Yeni sisteme yeni muhalefet!

Türkiye yeni bir döneme başlıyor. Başkanlık sistemi fiilen yürürlüğe girdi. Adına her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de dense, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da gazetecilere söylediği gibi artık bunun adı Başkanlık Sistemi ve bizim de yeni bir başkanımız oldu!
Muhalefet partileri kabul etmeseler de, meşruiyet tartışmaları yapılsa da, Türkiye yeni bir yönetim modeline geçti ve toplum olarak buna alışmak zorundayız.
Dün itibariyle açıklanan Bakanlar ve Başkana doğrudan bağlı çalışacak başkanlık, ofis ve kurullarla, onlara bağlı oluşacak taşra teşkilatlarıyla Türkiye yeni bir modelle yönetilmeye başlanacak.
Dünyadaki örnekleriyle kıyaslanarak sistem eleştirisi yapılabilir, işleyişine ilişkin çıkabilecek sorunlar ve olası çözümsüzlükler, eksikler tartışılabilir.
Ancak tüm bunlar yapılırken alternatifini ortaya koymak ve halka bunu doğru anlatmak, anlaşılır bir dille kamuoyuyla paylaşmak zorundasınız.
Yalnızca meşruiyet tartışması açarak bu yeni sisteme karşı mücadele etmeniz mümkün değil.
24 Haziranda bir seçim yapılmış ve kim ne derse desin, halk iradesi yeni sistemden yana oluşmuş ve bir dönem daha mevcut iktidara yeniden görev vermiştir.
Adil, eşit koşullarda yapılmış bir seçim olmadığı tespiti saklı kalmak kaydıyla, muhalefete düşen görev; her koşulda- meclisin hiçbir yetkisi kalmadı- bahanesi arkasına sığınmadan etkili muhalefet ve denetim görevini sürdürmek olmalıdır.
Siyasetin uzun soluklu bir mücadele olduğu gerçeğini unutmadan, somut durumun, somut tahlilini yaparak, pratik ve halkta karşılık bulacak projelerle iktidara hazırlanmak muhalefetin ana görevi olmalıdır.
Kuşkusuz kimi protesto biçimleri denenebilir ama oraya çok fazla takılmadan; şekilden çok öze yönelik mücadele yöntemleri uygulamak daha doğru olur diye düşünüyorum.
Açıklanan icracı bakanlar yeni sistemin ruhuna ve beklentilerine uygun görünüyor.
Bakan olarak beklenen bazı isimlerin Başkanın çevresinde kimi organlarda görevlendirileceği tahmin ediliyor.
Burada üzerinde durulması gereken muhalefetin alacağı pozisyondur.
Güçlendirilmiş Parlamenter sistem hayali kurmak yerine verili duruma uygun muhalefet tarzı geliştirmek gerekir.
Eskiden olduğu gibi, istemezük! Mantığıyla bir yere varılamayacağını görmek gerek.
Siyasi etik, moral değerler, demokratik tavır gibi gerekçelerle bu iktidarı yok saymak, kabul etmemek yerine, “yarın bu iktidarı ben kullanacağım” iddia ve hedefiyle yola çıkmak, bir yandan da iktidara yol göstermek, daha doğru ve akılcı bir muhalefet anlayışı olur.
Üstelik de üyeleri arasında birbirlerine geçişkenliği olan partilerden oluşmuş bir meclisin varlığı da muhalefet açısından bir şans, önemli bir avantaj sayılabilir.
Nasıl 24 Haziran seçimleri öncesi uygulanan seçim kampanyalarında estirilen rüzgarla “iktidar olunabilirmiş” olgusu yaratıldı, toplumda bir heyecan dalgası oluştuysa, bugün de yeni ve yaratıcı muhalefet yol ve yöntemleriyle halkın çoğunluğuna hitap eden politikalar geliştirilebilir.
İktidar, öyle sanıldığı gibi kaf dağının ardında değil elbet. 
Ama siz iktidar olabilmek adına eksik olan oylarınızı tamamlamak için ihtiyacınız olan, bugün iktidar partisine oy vermiş seçmenin aidiyat duygusunu dikkate almayan, onun manevi değerlerini aşağılayan, önemsediği lider ve partiye olan bağlılığından dolayı ötekileştiren tavrınızı sürdürürseniz peşinen muhalefette kalmayı kabul etmişsinizdir, demektir.
Uygulama başladıktan sonra daha net olarak görülecek eksik ve yanlışlarını, sistemde görülen aksamaları takip ederek, düzeltilmesi için çaba göstermek, kamuoyu oluşturmak görevini eksiksiz ve önyargısız gerçekleştiren bir muhalefet, halkta mutlaka karşılık ve ilgi görecektir.
Bunu yapmaz, o bildik klasik muhalefet yöntemlerini sürdürürseniz; bütün eksiğine, gediğine rağmen vatandaş iktidar partisine oy vermeye devam edecektir.
Daha erkene alınmazsa, en geç sekiz ay sonra yerel seçimler yapılacak.
Bu iktidarın, yerel yönetimlerdeki başarılarının üzerinde yükseldiği gerçeğini unutmamak gerekir.
Zaman su gibi akıp gidiyor, bir bakmışsınız yerel seçimin zamanı gelmiş.
Liyakati, bilgi ve donanımı; hepsinden önemlisi, yöre halkının tercih ve beklentilerini dikkate almadan yine merkez atamasıyla belediye başkan adaylarını belirlemeye kalkarsanız, bugün olduğu gibi yarın da, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız.
Görünen o ki; parti içi iktidarı hedef alan, kısır tartışma ve çekişmelerden kurtulamayan yöneticiler oldukça, biz ne başkandan ne de başkanlık sisteminden kurtulamayız.
Unutmamak gerekir ki, tek adamlığın karşıtı demokratik yönetimdir ve bunu önce kendi içinizde uygulayabilirseniz bir anlamı vardır.
Yani demem o ki; önce kendi içimizdeki başkanlardan kurtulmak gerek.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi