Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Kılavuz yani mürşit yani önder

Geçen gün toplumsal yaşamda değer verdiğim hem de ailemin bir ferdinin kısa yaşamındaki vakur duruşunun 44. seneyi devrini andık. Anmaya gelen değerli dostlar içinden kadim sıra arkadaşım Sezai Sami elime bir yazı sıkıştırdı bunu sizlerle paylaşmak isterim.

“Bugünlerde hemen her kurumsal ve toplumsal yapılar içinde her önüne gelen kılavuz sıfatını dillerine dolamış.

‘Çağına göre yeni bir görüşü ya da sanatı başlatan’ topluma yol gösteren, toplumu örgütleyen, rehberlik eder, öngörüsüyle bilgilerini açıklayan kılavuz, mürşit, öncü ve önderdir. Yaşanmış yılların birikimi tecrübesi sadece kendisinin değil öncekilerin bilgilerine de sahip olarak yaşadıklarını da katarak değerlendirip görüşünü açıklar, kılavuz.

Kılavuz olmak için ille de ileri yaş ve ak saçlı, adının önünde sıfatları ya da anlı şanlı birinin çocuğu ya da torunu olmak yeterli değil. Tarihte yaşanmış olayları bilecek ve yaşanacak olaylara karşı uyaracak öngörüye sahip olmanın yanında harekete geçecek güçlü bir kılavuz görevi yapandır öncü.

Yaşamımızı idame ettiğimiz bu evrende günümüze gelene kadar çok mevsim ve yıllar geçti, çok kar ve yağmur yağdı ve çok sular aktı bu tarihi süreçte. Günümüze ulaşan ancak bile bildiğimiz beş on bin yıllık süreç. Bu tarihi süreçte belge bırakan ayakta kaldı unutulmadı.

Saraylarda yaşayanlar surlar, kaleler gibi belge bıraktı. Peki bunları kim yaptı? Her halde saraylarda oturanlar değil. Sarayda oturan silahlı askerleriyle vergi yazıcılarıyla ve bundan pay alan din bezirganları ile halka vergi salmayı, angarya yüklemeyi ve duygularıyla oynamasını bildi. Bin yıllardır ayakta kalan bu azametli yapılar ve kaideler günümüze gelmiş ise sarayın tarih yazıcılarının belirttiği gibi iktidarın yöneticisiyle anılmakta. Sormak gerek bunun yapıcıları nerede ve bunun maliyeti nereden temin edildi? Bunların arasında karşı çıkan bir kişi de mi yok? Analar bir yiğit doğurmadı mı, babalar buna yolda mı göstermedi? Elbet analar yiğit doğurdu babalar yol gösterdi ama günümüze gelene kadar sarayın tarih yazıcıları onlar için hiç iyi bir şey yazmadı.

Bile bildiğimiz tarihi zamana kadar elbet analar yiğit doğurdu babalar yoldaş olup yol gösterdi. Onlardan biri Makedonyalı komutan Spartaküs ’ün Romalı egemenlere karşı isyanını bilmeyen yok. Egemen güçler kurulu düzeninin devamı için yaptığı ve yapacağı her şeyi mubah saydı. Saltanatı için babasını, kardeşini, çocuklarını öldürmekten çekinmeyen zihniyet hemen her şeyi yaptı yapmaya devam etmekte.

Prometheus’un ateşi tanrılardan çalması; saltanatın debdebeli yaşantısı için salınan vergilere, eşitsizliğe ve çıkar savaşlarına karşı Bedrettin ve müritlerin kavgası; dünyanın döndüğünü açıklayan bilim insanlarının uçunda ölüm bile olsa Giordano Bruno ve Nadajlı Sarı Abdurrahman Efendi gibi dik duruşu öncülüğü önderliği gösterir.

Saltanat sahipleri ve ondan sebeplenenler çıkarları gereği eğitimliyi, bilimciyi ve doğruları gösteren her kim olursa önderlik edeni hiç sevmedi. Onlar boyun eğen, sessiz kalan ve göz yuman toplum ister.

Dünden bugüne egemenler saltanatının devamı için baskı, cebir, şiddet, angarya, yokluk, yoksulluk, açlık, tutsaklık ve ölüm olduğunu sağır sultan bile duydu.

Şairin dediği gibi “yârin yanağından gayri” hemen her şeyde birlikte ve beraber yol yürümek için öne atılan öncü vardır. Kılavuz yol açar, yol gösterir. Kılavuz tüm zorlukları önceden görür öncü olduğundan saltanatın hedefindedir.

Her öncü kendinden sonra gelecek olan öncülere yer açar işte ona önder denir.

Önder, ‘bulunduğu topluma yarar sağlayıp geldiği gelenekte köklü değişiklikler yaparak yönetmek için sorumluluk alıp sezgi ve bilgiye dayalı karar alıp uygulayandır. Elindeki gücünü kapasitesine bağlı kullanıp çevresini etkileyen, gerektiğinde aldığı zor kararların ve sonuçlarının ardında durmasını bilendir’ önder.

Sahip olduğu bilgi ve tecrübeyle, tek tek birey ve toplumu dinleyip anlamaya çalışırken özel çaba sarf eder. Herkesin iyi yanlarını gelişmesine olanak verirken olumlu temelde sürekli öğrenme ortamı sağlayan toplumu aydınlatan rol modeli olandır önder.

Bu nedenle “emek en yüce değer” ve “emekçiyiz kazanacağız diyorsak” işçi sınıfının örgütleyicisi ve kılavuzu vardır.

Kurulu sömürü düzeninin devamını isteyen güçler karşılarında örgütlü ve güçlü bir toplum istemez. Örgütlülüğü bozmak için aralarına nifak tohumu serperken öncü ve önderlerinin kimilerini işsiz bırakır, kimilerini sorgu odasında, idam sehpasında ve hain tuzakta katlederken kimilerini yıllarca kör hücrede tutarak sindirmeye çalışır.

“Emek en yüce değer” diyenler idam sehpasına türkü söyler gibi gider, sorgu odasında adının dışında hiçbir şey söylemediği gibi yoldaşı kardeşinin adını bile vermez, gökyüzüne hasret kör hücresinde yarın çıkacakmış gibi hazırlı olur.

Ve birde içeride ve dışarıda umutsuzluğa kapılmadan, yılgınlığa düşmeden ve paranın sultanlığına kapılmadan eğri büğrü ve yanlış yollara girmeden dik durabilmek önemli.

Önderlik bu olsa gerek” der, Sezai Sami.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi