Yüzleşmeden aynaya bakanlar

Çevresiyle, sevdikleriyle, değerleriyle, geçmişiyle ve de en önemlisi kendisiyle yüzleşmeden aynaya bakanlar; kendilerini dünyanın en güzel, en mükemmel, en doğru insanı sanırlar.
Yaptıkları sözde iyilikleri, doğru ve yararlı işleri getirirler akıllarına ve aynanın karşısında yüzlerin-de mutlu bir gülümseme, vicdanlarını rahatlatırlar.
Oysa nasır tutmuş yürekleri, körelmiş vicdanları görünmez ki aynada!
Bizler de zaman zaman yaparız bu ikiyüzlülüğü; hatalarımızı, yanlışlarımızı, günahlarımızı görmezden gelir, en kolayından kendimizi aklamaya çalışırız.
Oysa biliriz ki, insanlar en kolay kendilerini aldatırlar.
Bunca yürek ağrısı, bunca stres, baş ağrıları  boşuna mıdır?
İçtiğin çaydan, sigaradan, yediğin yemekten keyif almazsın ya kimi zaman…
Dalar ya gözlerin uzaklara, kimi zaman…
Ellerin titrer, avuçların terler, midene kramp girer, başın döner, yüreğin ağrımaya başlar.
İşte o zaman ne doktor, ne ilaç fayda eder.
Bu dertten kurtulmanın tek yolu bireyler için de, toplum ve kurumlar için de geçmişle yüzleşmekten, sorgulamaktan geçer.
Aksi halde, üzerini örttüğümüz, unutmaya çalıştığımız sorunlar yaşamımız boyunca gelir peşimizden,     kurtuluş yok.
Peki! Niye kaçarız kendimizi sorgulamaktan, niye korkarız yüzleşmekten?
Kuşkusuz, bunu tarihimizin, kültürümüzün, inançlarımızın derinliklerinde aramak gerekir.
Ama en önemlisi sanıyorum ailede ve okulda     aldığımız eğitimin çok önemli rolü ve etkisi var bu     durumda.
Osmanlı’dan bu yana Cumhuriyet tarihimizde dahil, tarihi hep egemen güçler yazmış, daha doğrusu yazdırmışlar. Padişahlar, yanlarında gezdirdikleri vakanüvis denen tarih yazıcıları vasıtasıyla, kendilerinden sonra gelecek kuşaklara, kendi istediği gibi bir tarih yazdırır.
O dönemin sosyal ve siyasal olaylarına, tarihi gerçeklerine ışık tutacak belge ve bilgiler, Padişahın         isteğine göre tutulur.
Bu gelenek Cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve Osmanlı döneminden kalma arşivler bile iktidarların istediği biçimde ve miktarda topluma açılmıştır.
Bu yüzdendir ki, ne Osmanlıda, ne de Cumhuriyet döneminde tutulan tarihi bilgi ve belgelerde tek bir tane, iktidarın yanlış uygulamalarını, politikalarını     bulamazsınız.
Çünkü yöneten egemen güçlerin istedikleri yazılmıştır yalnızca.
İşin en kötü yanı, eğitimimizin en temel ögesi okullarda okutulan kitaplarda, hep bu yalan yanlış, tahrif edilmiş, düzmece tarih bilgileriyle doludur.
Yani işin özü, bizim tarihimizde özeleştiri     kültürü yoktur.
O nedenle sormayan, sorgulamayan, anlamaya çalışmayan nesiller yetiştirdik.
Ne çocuklarımız kendileri olabildiler, ne büyükler çocuklarına örnek olabildiler.
Bir ülke düşünün ki; toplumunun en saygın, demokrat, aydın, sanatçı insanlarından 33 canı birileri otelde yakarak yok ediyorlar ve aradan 25 yıl geçmesine karşın, göstermelik bir yargılamayla bir adliyenin tozlu arşivlerine kaldırabiliyor tüm gerçekler.
Sivas Madımak olayları benzeri o kadar çok faili meçhul denen olaylar yaşandı ki bu ülkede; ne devlet gerçek suçluları ortaya çıkardı, ne de bu     ülkenin insanları olarak bizler, bu olaylara yeterince         sahiplenebildik.
Duygusal bir toplum olarak, anmalar yaptık, ardından ağladık, yüreğimiz yandı birçoğumuzun ama hesap soramadık.
Ne sorumlulardan, ne de kendimizden hesap soramadık. Ne geçmişimizle, ne kendimizle yüzleşme     cesareti gösteremedik.
Toplum olarak bu sorgulamayı, yüzleşmeyi yapamadığımız gibi, toplumu yöneten devlet de hiçbir dönemde geçmişiyle yüzleşme, tarihini sorgulama yolunu     seçmedi.
Oysa tarih; geçmişiyle yüzleşmeyenin geleceğinin olmayacağına dair örneklerle doludur.
Haydi! bizler, bireyler olarak belki korkarız geçmişimizle yüzleşmekten, kaçarız bu yüzden aynaya bakmaktan. Bu durumda yalnızca kendimizi aldatmış, kendimize zarar vermiş oluruz.
Ya Devletler! Hele de bizim gibi uzun geçmişi, şanlı! Tarihi olduğuna inandığımız devletler; eğer geçmişiyle yüzleşemezse yalnızca kendi sınırları içerisinde yaşayan halklara değil, tüm dünyaya zarar verirler.
Bu güzel ülkenin güzel insanları, barış içinde bir arada yaşamak, huzur bulmak istiyorsak; mutlaka geçmişimizle yüzleşmek zorundayız.
Bu konuda en büyük görev ülkeyi yönetenler     düşüyor kuşkusuz ama bizlerde kimi zaman kendimizi ve vicdanımızı sorgulamaktan korkmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi