yanı sıra hoş sohbet edebileceğimiz dostlar da vermiş oldu. Burada haberleri izliyorum, namazımı kılıyorum, arkadaşlarımla sohbet ediyorum. Gençler bizim için bir bahçe yaptılar. O bahçede zaman geçirip eski günlerimi yâd ediyorum.”

Onlar için fazlası olduk

İlk kez anne, baba dediğimizde bu kelime onların kulaklarında büyüdü ve daha fazlası oldu. Ayağa kalkıp onlara doğru ilk adımlarımızı attığımızda o adım yine varacağımız bir noktadan daha fazlasıydı onlar için. Onların desteği ile kendimize güvenmeyi öğrendik ve o an bir destekten daha fazlası oldu. Gün geldi büyüdük ve büyüdükçe daha iyi gördük ki bizim sevgimiz onlar için her şeyden daha fazlasıymış. Çocukları, torunları için hep daha fazlası olan dedelerimizin, anneanne ve babaannelerimizin yaşlılar günü kutlu olsun.

'Yaşlılar için mektup'

Artı 65 Yaş Derneği Başkanı Gülustu Salur da yaşlılar için mektup yazdı. İşte Salur'un o mektubu...

Değerli dostlarımız,

Bu yıl Dünya Yaşlılar Günü’müzü, hız kesmeyen Covid-19 salgınının gölgesinde yaşıyoruz.

Yaşlıların bu koşulları haksız kısıtlamalara, açık-gizli ayrımcılığa maruz kalmadan yaşamaları için çalışmayı sürdürüyoruz.

Ancak bu koşullarda, hepimizin “kendi sağlığımızı koruma sorumluluğu”na sahip çıkması da zorunlu.

Covid-19 mücadelesinin içinde öğrendiklerimiz, tecrübe ettiklerimiz nasıl korunacağımıza ışık tutuyor.

Duymaktan sıkıldık ama uygulamaktan sıkılmamamız gereken ilk konu maske, fiziksel mesafe ve hijyen kurallarına uymak, bulunduğumuz kapalı ortamları mutlaka havalandırmak.

Mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayan siz yaşlı dostlarımızın maskeyi doğru kullanma alışkanlığı geliştirmeleri özellikle önemli.

Üstelik umuyoruz ki hepimiz maskelerimizi takmaya devam edersek mevsimsel gripten, soğukalgınlıklarından da korunacağız.

Değerli yaşlı dostlarımız,

Lütfen “madem salgın var aman evden çıkmayalım” demeyin.

Maske-mesafe-hijyen kurallarına dikkat ederek, çok kalabalık olmayan, havalandırması iyi olan yerlerde, hele de açık havada mutlaka vakit geçirmeli ve yürüyüş yapmalıyız.

Eve kapanmak ve kimseyle görüşmemek bizi virüs salgınından korusa da başka hastalıkları tetikleyebilir.

Önce şu sorunun cevabı düşünerek başlayabilirsiniz: Salgın öncesi yaptığınız neleri, hangi alışkanlıklarınızı salgın nedeniyle yapmıyorsunuz? Bunların bazılarını belki küçük tedbirler alarak yapabilirsiniz.

Örneğin, kapalı AVM’ye, kalabalık pazar yerine gitmek istemiyorsanız, temel alışverişinizi mahalle esnafından yapabilirsiniz. Ailenizle açık havada mesafeli ortamda buluşabilirsiniz, O hep ertelediğiniz internete girmeyi, torunlarla görüntülü görüşme yapmayı öğrenebilirsiniz.

Değerli yaşlı dostlarımız,

Salgında doktora hastaneye gidilir mi.. Allah korusun, acil bir şey olmadan gidilmez” demeyin. Belki en başta doktorlarınız bile size bunu söyledi ama artık hastanelerin temiz bölümlerinde rutin kontroller, muayene ve tedaviler yapılabiliyor.

Lütfen her sene sonbaharda yaptırdığınız sağlık kontrollerinizi aksatmayın. Bunları geciktirmek Covid-19’dan daha ciddi, telafisi zor sağlık sorunlarına yol açmasın.

Kronik hastalıklarınız varsa, düzenli ilaç kullanıyorsanız, belli aralarla doktorunuz sizi kontrole çağırıyorsa, ya da tanımadığınız ve nasıl baş edeceğinizi bilmediğiniz bir şikayetiniz geliştiyse mutlaka ama mutlaka doktorunuza gidin, kontrollerinizi yaptırın.

Yaşınız nedeniyle artmış risk grubunda olduğunuz için doktorunuz muhtemelen size grip aşısı ve zatüre aşısı yaptırmanızı önerecektir. Bunu mutlaka gecikmeden doktorunuza danışarak hayata geçirin

Hastalıktan korunmak için gereken tedbirleri biliyoruz, uygulayalım. Bu tedbirlere uyarak hayata karışmanın ve ayakta kalmanın mümkün olduğunu en iyi siz bilirsiniz.

Gelecek yıl 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nü, bunu da atlatmış olarak coşkuyla, kalabalık etkinliklerle kutlamak üzere, sağlıklı kalın.

Yetkililere sesleniyoruz

65+ için yasak ve kısıtlama kararı almadan önce her Valimiz, Kaymakamımız, Belediye Başkanımız kendine sormalı:

Salgın koşullarında, yaşlıların gündelik hayatlarını idame ettirmesi için oluşturulan destek faaliyetlerinde hâlâ altı ay önce başladığımız yerde miyiz?

Salgın döneminde yaşlılarımızın artan ihtiyaçlarını karşılayacak yeni kaynak ve personel yarattık mı? Yaşlı hemşehrilerimizin çıkıp dolaşabilecekleri, evlerine yürüme mesafesinde açık alanlar var mı? Var olan açık alanlarda, yaklaşan kış koşullarını düşünerek önlem aldık mı?

Uzun süreler evde kalan yaşlılarımızın akranlarıyla, hijyen koşullarında biraraya gelip sosyalleşebileceği mekânlarımız var mı? Son altı ay içinde, böyle mekânlar yaratmak için ne yaptık? Varolanlara yenisini ekledik mi? Altı aylık tecrübemizi gözden geçirdik mi? Nerede eksik, yetersiz kaldık, saptadık mı? Yaşlı hemşehrilerimiz için yeni ve farklı neler yapabiliriz? Bunları gerçekleştirmek için kimlerle güç birliği yaparız?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.