Yüreğimiz üşüyor

Mevsim normallerinin üstünde seyreden soğuk kış günlerinin ayazından değil, yüreğimizin üşümesi.

Soma faciası sonrası yaşamını yitiren ailelerin gösterisinde yere düşen vatandaşı tekmeleyen dönemin Cumhurbaşkanlığı özel kalem müdür yardımcısının yurt dışı göreve atandığı haberini izlerken üşüyorum.

Tam 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde Soma’lı ailelerin tazminatlarını gaspeden vicdansızları duydukça daha da çok üşüyorum.

Tam da 26 yıl önce yine ocak ayında soğuk bir kış günü polisler tarafından işkencede öldürülen Metin Göktepe için Kürt yazar Mehmet Uzun’un yazdıkları geliyor aklıma

Ve bağırdı annem tam kapıdan çıkarken; yüreğini ört, insanlar soğuk, üşürsün…

Gittin gideli buralar zemheri…donuyoruz, insanın ayazından”

Vurulduk ey halkım, unutma bizi!” diyen devrimci gazeteci Uğur Mumcu’da yine bir Ocak ayında öldürülmüştü, tıpkı barış savunucusu gazeteci-yazar Hrant Dink gibi.

Hala onlarca gazetecinin, düşünce özgürlüğü kapsamındaki söz ve yazılarından dolayı cezaevinde tutulduğu bir ülkede yaşıyoruz ne yazık ki!

Milyonlarca üniversite mezununun iş bulamadığı için yurt dışına gitmek istediği, umutlarını yitirdiği, hayal bile kuramadığı bir ülke haline geldik.

Halkının hukuka, adalete güvenmediği, mafya-bürokrasi ve mafya-siyaset ilişkilerinin ayyuka çıktığı, uluslararası normların, antlaşmaların yok sayıldığı günlerden geçiyoruz.

Uğur Mumcu, Hrant Dink başta olmak üzere bir dolu faili meçhul edilmiş karanlık cinayetlerin aydınlatılamadığı bir ülkede demokrasi ve özgürlük mücadelesi veriyoruz.

Öyle bir ülkede ne çalışan gazetecinin özgür yayıncılık yapabilmesi, ne de çalışamayan gazetecilerin iş bulabilmeleri mümkün olamaz.

Gazetecinin kaderi de halkın kaderinden ayrı değildir.”

Kuşkusuz her otoriter ülkede olduğu gibi var olan köhnemiş sistem kendi sermayesini ve zenginini yarattığı gibi her koşulda kendisine biat edecek, ahlak ve vicdan yoksunu medyasını da oluşturuyor.

Uyuşturucu baronlarının el verdiği, lüks otellerde ağırladığı bu yüzsüz, arsız medya çalışanları yüzünden ne yazık ki toplumun gazeteciye ve medyaya olan güveni de giderek azalmaya, yok olmaya başladı.

Tüm baskılara, yıldırmalara, güçlüklere rağmen mesleğini onuruyla yapan, kalemini satmayan, zulme ve zalimlere karşı direnen sistem muhalifi basın mensupları da var elbet.

İşte özellikle tüm siyasi ve ekonomik kaygılardan bağımsız olarak gerçeğin ve halkın yanında olmayı sürdüren gazetecilere selam olsun.

Selam olsun, Boğaziçi öğrencilerinin, gezi eylemlerinin haberlerini yaparken coplanan, gaz bombasına muhatap olan namuslu, vicdan sahibi basın emekçilerine.

Büyük çoğunluğu asgari ücretin bile altında çalışan, yağmur- çamur, kar, soğuk demeden sahada haber peşinde koşan muhabir arkadaşlarımıza.

Medyanın her kademesinde boğaz tokluğuna çalışan tüm meslektaşlarımıza selam olsun.

Hiç hak etmedikleri halde halkın haber alma hakkını yerine getirirken “Terör örgütleriyle iltisaklı” hale getirilip cezaevlerinde tutulan gazetecilerin de biran önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum.

İnanıyorum ki; gün gelecek mesleğin onurunu hep yükseklerde tutarak büroda, sahada, mikrofon başında, kamera karşısında demokrasi mücadelesine katkı koyan tüm basın emekçileri hak ettikleri değeri alacaklardır.

Umuyorum bu güzel ülkede ekonomik, demokratik ve mesleki haklarını elde etmiş bir basın mensubu olmanın haklı gururunu bizlerde yaşarız.

Yapılan haksızlıklar, yolsuzluklar, ahlaksızlıklar; uğranılan baskı ve zorbalıklar yüzünden yorgun düşen yüreklerimizi ısıtacak, umutlarımızı yeşertecek günler de gelecektir.

Kim ne derse desin ne yaparsa yapsın, bu ülkede dürüst, namuslu vicdan sahibi insanlar, emek düşmanı namussuzlara yenik düşmeyecektir.

Gün gelecek geçmişte yitirdiğimiz tüm demokrasi şehidi aydın, gazeteci, yazar, sanatçı, siyasetçilerin yaşamına kasteden, emekçi halkı açlığa, yokluğa mahkum eden, halka yaşamı zindan eden bu düzen yıkılacak.

Gün gelecek, ülkemizin tüm doğal zenginlik kaynaklarını bir avuç zengine peşkeş çeken, ülkemizi bir açık cezaevine dönüştürenlerden hesap sorulacaktır.

Liyakatin esas alındığı, fırsat eşitliğinin sağlandığı kamusal alanlarda özellikle de kadınlarımız daha ne başarı öyküleri yazacaklardır.

Kadına, çocuklara, hayvanlara ve doğaya saygılı, engellilerimizin haklarını savunan, kıyılarımıza, koylarımıza, ormanlarımıza sahip çıkan bir yönetim anlayışını bu ülkede yerleştirmek zorundayız.

Bu konuda kuşkusuz basın emekçilerine, çalışan gazetecilere de büyük görevler düşüyor.

O yüzden özgür basını desteklemek, yanında olmak zorundayız.

Hukukun üstünlüğünün esas alındığı, demokrasinin tüm kurul ve kurallarıyla yaşatıldığı, eşit yurttaşlar olarak barış içinde bir arada yaşayabileceğimiz bir Türkiye özlemiyle bir kez daha 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum.

G.Orwel’in dediği gibi “Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Geri kalan her şey halkla ilişkilerdir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi