Yeni hedef son bahar

SALGINI baskılamak amacıyla 17 günlük kapanma kararı alınırken, hedef olarak 5 bin vakanın altı konulmuştu. Son rakamlara bakıldığında bunun olabilirliği olasılık dahilinde görünmüyor. Nitekim, mesaisini bu işe veren Bilim Kurulu üyeleri de  5 bin vaka sayısına ulaşmanın bu ay sonunda dahi mümkün olmayacağını belirtiyorlar.Açılma ile birlikte yeniden vaka sayılarının 20 binli rakamlara ulaşmasının kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyorlar.Profesör Gül Ergör'e göre bu çerçevede gidilecek "kontrolsüz bir normalleşmenin" ciddi sonuçları olabilir. Ergör, "Eğer tedbirlere uyulmazsa, 8 binlerden 20 binlere çıkmamız bir ayı bulmaz" uyarısında bulunuyor ve yöneticilere olduğu kadar toplumun her bireyine çok ciddi iş düştüğüne dikkat çekiyor.Yapılan  hesaplamalara göre eğer bugünkü gibi yarı kapanma ile gidilirse ancak Temmuz başında 5 binli rakamlara ulaşılır.Onun öncesinde 5 bin sayısından ancak rakamsal olarak söz edilebilir.Nevar ki daha şimdiden Salgın üreme hızı yeniden bir yükselme sürecine girdi. Bugünkü değeri 0,93. Yani azalma eğiliminden durağanlık trendine doğru yaklaşıyor. Alarm hemen vermeyelim. İyi haber: 8 gündür pozitif test oranımız %5'in altında. Aktif vaka sayımız 3 aydır ilk defa 100 binin altında: 98 bin.Ancak açıklanan oranlara göre entübe edilen COVID 19 hastalarının yüzde 40’nı ne yazık ki kaybediyoruz.Bana bir şey olmaz, aşılandım daha ne olsun diyenlere de buradan duyuralım. Maske mesafe ve temizlk elbette olmayanlar için aşı. Bu kadar net kuralı bu lanet virüsün.
Bakın ortam böyle iken.Kademeli açılma planı devreye sokulmalıdır. Ancak bu nasıl olacak. Prof. Dr. Levent Akın’ın önerisi daha önce hazırlayıp Sağlık Bakanlığı’na sundukları, ancak uygulamasında sorun yaşanan kademeli açılma planının devreye konulması Yani kırmızı kentlerde tam kapanma sağlanırken, mavi olanlarda her şeyin normalleşmesi.Bu yapıldığı takdirde kademeli normalleşmenin daha sağlıklı olacağını belirtti.Bu aşamada sokaklardaki kalabalığa da dikkat çekti. Aslında haksız değil, çünkü 7 milyon kişi izin aldı, onun öncesinde de 3 milyon vardı; dolayısıyla 10 milyon kişinin izin belgesi ile sokakta bulunduğu ortamda normal yaşam sürüyor demektir.
Prof. Dr.Akın toplam vakadan toplam iyileşen ve ölenler çıktığında geriye kalanı anlatan aktif vaka sayısının 300 bini aştığı ülkede normalleşmeden söz edilemeyeceğinin altını çizip ekledi:“Bir yandan gösteri, diğer yandan şampiyonluk kutlaması için sokağa gidişle 5 binli rakamlara ancak Temmuz başında ineriz…”

 

Normalleşme nasıl olacak?


Peki, bu durumda ne olacak? Prof. Dr. Levent Akın, tek umudun aşıya kaldığı görüşünde.Peki, normalleşmeye nasıl geçilecek. Buna ilişkin Bilim Kurulu üyelerinin de elinde herhangi bir veri yok. Çünkü onlar da gereken neyse öneri olarak Kabineye sunmuş bulunuyor.Sadece öngörüleri ve beklentileri var. Buna göre lokanta ve kafelere ilişkin bir düzenleme gelebilir.Aynen İngiltere veya Belçika’da uygulandığı gibi bahçesi olan kafe ve lokantaların hizmet vermesi sağlanabilir. Bahçesi olmayanlar kaldırımda hizmet verirse bu daha da sıkışıklığa yol açmaz mı?  Aslında onlar da işin içinden tam çıkabilmiş değiller. Bir diğer önerileri, yığılmayı engellerken insanların rahatlamasını sağlamaya yönelik. Buna göre hafta sonu tüm marketlerin kapatılıp, sokağa çıkma yasağının kaldırılması, böylece kümelenen kalabalıkların önüne geçilmesi. O da ekonomiyi sıkıntıya sokuyor. Benim anlamadığım ise çiçekçiler açık iken, evde meydana gelen arızaların giderilmesi için yegane malzeme alım yeri olan hırdavatçıların kapalı kalması. Ya da gazete alınan yerde dergi ve kitap alımına izin verilmemesi.Sanırsınız ki ülke entelektüel patlaması yaşıyor herkes kitapçıları doldurdu satış yapılamıyor Ya da gözlükçülerin durumu.Gözlüğünüz kırılsa gidip değiştireceğiniz yer yok; yedeğiniz yoksa kör kör araba kullanmak zorunda kalırsınız.Bazen anlamak mümkün olmuyor…
 

