Yeni yıla yeni bela mutasyonlu Corona !

Bugün yeni yılın ilk yazısını kalem alırken aslında geçen sene şu Corona illetiile nasıl boğuştuk onu anlatmak, yaşamımıza giren 7 den 70'e herkesin ağzında olan tıbbi kelimelere göz atmak istemiştim. Tabi bunların önünde de bizim için can veren ama hala hakları verilmeyen Sağlık çalışanlarının da öfkesini dile getirmek. Sırasıyla bu başlıkları ele alacağım. Ama bunların önüne geçen hani tabiri yerinde ise "Dakka bir gol bir" denilecek cinsten. İngiltere'de görülen ve yılın son günlerinde Avrupa başta olmak üzere dünyaya yayılan daha çabuk bulaşan, mutasyona uğrayan Covid-19 virüsü yeni yılla beraber ülkemize giriş yaptı. Açıklama yeniyılın ilk günü akşam saatlerinde Sağlık Bakanı Koca tarafından yapıldı. Böylece bir yandan Türkiye'deki salgınla baş etmeye çabalarken öte yandan yeni gelen belayla ne yağacağımızı da kara kara düşünmeye başladık.
 

Mutasyonlu virüs Türkiye'de
Mutasyonlu virüs Türkiye'de: Virüsün görüldüğü kişilerden biri Edremit'te karantinaya alındı.Bakan Koca, İngiltere'den Türkiye'ye girişler geçici olarak durdurulduğunu söylemişti. Türkiye'ye İngiltere'den gelen mutasyonlu Koronavirüs hastası 15 kişiden birinin Balıkesir’in Edremit ilçesinde karantinaya alındığı açıklandı. Gaziantep’e gelen 2 kişide de mutasyonlu virüsün görüldüğü ileri sürüldü.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca,  İngiltere'den gelen15 kişinin PCR testinin pozitif çıktığını ve izolasyon altında olduklarını duyurmuştu.İngiltere’den hava yolu ile gelen bir kişide havalimanında yapılan tarama testi sonrasında mutasyona uğramış Koronavirüs çıktığı bilgisinin alınması üzerine Balıkesir’in Edremit ilçesindeki evinde karantina altına alındı. Mutasyona uğramış korona virüs taşıyıcısı olduğu tespit edilen kişide semptomların hafif olduğu, evinde karantina altında tedavisinin devam ettiği öğrenildi. Karantina altına alınan evde yaşayan diğer kişilerin yapılan testlerinin ise negatif çıktı. Edremit’in Kızılkeçili Mahallesinde havalimanında yapılan test sonucunda mutasyonlu korona virüsü taşıyıcısı olduğu tespit edilen kişi hakkında bilgi veren Edremit Kaymakamı Turgay Ünsal virüsün tespitinin hem ardından evin karantina altına alındığı, gerekli sağlık ve güvenlik önlemlerinin alındığını ifade ederek, “Tüm tedbirleri aldık, bir sıkıntı yok. Evinde. Aile karantinası uyguluyoruz. İngiltere'den gelen bir hasta. Normal çalışma düzenimizde tüm tedbirleri uyguluyoruz” dedi.
 

Tehlike büyük, tedbir basit
Gaziantep Valisi Davut Gül, sosyal medya hesabından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamasını etiketleyerek yaptığı paylaşımda, “Mutasyona uğramış virüs ülkemize de geldi. Yurt dışı seyahati olan kişilerin maske, mesafe ve hijyene daha çok dikkat etmesi hayati önem taşıyor. Yurt dışından gelen kişilerden uzak durmak bu süreçte yapılabilecek en etkin korunma yöntemi olur. Tehlike büyük, tedbir basit” ifadelerini kullandı.
 

Yeni bir bela
Daha önceki yazılarımda mutasyonlu virüsün ülkemzie gelmemiş olmasının mucize olduğunu vurgulamıştım. Hatta günde ortalama enaz 5 uçak dolusu insnın İngiltere'ye karşiıklı gidip geldğine de dikkat çekmiştim. Peşi sıra alınan önlemlerin ardından öncek gün itibarıyla da İngiltere iel karşılklı ılarak uçak seferleri tamamen durduruldu. Ancak yine de onlarca seferle gelen insanların ülkemizde nasıl bir bulaa yola açtığını ise ancak görmeye başladık. Bir uçakta 15 kişi de görülmesi yeni mutasyonlu virüsün nasıl bir büyük bela olduğunu balanın açıklaması ile gözler önüne serdi. Bakalım yeni yılın yeni belası ile nasıl mücadele edeceğiz bunu önümüzdeki günler gösterecek.
 

Süper bulaştırıcı virüs, Türkiye’de
Sars-Cov-2 virüsünde saptanan mutasyon, yani virüsün genetiğindeki değişiklik heyecan yarattı. Heyecanın nedeni, virüsün mutasyon yani değişim geçirmesinden çok, bu değişimle virüsün yüzde 70 daha bulaşıcı özellik kazandığının açıklanması. Çünkü virüs bir yıl içinde 50 binden fazla mutasyon geçirdi. Mesela temmuz ayına kadar 12 bin mutasyon geçirdiği saptanmıştı. Fakat bu değişimlerin virüsü bizler için daha tehlikeli hale getirdiğine ilişkin bir bulgu açıklanmadı. Şimdi ilk kez İngiltere’de yapılan araştırmalarda virüsün bu varyantında görülen farklılıkların bulaşmada bir farklılık yarattığı belirtiliyor.
 

17 mutasyon saptandı
Birmingham Üniversitesi’ndeki ekipten Nick Loman göre, bu virüsün üzerinde dış diken proteini dahil 17 mutasyonu var. Araştırmacılar bu mutasyonların “çoğunun daha önce başka virüslerde de bulunduğunu ancak tek bir virüste bu kadar çok mutasyonun olmasının pek alışık durum olmadığını” belirtiyorlar. Bu virüsün 30 kadar mutasyon geçirebileceği, daha sonrakiler için ise artık farklı bir virüs soyundan bahsedileceği belirtiliyor. Nasıl fark edildiğine gelince, İngiltere’nin güneyinde çok hızlı bulaşma ve ve yayılma görülünce, virüslerin genetik haritaları çıkarıldı ve buralarda 11 bin değişime uğramış virüs saptandı. Uzmanlar diyor ki bu alışılmışın dışında bir durumdu. Ancak yine de bu mutasyonların mı yayılmaya neden olduğu bilgisi net değil.
 

Artık ülkemizde de var
Bu mutantın daha ağır hastalığa yol açıp açmadığı da bilinmiyor. “Hızlı bulaşma daha ağır hastalığa denk gelmez, en az 1 ay boyunca hastalığın seyrini izlememiz gerekiyor” diyor araştırmacılar. Bilim insanları şimdilik tek çarenin insanlar arasındaki ilişkiyi en aza indirmek olduğunu tavsiye edince, hükümet alarma geçti ve 4. kademe önlemler uygulamaya konuldu. İngiltere adeta tüm dünyadan tecrit edildi. Türkiye’deki virüste de yüzlerce değişimin olduğu bir gerçek. Tüm canlılarda mutasyonlar olur. Mutasyon, canlıların genetiğinde olan değişikliklerdir. Bu değişiklikler evrimin motorları olarak görülür, evrimin kaçınılmaz bir parçasıdır. Canlı kendi kopyasını çıkararak çoğalır, ürer. Virüsler çok hızlı bulaştığı ve çoğaldığı için mutasyonları da çok hızlı oluyor. Bunlar arasında daha ağır hastalığa ve öldürücülüğe sahip olan mutant virüsler de ortaya çıkabiliyor.
Şimdilik, mesafeyi daha açalım, maske ve hijyene daha çok dikkat edelim
Enerjimiz nerelere gitti..
2020’yi iyi tanımlamalı.. Siyasetten mi bakmalı yoksa bilimden mi?.. Belki iki açıdan da.. Buna yeni yılın ilk yazılarından itibaren başlarız, önceliğim şüphesiz ki siyasetin safsatasından önce, bilim üzerine hesaplaşma olacak; bugün yılın dönüm noktası, hafif geçirelim derim.
Mesela yılın adamı kim? Tabii soracaksınız, hangi açıdan! Ben Cumhurbaşkanı’nın hemen her açıdan “Yılın Adamı” unvanını kimseye kaptıracağını düşünmem.. O sürekli “Yılın Adamı”, bu bakımdan es geçebiliriz.
Yılın olayı şüphesiz ki Covid. Ülkemizde bu açıdan yılın adamı Dr. Fahrettin Koca. Görünürlüğü müthişti. Yılın olayı veya adamı derken mutlaka gözünüzde olumlu olay / kişi canlanmasın. Koca’nın Covid ile ilgili vaka - ölüm saklamaları / saptırmaları müthişti; bu gizlemeler toplumun uyanıklığını köreltti, Covid buna çok sevindi! Gerçi son bir ayda vaka açıklamaları düzeldi ama ölüm saptırmaları sürüyor. Fakat bilmediğimiz bir şey, bunu isteyerek mi yaptı, Saray’ın talimatıyla mı?.. Her iki açıdan da kötü. Covid’den, olmayan siyasi başarı çıkarmak, bu iktidara yakışmadı değil.
En çok Covid konuştuk. İtirazı olan?..
 

Kolonya başrole çıktı
Kullandığımız sözcüklere gelince, salgın, korona, pandemi, dilimizden düşmedi. Pandemi nedir, henüz bilenimiz fazla değil! Virüsün adı, genellikle bunlar oldu. Koronavirüs, yeni koronavirüs, Covid-Sars 2; Sars- Covid-19, daha çok bilimsel jargonda kaldı. Koronapandemisi duymadık. Onlar arasında merak edip araştırıp öğrenen de fazla mı? Bence değil. Araştırmacı öğrenme isteği ruhumuzu, varlığımızdan ayrı tutuyoruz!  Tabii mi; Maske! Mesafe! Hijyen..
En çok maskeye uyuyoruz (virüsü en çok burnumuzdan aldığımız ve onu da kapamamız gereği henüz tam anlaşılamadı), mesafeye azımız uyabiliyoruz, hijyene uymada ortalamayı tutturduk mu, bilmiyorum. Kolonya ve dezenfektan, hayatımızı istila etti. Kolonya başrolde; ilk zamanlar yollardan tut her tarafı dezenfektanla hallaç pamuğu gibi atma alışkanlığını çok şükür bıraktık. Bilgi geliştikçe tabii.
Mesafeyi koruyalım!
Sosyal veya fiziksel mesafe! Birbirinize yaklaşmayın, iki metre mesafeyi koruyun.. Koronanın havada yayılması...
Damlacıkla bulaşma, korona sözlüğünün ve tartışmalarının diğer baş aktörleri. Kapanma, kilitlenme, karantina! Salgına karşı mücadelenin ana sözcükleri olarak boy gösterdi. Süper yayıcılar vardı.
 

Tabii ki korona testleri: Antikor ve PCR..
Şüphesiz ki Covid Risk Grubu.. 65 yaş üstündekiler ve kronik hastalıkları olanlar en çok endişeli grubu oluşturdular. Gençler ağır hasta ve ölüm olasılığı en az grup olarak fütursuz ve amansız davrandılar. Biraz düzelme var, özellikle kafeler kapandıktan sonra, burun buruna toplanacakları ve birbirinden alıp evlere bulaştıracakları yer çok daraldı.
Tabii ki entübe olmak. Normal solunum cihazları, ventilatörler yardımcı olmayınca, akciğerleri ayakta tutmak için uyutulan bir durum. Entübe durumundan kurtulma şansı ne

kadar? Belki açıklanmıştır. Yüzde 50- 50 mi?
 

Koklaşma yasağı...
Şüphesiz temas sözcüğü! Enfeksiyon! Dahası zincirleme enfeksiyon!
R değeri! Bir kişinin ortalama kaç kişiye bulaştırabileceği! Toplumdaki salgını bilmekte önemli. İlk dalga - İkinci dalga.. Yeniden yükseliş... Dirsek - yumruk selamlaşması! Avuç içi yasağı! Kucaklaşma öpüşme- koklaşma yasağı! Tabii ki Bilim Kurulu! Ve öne çıkanlar.. Enfeksiyon uzmanları, Önder Ergönül, Mehmet Ceyhan, Alpay Azap ve diğer bilimsel davranan hepsi!  Milletimiz virologları- virolojiyi öğrendi, inşallah!
Bağışık sistemimiz, bağışık bilimcisi ve gözde bilimci Derya Unutmaz öne çıktı... Mustafa Çetiner ve daha birçok bilim insanı, güncel gelişmeleri, araştırmaları hızla izleyerek toplumu bilgilendirmede saf tuttular. Gönüllü kobaylar! Şüphesiz ki Çin aşısı... Alman Türkler: Uğur Şahin ve Özlem Türeci. Rus (Sputnik) aşıları...  Gönüllü denek, kabul gördü ve bizi kobay yerine kullanıyorlar hikâyesi sona erdi. Uzaktan eğitim, dijital eğitim, EBA! Yüz yüze eğitim!Gel al, paket servis vb. birden kullanımı bin misli arttı!  Şüphesiz ki Homeofis! Yani evden çalışma!  Ve Zoom ve benzerleri ile onlarca kişinin aynı ekranda yüz yüze görüşme, konuşma, toplantı yapma hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Yaşlılarımız evlerden telefonlarıyla kalabalık görüşmeyi öğrendiler.  Daha bir sürü sözcük üzerine döndü durdu hayatımız.. buna devam mı, bakalım... Yeni yıl bence daha güzel ve mutlu geçecek... Gülmeyin lütfen! Umudun peşinde koşmak bizim işimiz!
 

Aşı olmayalım mı? Bedeli ne?
Nezle burun tıkanıklığı, Cilt reaksiyonları, kaşıntı, kurdeşen, ödem, Anafilaktik şok (Ani aşırı duyarlılık tepkisi) Mide yanması, mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, mide bağırsak sistemi bozuklukları, Gastrointestinal kanalda kan kaybı, Ülser (Seyrek vakalarda delinmeye yok açabilir) Gastrointestinal kanama (Uzun sureli vakalarda anemiye yol açabilir),Dışkınızın koyu renkli olması ya da kan kusmanız durumunda mide kanaması belirtisidir derhal doktorunuza görünmelisiniz. Özellikle hipertansiyonu kontrol edilemeyen veya münferit vakalarda yaşamı tehdit edebilecek antikoagülanlarla tedavi gören hastalarda beyin kanaması gibi ciddi kanamalar bildirilmiştir. Kardiyovasküler sistemde aşırı duyarlılık reaksiyonları, anafilaktik şok (Hayati risk taşıyan aşırı duyarlılığın yol açtığı klinik tablo). Gut, eklemlerde ani gelişen ağrı. Böbrek fonksiyonu bozukluğu, akut böbrek yetmezliği”
Yukarıda yazdığım liste bir prospektüste yer alan yan etki listesi. Hemen heyecanlanmayın. Hemen korkmayın. Paniklemeyin. Bu yan etkiler Covid-19’a karşı geliştirilen aşılardan herhangi birinin yan etkileri değil. Bu oldukça tehlikeli görünen yan etkileri meydana getirme ihtimali olan ilaç hangisi biliyor musunuz?
Söyleyeyim.
ASPİRİN....
Muhtemelen kendinizi bildiniz bileli kullandığınız, iç rahatlığı ile tükettiğiniz Aspirin.Durduk yere bunu niye mi yazdım? Ortalıkta bir sürü şuursuz, bilgisiz, cahil tip aşıların yan etkilerinden söz ederek dolaştığı için.Vücudunuza giren her şeyin bir yan etkisi olması kaçınılmaz.En basit ilaçlardan biri olarak görülen Aspirin'in de, doğal diye içtiğiniz paça çorbasının da!  Tüm mesele kâr zarar orantısı.  Üstelik aşıların yan etkileri elbette vardır ama ilaçlara oranla çok daha düşüktür. Basit bir hesapla. Aşı olmayı reddedenlerin yaklaşık yüzde 50’si zaman içinde Covid-19’a yakalanıp hasta olabilir.  Bu hastalığa yakalananların yaklaşık yüzde 3’ünün hayatını kaybettiği bilinen bir gerçek. Yani basit bir hesapla, nüfusun yüzde 20’sinin aşıyı reddetmesi durumunda, yaklaşık 17 milyon kişi Covid-19 riski ile yaşamaya devam edecek. Bunların yüzde 50’sinin ağır veya hafif Covid-19’a yakalanacağı, yakalananların yüzde 3’ünün de hayatını kaybedeceği düşünülürse aşı olmayı reddeden 255 bin kişi hayatını kaybedecek. Ne dersiniz aşı mı riskli yoksa aşı olmamak mı?
 

Serdar Savaş haklı mı?
 Dr. Serdar Savaş’ın bir videosu dolaşıyor elden ele.  Serdar Savaş diyor ki, “59 yaş üstü Sinovac aşısı yaptırmasın. Eşe dosta akrabaya yaptırmak üzere getirdikleri Biontech aşısını yaptırsınlar.”
Savaş’ın bu sözlerini ben de epey bir süredir tartışıyorum, araştırıyorum.Sinovac’ın aşısının klinik deneylerinin 18-59 yaş arası gruplarda yapıldığı 65 yaş üstü denek sayısının 200’ün altında olduğunu hem yazdım hem konuştum.Hatta yine bu köşede 65 yaş üstü için en iyi aşının Astra Zeneca’nın Oxford ile birlikte ürettiği aşı olduğuna da değindim.  İngiliz Sağlık Otoritesi’nce belirlenen eksiklerini gidermesi halinde Astra Zeneca aşısı hem fiyat hem etkinlik olarak en iyi seçenek gibi duruyor. (Türkiye’nin aldığı diğer aşıların 3’te 1 fiyatına.) Çok açık. Sinovac aşısının Türk halkının güvenini kazanmadığı da ayrı bir gerçek.  Ama şu kadarını söyleyeyim. En iyi aşı olunan, bulunan aşı. Evet 60 yaş üzerine en iyi aşı Astra Zeneca. Ama hiç olmamaktansa Sinovac da olunabilir Tek farkları şu. Sinovac ileri yaş gruplarında daha düşük antikor üretilmesini sağlıyor. Yani en iyi değil ama hiç yoktan iyi.
 

Aşıyla oluşan risk, çok düşük
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özlü: Toplumun yüzde 60-70’ ini aşılayabilirsek yaza kadar mesafe alabiliriz, yoksa işimiz zor dedi. Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Hızlı bir şekilde aşılamaya geçebilirsek, tedbirlere, kısıtlamalara ve tavsiyelere uyarsak; yani toplumun yüzde 60-70’ ini aşılayabilirsek inşallah yaza kadar bir mesafe alabiliriz. Kontrolü sağlayabiliriz. Yoksa işimiz zor." açıklamasını yaptı.  Özlü, "Sanıyorum ki yaza kadar tedbirlerin uygulanmasıyla ve aşılamayla bir kontrol sağlanabilir. Güzel bir rahatlama elde edebiliriz diye düşünüyorum. Ama koşullara uymazsak o zaman süreç daha da uzar” dedi.
"Keşke daha çok kişi aşılansa ve daha hızlı aşılanma yapılabilse bir an önce bu salgın bitse" Özlü, "Aşıyla ilgili soru işaretleri olabilir. Ama aşıdan başka bir çözüm yok. Bu pandemiyi durduracak aşıdan başka bir silah yok. Bir yıldır virüsten kaçıyoruz. Evlerimizdeyiz fakat durduramıyoruz. Virüs yayılıyor, durduramıyoruz. Her gün 250 vatandaşımız ölüyor. Birilerinin annesi, babası, kardeşi, eşi çocuğu ölüyor. Yarın bunların arasında siz ya da ben de olabilirim. Bunun garantisi yok. Bu süreç böyle devam ederken, bu yangın her tarafı sarmış iken aşıdan başka bir çıkış yolu da yok. Onun için aşı yaptıracağız. Tereddüttü olanlar düşünüp tartacaklar. Ama zamanla tereddütleri azalacak. Biz sağlıkçılar olarak hemen yaptıracağız. Siz de etrafınızda aşı yaptıranları göreceksiniz. Bir sorun yaşamadıklarını görünce aşı yaptırma konusunda talep artacaktır. Keşke daha çok kişi aşılansa ve daha hızlı aşılanma yapılabilse bir an önce bu salgın bitse" diye konuştu.
 

Psikolojimiz bozuldu
Özlü, "Bir yıldır herkes evinde mahsur kaldı. İnsanlar işine gidemiyor. Ekonomik açıdan da sıkıntıya girdiler. İnsanların psikolojileri bozuldu. Kimse eşiyle dostuyla bir araya gelemiyor. Aşı olup normal hayatımıza devam etmek istiyoruz. Aşının tabi ki riskleri var; ama normal hastalığa göre çok düşük. Bugüne kadar dünyada milyonlarca aşı yapıldı. Şu anda dünyada aşı yapılıyor. Kaç gündür Amerika’da, İngiltere’de Avrupa Birliği ülkelerinde aşı yapılıyor. Bizde de şu anda deneme amaçlı yapılıyor. Şu ana kadar aşıdan ölen birisini duydunuz mu? Ama Kovid'den her gün dünyada 15 bin kişi ölüyor. Onun için aşıyla oluşan risk, çok düşük. Ancak hastalıktan dolayı risk çok büyük” ifadesini kullandı.
 

TTB'den değerlendirme
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, yeni yıl nedeniyle yaptığı açıklamada ; "Hem Dünya hem de Türkiye için zorlu bir yılı geride bırakıyoruz. Zorlukların üstesinden gelerek 2020’yi bitirmek ve 2021 yılına umutlarla girmek, tükettiğimiz değerlerden doğaya ve insanlığımıza dair olanlarla birlikte, tüm bu yitirdiklerimizle şekillenmiş bir yılı daha geride bıraktığımız dünyanın yeni yılda aynı dünya olmaması için mücadele etmek üzere verdiğimiz sözler var."dedi. Fincancı sözlerine şöyle devam etti.
"Savaşta olmayan bir ülke olduğu için hakikatin şeffaflıkla paylaşılabildiği İspanya’ya atıfla İspanyol Gribi diye anılan salgından bugüne, bu küresel salgınla daha da otoriterleşen ve bilgiyi gizleyerek salgını yönetebileceğini düşünen ülkelerde hak temelli değil güvenlik odaklı yaklaşımın bu dünyaya iyi gelmediği hiç bu kadar açıklıkla gözler önüne serilmemişti. Yüz yıl önceki salgında mevcut kaynakların yetersiz olması nedeniyle Osmanlı’da ölenlerin tam sayısı ortaya konamasa da o dönemin başkenti İstanbul Şehremanetine göre toplam 6403 kişi hayatını kaybetmiş ve ölüm sayısı ortalaması binde 5,6 olmuş. Bu salgında ise yalnız 12 Mart-16 Aralık arası için paylaşılan verilere göre İstanbul’da 2015-2019 ortalamasına kıyasla toplam 17.586 “ek” ölüm gerçekleşmiş. Tamamı COVID-19 olmamakla birlikte salgın yönetiminin doğru yapılandırılamadığı koşullarda sağlığa erişimin kısıtlanması da eklenerek karşımıza çıkan fazladan ölümler. Savaştan çıkmış, işgal altında bir İstanbul’un o dönemdeki toplam ölüm verilerinden düşük olsa da bir kez daha #Yönetemiyorsunuz ve #Ölüyoruz diye hatırlatmak gerekiyor."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi