Yaşatan ve yaşlandıran şehir

Uygulanan politikalar ve yatırımlar neticesinde "Cazibeli Şehirler" meydana gelmiştir. Dolayısı ile bu cazibeli şehirler beraberinde birçok avantaj ve dezavantaj getirmiştir. Bunları göz önüne aldığımızda
İstanbul’un nüfusu 1950’de bir milyon iken 2019’da 16 milyon olmuş. Yani nüfusu 16 kat artmış, fiziki yapısı da bir o kadar büyümüş bir kentten bahsediyoruz .
Köylerden şehirlere olan kontrolsüz göç olaylarıyla artış gösteren çarpık kentleşme, sosyal, ekonomik, sağlık ve ulaşım yönünden birçok sorunu meydana getiriyor.
145 ülkenin nüfusundan fazla olan İstanbul, bu büyüme ve özellikleriyle bazı sıkıntı ve sorunları da bünyesinde barındırıyor.
İstanbulluların öncelikli çözüm beklediği sıkıntının başında trafik geliyor. Toplu ulaşımdaki problemler, genişlemeyi bekleyen metro ağı, yeşil alanlardan parklardan geçirilen inşaatlar, tarihi yarımada siluetinde yükseldikçe yükselen binalar, deprem hazırlığı, toplanma alanlarının yok olması..
Aslında metropol şehirlerde yaşam standartlarına baktığımızda her şeyin pahalılaştığını görüyoruz. Çünkü plansız, programsız inşa edilen kentler neticesinde çok kalabalık ve yaşanmaz hale gelmektedir. Bu kalabalık ve yoğunluk beraberinde konut fiyatları başta olmak üzere her şey fahiş rakamlara çıkarmaktadır. Plansız inşa edilen kentlerde ise hastaneler,okullar, yeşil alanlar yetersiz kalmaktadır. Birde bu plansız kentlerin içerisinde sanayi varsa işte o zaman yaşam kabusa dönüşüyor. 
Tamda bu konuya gelmişken Yazar Alev Alatlı bir konuşmasında geldiğimiz durumu bir cümle ile özetliyor ; 
"İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ırzına tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir." 
Bir takım insanların yaptığı işler kılıfına uydurulup yasal hale getiriliyor ama bu davranış hem dünyalarını hem ahiretlerini bitiriyor. Son yıllarda inşaatta dikey gelişen yapılar toplumun  geliştiğine ve kent insanı olduğu anlamına     gelmiyor. Tam tersine daha da bilinçli ve kültürlü insan toplumundan uzaklaşıyoruz. 
Anadolu'dan İstanbul'a gelişin kısıtlanması gerekiyor. Örneğin, Rusya'da Moskova'ya istediğiniz gibi yerleşemezsiniz. İkamet alamayan şehirde yaşayamıyor. Ama İstanbul'a elini kolunu sallayarak gelip yerleşebilirsiniz. Öte yandan kentsel dönüşüm kapsamında halihazırdaki binaları yıkıp ondan daha fazla katlı yer tahsis ederseniz, bu İstanbul'u daha fazla nüfusa boğmak anlamına geliyor.
Plansız büyüme ve dikey mimari ile ilçenin dört bir yanını kuşatan gökdelenlerle birlikte kontrolsüz nüfus artışını İstanbul’un bir çok ilçesinde görüyoruz. 
Yaşanabilir bir kent için..
1.Fabrikaların İstanbul'dan yakın illere ve Anadolu’ya taşınması. 
2. Trafik sorunları, Metro ağının hızla yaygınlaştırılması. 
3. Şehir merkezlerinde konut yoğunluğunun hafifletilmesi ve yeni yerleşim alanlarının teşvik edilmesi. 
4. Deprem riskleri gözetilerek Yatay     yapılaşmanın zorunlu hale getirilmesi, teşviki ve özendirilmesi. 
5. Yeşil alanların korunması ve teşviki.
6. Sanatsal faaliyetler arttırılmalı
7. Kent insanı, bilinçli ve kültürlü bireyler yetiştirmek için plânlı, programlı çalışmalar  yapılmalıdır. Bu çalışmanın ilk adımı aileden başlamalıdır. 
8. Sahil ve denizlere yakın yüksek katlı binalar yapılmamalı , şehrin estetiğine ve tarihine uygun sanatsal , yatay mimari ile yapılaşma olmalıdır. 
9. Tarihsel varlıklarımızı, mimari miraslarımıza sahip çıkmalı ve gelecek neslimize doğallığını bozmadan bırakmalıyız. 
10. Yaşanabilir, doğal ve mutlu bir kentin oluşması için eğitimli bireyler yetiştirilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Onur Karakoç Arşivi