Bahçesi olan açılsın...


Bilim Kurulu’nun son toplantısında ağırlıklı olarak aşılama süreci ele alınmış. Sağlık Bakanı Koca, önceki günkü açıklamasında da vurguladığı gibi gelecek hafta Biontech’ten 5 milyon doz aşının geleceğini ve Haziran sonunda 30 milyon doza çıkacağını, benzer şekilde Sinovac’tan da yüklü miktarda aşının ulaşacağından söz etmiş. Bu durumda Haziran sonu itibarıyla bugüne kadar yapılanlara ilave olarak 30 milyonu aşkın aşılamanın yapılması olası hale gelecek.Mevcutta 12 milyon civarı aşı yapılmıştı, bunun üzerine 5 milyon kadar da vaka konulmalı.  Buradan bakıldığında Temmuz itibarıyla 47 milyon, hatta biraz daha zorlanılırsa 50 milyon kişinin hastalanarak ve aşı olarak koruma altına alındığından söz edilebilir.Zaten Bilim Kurulu’nun bir alt grubunu oluşturan ve halk sağlığı uzmanlarından oluşan bilim insanları da buna göre normalleşme planlaması yapmış.
 

Yeni hedef sonbahar


Hedefleri Ağustos sonu veya Eylül başında geniş bir normalleşmenin adımını atmak.En azından sonbahara girerken okulların açılabilmesini sağlamak.Kabine’nin 31 Mayıs’ta yapılması beklenen toplantısına yönelik tavsiyeler de belirlenmiş. Sağlık Bakanlığı bunun Kabine’ye ne kadarını sunar veya Kabine ne kadarını kabul eder kestirmek olası değil.Ancak uzun süredir sıkıntı çeken lokanta ve kafeleri sevindiren bir gelişmenin ilk adımının atılması tavsiyeler arasında yer almış. Buna göre bahçesi veya terası olan lokanta ve kafelerin bu bölümleri açılacak; ancak bina içinde servis vermeleri yine mümkün olmayacak. Bahçesi veya terası olmayan restoranlar ise yine elden servis vermeyi sürdürecek. Ancak en geç saat 21.00’de kapanmış olacak, gece sokağa çıkma yasağı sürecek..Bunun nedenlerini de anlattılar, onu da aşağıda aktaracağım.
 

Dış ortamlar kullanılmalı


Halk Sağlığı uzmanları dış ortamın kullanılması konusunu çok önemsiyor.Tavsiyeleri marketleri açmadan hafta sonu sokağa çıkma yasağının kaldırılması. Bu tavsiyelerinin nedeni, insanların evde kalmalarının hastalığın yayılmasında etken oluşturulmaya başlamış bulunması. O nedenle apartmanların boşluklarında veya bahçelerinde toplu bulunmanın da önüne geçmek için hafta sonu insanların kırlara, deniz kenarlarına yayılmasının virüsün yayılmasının önüne geçmek için önemli bir etken olacağı kanaati var.Açık havada virüsün bulaşmasının, eğer mesafe çok yakın değilse oldukça düşük kaldığı tespit edilmiş. Belediyelerden ve valiliklerden beklentileri, sahil kenarlarındaki bankların arasındaki mesafenin açılması, eğer mümkünse seyyar banklar konularak mesafe ayarının yapılması.
 

Düğünler ne olacak?


Virüsün yayılımında ikinci sırayı ise düğün ve benzeri toplantılar alıyor. O nedenle en azından Temmuz ortasına veya Ağustos başına kadar düğün, nişan veya benzeri törenlerle, eğlenceye dayalı toplu faaliyetlere izin verilmemesi tavsiye edilmiş.En önemli mesele ise okullar. Öğretmen aşılamalarının artması için kısa bir süre daha beklenmesi yönünde bir görüş var. Ancak okullarda ilköğretimin açılmasına yönelik tavsiyelerini belirtmişler ancak, “Bu konuda kesin karar Milli Eğitim Bakanlığı ile durum değerlendirildikten sonra alınmalı” görüşü dile getirilmiş. Öğretmenler ile birlikte down sendromu ve benzeri rahatsızlığı olanlara rehberlik yapanlar da aşı programına alındı. Dolayısıyla bu rahatsızlığı bulunan ve evde uzun süredir kalanların da sokağa çıkmasının sağlanması hedefleniyor.
 

Gece bulaşmaz mı?


Bu aşamada şu soruyu yönelttim: "Madem evde kalmayıp sokağa çıkılmasını bu denli çok istiyorsunuz. O zaman neden gece sokağa çıkma yasağını kaldırmıyorsunuz? Virüs gece mi bulaşıyor?” Benzer yaklaşımları duyduklarını belirttiler. Bir tablo aktardılar; gördüm ki yapılan filyasyon çalışması son dönem evde bulaşı ilk sıraya yükseltmiş. İkinci sırayı da yukarıda da vurguladığım gibi düğün, nişan ve toplu etkinlikler almış. Evde bulaşı ilk sıraya yükselten neden de tabii ki dışarıdan gelmiş olması. Ancak iş o noktaya taşınmış ki birçok kişi bir diğerinin evine sokağa çıkma yasağı olduğu için hafta sonu kalmaya gitmeye başlamış.Bu da dışarıdan alıp gelenin uzun süre birlikte kalması sonucu iki veya üç haneye birden virüsü yaymasına yol açmış.
 

Yayılmayı siyaset arttırdı


O nedenle sokağa çıkma yasağının mağazalar açık kalmamak kaydıyla açılması isteniyor ki kaynak kurutulsun. Bu tavsiyeler çıkar mı? Mart ayına kadar Bilim Kurulu’nda alınan kararların bire bir uygulandığına tanıklık ettik. Ancak 1 Mart tarihinde Bilim Kurulu kararlarının aksine bir durum yaratıldı ve Nisan ayında bütün önerilere karşın hızlı adım atılamadı. O da yayılmayı arttırdı. Siyaset yine son kararı verecek bakalım Bilime mi yoksa kendi görüşerine kafalarına göre mi kararlar çıkacak..O nedenle Kabine toplantısından çıkacak karara kadar bunların hepsi tavsiye..
 

Yeni dönem için erken mi?


Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nden (HASUDER) Dr. Ahmet Soysal, toplumsal bağışıklıkta Türkiye’nin geldiği nokta göz önüne alındığında söz konusu gevşeme kararlarının oldukça tehlikeli olduğu görüşünde. Dr. Soysal, "Bu düşük aşılama oranıyla yapılacak tüm gevşetme önlemleri bizi tekrar geriye götürecek adımlardır. Bilim Kurulu’ndakilerin de bu kararın arkasında duracağını sanmıyorum. En azından endişelerini paylaşacaklardır. Aşılama oranlarının bu kadar düşük olduğu bir ortamda önlemlerin büyük ölçüde gevşetilmesi doğru değil" değerlendirmesinde bulunuyor.
 

Diğer ülkelerde durum ne?


Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 27 Mayıs itibariyle Türkiye’de 16 milyon 315 binin üzerinde kişiye en az bir doz aşı yapıldı. İki doz aşı olanların toplumdaki oranının yüzde 15 bandında olduğu tahmin ediliyor. Günlük vaka sayısı ise 8 binin üzerinde. Böyle bir ortamda normalleşmeye gitmenin tehlikeli olacağına vurgu yapan uzmanlar, diğer ülkelerin önlemleri kaldırmada uyguladığı prosedürleri örnek gösteriyor.
Aşılamanın artması ve vaka sayılarındaki düşüşe paralel olarak İsrail, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde önlemler gevşetildi. Örneğin İsrail’de açık alanda maske zorunluluğu, ülke nüfusunun yarısından fazlasının en az bir doz aşı olmasının ardından kaldırılmıştı. İngiltere’de ise restoranların açık havada hizmet vermeye başladığı tarih olan 12 Nisan’da, nüfusun yüzde 48’i en az bir doz aşılıydı. Benzer şekilde Fransa’da, kafe, bar ve lokantaların açıldığı 19 Mayıs tarihinde nüfusun yüzde 30’undan fazlası aşılanmıştı. Nüfusunun yüzde 70’e yakınının aşılandığı İngiltere'de, düğün törenlerine gelecek insan sayısı 30 ile sınırlandırılmış durumda ve en az 21 Haziran’a kadar da bu kısıtlamanın devam etmesi bekleniyor.

 

Kısıtlamaları gevşetmek
Türkiye’nin önümüzdeki süreçte benzer bir tablo çizebilmesi için mevcut önlemlerde gevşemeye gitmeden yaygın aşılamayı hızlandırması gerekiyor. Bunun en büyük koşulu da aşı tedariği ve lojistiğini hızlandırmak. Aslında Sağlık Bakanlığı da aşı kampanyasına hız vermek niyetinde. En son haziran ayında 30 milyon BioNTech/Pfizer aşısının geleceği, 100 milyon doz SinoVac ile 50 milyon doz Sputnik V aşılarına ilişkinse tedarik anlaşmalarının yapıldığı duyuruldu.Peki bir yandan yaygın aşılama yapılırken bir yandan kısıtlamalar gevşetilemez mi? Dr. Soysal bu soruyu şöyle yanıtlıyor: "Bu doğru olmaz. Çünkü salgın eğrisini kırmıyoruz. Toplum içinde 60-70 bağışık insan yaratırsanız salgın yayılma alanı bulamaz. Daha insanlar bu virüse duyarlı iken toplum içindeki bağışık insanların sayısı eğride kırılmamışken bizi geriye götürür. Tam kapanma döneminde nüfusun çok hızlı bir şekilde aşılanmış olması gerekirdi.

 

SALGIN HENÜZ

KONTROL EDİLMEDİ
 

Türkiye, yeterli aşı stoğu olmadığından bu şansını kaybetti."Günlük vaka sayısı 5 binin altına inerse; açık alanda, iki metre mesafe şartıyla maske takma mecburiyetinin kalkacağı yönünde haberler var. O noktaya geldik mi, maskeden kurtulmamız yakın mı, vaka sayısının 5 bine inmesi ne ifade ediyor ve aşılamada neredeyiz, nerede olmalıyız? Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol bu konulara açıklık getirdi. İşte Prof. Şenol’un açıklamalarından bir bölüm
- O noktalara gelmedik. Aslında, 5 binli sayıların altına ineceğimizi de ben öngöremiyorum çünkü küçük dalgalanmalar oluyor. Bakın Hindistan’da bile, hiçbir şey yapılmadığı halde, 400 binlerden 200 binlere indi. Bu salgının kontrol edildiği anlamına gelmiyor.
- Mevcut dinamikleri çözmedikçe, “Azaldı sevinelim çoğaldı üzülelim” şeklinde sürüyor. Azalmanın, çok fazla test ve aşıyla sürdürülmesi gerekiyor. Çoğalma ise kontrol edilmeli.
- 5 binli rakam, 100 binde 50 kişi demek. Bu seviye hâlâ ‘orta risk’ demek. Avrupa Birliği’nin mesela turizm için görmek istediği, yüz binde 20, yani 2 binli rakamlar. Ama 5 binli rakamlar, kontrolden çıkmış bir salgının ilk kontrol altına alınma belirtileridir.
- Sokakta maske kullanma konusunun 5 binli rakamlarla bir ilgisi yok. Ancak çift doz aşılar nüfusun yüzde 60-70’ini geçtikten sonra konuşulabilecek konular bunlar.
- Bizim şu anda yapabildiğimiz, günde maksimum 200 bin aşı. Şimdi, söylenen miktarda aşı gelir, yani içeriye girerse ve takvim netleşirse, gerçek aşılama kapasitemizi o zaman göreceğiz. Hiçbir ülke aşılama kapasitesini, çaba göstermeden ya da bir seferberlik ilân etmeden, bir günde bir milyona çıkaramaz. Çünkü erişkini aşıya aldığınız andan itibaren, sağlıklı aşılama yapmak istiyorsanız, 30-35 dakika zaman ayırırsınız.
- Aşı içeride olduğunda, kapasitemiz 200 binden, bana sorarsanız, en fazla 300-400 bine çıkabilir. Ancak bir seferberlik hâlinde kapasite çok daha yukarılara çekilebilir. Yerel yönetimlerin elinde çok önemli imkânlar var. Aslında Avrupa da böyle yaptı. Yerel yönetimle beraber, bir seferberlik şeklinde, bütün alanları ve kapasiteyi kullanarak… İş yerlerinde, bahçelerde, sahada aşılamalar yaparak.
- Tabip odaları, hemşirelik dernekleri, tıp öğrencileri sürecin içine katılabilir. Büyük bir seferberlikle, bizim günde bir-bir buçuk milyon aşılama yapmamız lâzım.
- Özellikle kalabalık yerlerde çalışan 20 yaş üstü insanlarımızla birlikte, sisteme 30 milyon kişiyi katabilirsek, hastaneye düşen salgın yükünü azaltırız.
- Salgını kontrol edebilmemiz için ise bizim 60 – 70 milyon kişiyi, 120 milyon dozla aşılamamız lâzım. Kullandığımız aşılarla ülkedeki varyantların ilişkisini doğru tespit edebilmemiz lâzım. Ve salgının tekrar hareketlendiği noktalarda etkin testleme ve etkin filyasyonla kısıtlamaya gitmemiz lâzım.

 

EYLÜL HEDEFİNE

LOJİSTİK ENGEL


Gelecek olan aşı stoku ile birlikte, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yaz aylarında toplumsal bağışıklığın eylül ayına kalmadan, haziran veya temmuz aylarında sağlanabileceği hedefini koymuştu. Ancak Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Epidemiyolog Prof. Dr. Gül Ergör, aşılama konusundaki bu hedefin belirtilen tarihte yakalanamayacağı görüşünde. Prof. Dr. Ergör, özellikle BioNTech/Pfizer aşısının lojistiği ile ilgili soru işaretleri olduğuna dikkat çekerek, "BioNTech/Pfizer aşısı ile aşılama yapacaksak, mevcut durumda sadece hastanelerde günde 500 bin aşı yapamayız. SinoVac aşıları gelse ve Aile Sağlığı Merkezleri de aşılamaya katılsa bile kampanyayı genişletmek, belki metro istasyonlarına sokaklara aşı merkezleri kurmak gerek. Öte yandan Bakanlık 55 yaş üstüne aşıyı açtığından beri 3 milyonun üzerinde aşı yapılmış gözüküyor. Oysa Türkiye’de sadece 55-64 yaş aralığında 8 milyondan fazla insan var. Bu da yaş geriledikçe aşı yaptırma oranının da düştüğünü gösteriyor olabilir" uyarısında bulunuyor.
 

20 BİN VAKAYI GÖRMEK

BİR AYI BİLE BULMAZ


Profesör Gül Ergör'e göre bu çerçevede gidilecek "kontrolsüz bir normalleşmenin" ciddi sonuçları olabilir. Ergör, "Eğer tedbirlere uyulmazsa, 8 binlerden 20 binlere çıkmamız bir ayı bulmaz" uyarısında bulunuyor ve yöneticilere olduğu kadar toplumun her bireyine çok ciddi iş düştüğüne dikkat çekiyor. Toplumda salgın kurallarını içselleştirmeye yönelik bir direnç olduğundan yakınan Prof. Ergör, "Şu anda maskesiz sokakta dolaşılabileceğini söylemek için çok erken. Ancak restoranların, kafelerin açık havada servis veren kısımlarının açılmasında hiçbir engel yok. Zaten yoktu. Sadece kalabalık gruplarla gidilmesinin önüne geçmek için 'aynı evde yaşayan kişiler veya üç-dört kişilik gruplar gidebilir' gibi birtakım kurallar koymak lazım. Açık havada insanların hafta sonları dolaşmasını da kısıtlamamak gerekiyor. Uygulamada sorunlar yaşandığı için daha katı tedbirler alınıyor. Herkesin kuralları içselleştirmesi ve neden bu kuralların koyulduğunu anlaması gerekiyor" yorumunu yapıyor. Prof. Dr. Ergör’ün tavsiyesi, kısıtlamalar büyük ölçüde kalksa bile insanların salgın bilincini kaybetmeden önlemlere dikkat etmesi gerektiği yönünde. Ergör salgını yönetenlerin de toplumsal talep veya ekonomik çıkarlar üzerinden değil, kamu yararı gözeterek önlemleri sıkılaştırması veya gevşetmesi gerektiğine vurgu yapıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi