Kitaplara aşık bir yazar: Oğuz Atay

Romantik ve sanat ruhlu bir kişiliğe sahip olan Oğuz Atay, 2 Haziran 1961 yılında Fikriye Gürbüz ile evlenmiş, fakat zamanla farklı bir yaşam biçimine sahip olduklarını fark edip birbirilerinden uzaklaşmışlar. Eşi Fikriye Gürbüz, Oğuz Atay’ın ev hayatını şu sözlerle anlatmış: “Fazla konuşmuyordu. Okuduğu kitaplar da dahil, hiçbir şeyden söz etmezdi. Genelde çok az şeyi paylaşıyordu. Bazen hikaye anlatır, güldürürdü. Çok güzel fıkra anlatırdı ya da kimi gündelik olayları… ama hepsi bu. İç dünyasını paylaşmıyordu.” Ayrılık öncesi günleri ise Yıldız Ecevit’e şu sözlerle anlatmış: “Hissettiklerimi, düşündüklerimi Oğuz’a söylesem bir anlamı yoktu. Çok zekiydi, çok akıllıydı, zaten her şeyin farkındaydı. Kararlı bir saygımız vardı birbirimize karşı.”
Fikriye Gürbüz ve Oğuz Atay çifti 1967 yılında sessizce boşanmışlar ve Oğuz Atay boşandığında evinden sadece kitaplarını alıp çıkmış. Boşandıktan sonra da yalnız yaşamış ve bu dönemi edebiyat açısından çok verimli geçirmiş.
Oğuz Atay’ın ilk romanı, Türk edebiyatında bir devrim olarak kabul edilen “Tutunamayanlar”dır.  Bu roman, “TRT Roman Ödülü”nü kazanmış olan roman, çoğu yazar ve okuyucuya göre günümüz modern Türk edebiyatının en önemli eserlerinden birisidir.  1997 yılında da UNESCO tarafından 20. yüzyıl Türk edebiyatının en seçkin eseri olarak kabul edilmiştir. 
Oğuz Atay’ın babası ile olan ilişkisi ise zıtlaşmalarla doluymuş. Babası klasik Türk müziğini ve Batı müziğini sevmediği için kendisi sevmiş, ona benzememeye çalışmış. Fakat babasının vefatının ardından yazdığı mektupta kendisinin babasının sevmediği özelliklerini aldığını ve ona benzediğini yazmış.
13 Aralık 1977 yılında hayata veda eden Türk roman, öykü ve oyun yazarı Oğuz Atay, benim en sevdiğim yazar ve onun yazdığı çoğu yazıda kendimi buluyorum. Kendimi ona çok yakın hissediyorum… O kadar içten ve dokunaklı yazıyor ki, insanın bir yerinde kendini bulmaması mümkün olmuyor. Oğuz Atay’ın kendimi bulduğum en sevdiğim sözü başta olmak üzere, seçtiğim güzel sözlerini sizinle paylaşmak istiyorum:
“Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna…”
“Yalnızlığına iyi bak, sahip çık. Kaç kişinin emeği var onda kim bilir?”
“Hayatımın başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.”
“Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende ‘alçaklık’ korkusu var.”
“Can çekişmek nasıl bir şey bilir misin Olric? Hayır efendimiz, nasıl bir şey? Ona söyleyebileceğin o kadar şey varken susmaktır Olric.”
“Beni anlamıyorlardı. Zararı yok. Zaten beni daha kimler anlamadı.”
“Bakma Olric insanların ‘Beni çok sevecek birini arıyorum’ demesine, Büyük bir sevgiye maruz kalınca hepsi kaçacak delik arıyor.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuğçe Marik Arşivi