Yazgımız ölüm olmasın artık...

Mısır’da, Libya’da, Irak’ta, Yemen’de, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da Sudan’da Filistin’de ve Suriye’de yaşananlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da o kin, nefret, intikam duyguları, ırk, mezhep, aşiret ve çıkar çatışmaları...

Masum çocukların kefenlere sarılmış soğuk bedenleri...
Parçalanmış aileler...
Hiçbir şeyi kalmamışlığın bile altındaki sefalet içindeki hayatlar…
Ölen o masum gençler, kadınlar, erkekler...


Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da İslam ülkeleri cayır, cayır yanarken, BM’nin sessizliği…

Zırt pırt şeylerle beslenip adalet, insan hakları, hürriyet ve özgürlük kisvesi altında insani ve vicdani her türlü zulme karşı üç maymunları oynayan küresel dünya...

Emperyal ülkelerin kendi çıkarları için yaktıkları ardından körükledikleri bu yangınların ve ölümlerin adımıydı bizim için layık görülen Adalet!

Amerika, Rusya, İsrail, İngiltere, Almanya Fransa ve Çin...
Gayri insani düşünceler, amaçlar ve bitmez tükenmez hırsların o sömürgecilik ruhu..


İran’ın Ortadoğu’yu  Şiileştirme çabaları için ne kadar kanın akıyor ve akacak olmasını umursamaması…


Peki ya biz, hiçbir ayrım yapmadan, yansızlığımızı koruyarak, insani duygularımızla mı  bakıyoruz her şeye? 


Nerede kalmıştık; kardeşlik, sevgi, insanlık, adalet, özgürlük cart, curt…

Bizler çok akıllı, güçlü ve birliğiz. Sömüren, acımayan, öldüren medeni vampirleri bu kafayla yeneceğiz. Öyle mi?


Bugün yürürlükte olan demokrasiyi hiç kimsenin sorgulamaya, evrensel kıriterleri çiğnemeye hakkı yoktur aslında.  Ama iş menfaatler  uğruna düzenin değişmesi konusuna gelince her şey değişiyor...


Kim mazlum, kim zalim. işin içinden ben çıkamıyorum. Siz çıkabiliyor musunuz?
Ülkemde olup bitenlere, ve ülkemin üzerine oynanan oyunlara sessiz kalmak mümkün mü?.,

Peki ya Ortadoğu’daki  İslam coğrafyasındaki o yangına...
Alevlere!

Hani “Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildi.”
“Bir mucizedir insan olarak doğmak”  diye düşünüyordum. Yanılmışım asıl mucize Nazım’ın dediği gibi “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşayabilmekmiş…

Şimdi daha iyi anlıyorum…

Ölenlerimizin ve öldürdüklerimizin amaçsızlığında mı kaybolmuş  içimde büyüttüğüm insanlık...

Kim bizi nereye çekerse ordayız. Diziler, filmler, gazeteler ve o kahrolası sosyal medya…


Yoksul ailelerin kandırılmış çocukları gibi boşluktayız aslında...


Karanlık dehlizler içinde kaybolmadan aydınlık günleri bulmak zorundayız.
Artık yeter, Kanlı olmasın hayatlar ve kelimeler...
Yazgımız ölüm olmasın artık...
Ben inanıyorum..


Raif DURBAŞ özetlemiş aslında inceden serzenişimizi
 

Elim sanata düşer usta
Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?
 
Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?
 
Gurbet ne yana düşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı düşer usta?


VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi