Yoksulluk bir halk sağlığı sorunu!

Ocak ayının gelmesiyle birlikte soğuk havalar etkisini arttırdı. Grip ve bulaş hastalıkların artması sebebiyle sağlık merkezlerinde yoğunluk yaşandı. Konuya dair Cumhuriyet TV'de uyarılarda bulunan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, özellikle 65 yaş üstü için aşılama yapılması gerektiğine dikkat çekti. Soğuk havaların etkisini arttırmasıyla birlikte solunum yolu enfeksiyonları, grip ve bulaş hastalıklar arttı. Türkiye'de son yıllarda yaşanan ekonomik krizin düzgün beslenme, barınma ve ısınma maliyetini arttırdığını belirten Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, yurttaşları "Üçlü epidemi salgınına" karşı uyardı.

Halk sağlığı sorunu

Yaşanan enflasyon ve ekonomik krizin halk sağlığına da kötü etkide bulunduğunu ifade eden Saltık, "Yoksulluk bir halk sağlığı sorunudur. Yoksullar daha çok hasta olur, daha ağır geçirir ve daha çok ölür. Hastalığın ardından da daha çok yoksullaşır" dedi. Sağlık Bakanlığı'nı, dünyada örnekleri görülen CDC raporları gibi haftalık sağlık verilerini yayınlamaması sebebiyle eleştiren Saltık, halk sağlığı uzmanlarının yeterli veriye sahip olmaması sebebiyle gerekli önlemleri alamadığını vurguladı. Saltık, "Sağlık Bakanlığı'nın bilimsel anlamda epidemiyolojik raporları yok. İntiharlar, trafik kazaları, demans ya da madde bağımlılığı gibi sorunlara ilişkin verilere hakim değiliz. Dünya Sağlık Örgütü dünya genelinde bir "üçlü epidemiden" söz ediyor. Covid-19, influenza ve RSV virüsünden oluşan bir üçlü salgından bahsediyoruz. Bazı raporlarda buna zatürre de ekleniyor" ifadelerini kullandı.

Salgınla mücadele yetersiz

Saltık, "3 yıl kadar Covid-19 sebebiyle yalıtılmış yaşadık. Bu salgın daha hafif seyredebilecekken ve toplum salgına bağışıklık kazanabilecekken, kapanmalar sebebiyle zayıf kaldı. Şimdi bu yüzden bir patlama yaşanıyor" diye konuştu. Türkiye'de hastalıklara sebep olabilecek belli dinamikler olduğunu aktaran Saltık, nedenleri şöyle sıraladı:13 milyona yaklaşan düzensiz göçmen, Yaşanan ekonomik kriz ve yoksulluk sebebiyle beslenme, barınma ve ısınma koşullarının kötüleşmesi, Toplumdaki barışın azalması ve baskının artmasının ruhsal sağlığı olumsuz etkilemesi,-Sağlık
Bakanlığı'nın sağlıklı veriler paylaşmaması, -Covid-19'un ardından özellikle 65 yaş üstüne anımsatma aşılarının yapılmaması."

Sağlık sisteminde sorunlar büyük

Hastanelerde yaşanan yoğunluğu değerlendiren Saltık, "Çok övünülen hastaneler de artık isteme yanıt veremiyor. Bulaş hastalıkların salgınlarıyla hastanede değil çok daha öncesinde, toplumu koruyarak, aşılarını yaparak mücadeler verilir. Hastenelerdeki yoğunluk sebebiyle insanlar hastalık ağırlaştığında sağlık sistemine başvuruyor. Erken dönemlerde işten güçten geri kalmamak için, sağlık hizmetine erişim zor olduğundan başvurmuyorlar. Tablo ilerlediğinde ise birçok insana bulaştırmış oluyorlar" dedi.

Hekim göçü buzdağının ucu

AKPnin “giderlerse gitsinler” sözlerinin en acı boyutu, Türkiye’nin geleceğini tek başına ellerinde tutan dinci – totaliter yönetimin “düzeyi” bakımındandır. Türkiye’miz, ilkel ve çok derin bir yetkinlik sorunu ile pençeleşmektedir. Bu talihsiz, ufuksuz – hesapsız – sorumsuz sözleri, Erdoğan, 8 Mart 2022’de etti.Doktorların yurt dışına gitmek istemesine yönelik Erdoğan, “Gidiyorlarsa gitsinler,buralar boş kalmaz!” buyurdu. Nasıl derin bir miyopluk idi bu!? 1,5 yılda yaklaşık 4375 hekimin çalışmak üzere Türkiye’yi terk ettiğini hesaplıyorum. Bu çok ciddi bir sayı. Gidenler genellikle genç ve çok nitelikli.

Türkiye yerinde sayıyor

Almanya’da her yıl yaklaşık yaklaşık on bin hekim mezun oluyor. Bu ülkede 38 tıp fakültesi var (36’sı devlet, 2’si özel). Yüz bin kişiye düşen hekim sayısı 420. İngiltere’de yılda yaklaşık yedi bin hekim yetişiyor. İngiltere’de 33 tıp fakültesi var, hepsi devletin. Bu ülkede yüz bin nüfusa 281 hekim düşüyor. ABD’de her yıl yaklaşık 19 bin hekim tıp fakültesini bitiriyor. Bu ülkede 154 tıp fakültesi var, 141’i devlet, 13’ü özel. Her yüz bin Amerikalıya 261 hekim düşüyor. Türkiye’de halen 220 bin dolayında hekim var. 1 tıp doktoruna yaklaşık 400 nüfus düşüyor. Sağlık Bakanlığının, kendi milletlerine hizmet vermek üzere çalışma izni verdiği başta Suriyeli hekimleri ve 10+ milyon düzensiz göçmeni dışarıda bırakıyoruz. Gerçekte 100 milyon nüfus ve 220 bini hekim ile nüfus / hekim oranı 455/1. OECD ülkeleri içinde son(lar)dayız. Türkiye’de 2022’de 118 tıp fakültesi ve 143 program (Türkçe, İngilizce) var. Bunların 97’si devlet, 46’sı vakıf/özel tıp fakültesi. Tıp fakülteleri 61 ile yayılmış durumda. Çok tipiktir, İstanbul’da altı devlet, 21 vakıf/özel tıp fakültesi var. Geçen yıl 15 bin hekim mezun ettik. Ortalama 40 yıl çalışma süresi ile her yıl 220 bin/40 yıl = 5500 hekim işgücü dışında kalıyor. Yönetsel görevlerde ve temel tıp bilimlerinde de önemsenecek sayıda hekim çalışmakta. Bu yıl 50-55 milyon turist bekleniyor (60 milyar Dolar da girdi, “net gelir” değil). 50 milyon turist ortalama on gün kalsa, 500 milyon turist-gün yapar ve yaklaşık 1,5 milyon yerleşik nüfusa denktir. Ayrıca sağlık turizmi nedeniyle 2022’de hizmet alan 74 bin hasta kestiriliyor.

Doktorlara yükleniyorlar

Resmi nüfusa, sağlık hizmeti kullanan bu ciddi sayıdaki kitleleri de katmak gerekir. Sağlık sistemini darboğaza sokan en önemli “yüklenme” nedenlerinden biri, “sağlıklı yaşam koşullarının” ülkemizde çok ama çok gerile(til)miş olmasıdır. Başlıca nedenler Kovit-19 salgını ve AKP’nin izlediği istendik Yoksullaştırma politikalarıdır. Türkiye’de ağır – insanlık dışı yaşam koşulları, hızla ve çok sayıda hasta ve hastalık üretmektedir. 2022’de kişi başına hekime başvuru sayısı ortalama on oldu! Bu anormal yüksek bir sayı. Hekimler çok yorgun, iş yükü çok ağır ve “1” hastaya ayrılan süre Sağlık Bakanlığı buyruğu ile 5-10 dakika. İki yan da doyum sağlayamıyor ve nitelikli sağlık hizmeti verilemiyor. Başka başka ve olanaklı ise daha daha uzman hekimlere erişim çırpınışı sürüyor..

Bunlara ek, “1. Basamak”, sağlık örgütü ve hizmetleri görece daha da yetersiz; bu da istendik bir politik tercih. Oysa omurga burası ve olağan koşullarda hastaneye sevkler %10-20 arasında kalmalıdır, kalır. Sevk zinciri bilerek işletilmemektedir. İnsanlar giderek, özel sağlık kuruluşlarına daha çok ve bilerek yönlendirilmektedir! SGK zorunlu GSS kapsamında geri ödemelerini sınırlamakta, iflasla boğuşmakta; finansal yoğun bakımda! Yaratılan cehennemde kredi kartı ile borçlanabilen, varını – yoğunu satan çaresiz insanlar dertlerine derman aramakta; Katastrofik sağlık harcaması!

Dünya Sağlık Örgütü her yıl yüz milyon insanın bu nedenle AŞIRI YOKSULLAŞTIĞINI vurguluyor. Türkiye Dünya nüfusunun %1,1’i, eh, bizde de her yıl 1 milyon insanın, cepten yapmak zorunda bırakıldığı sağlık giderleri yüzünden AŞIRI YOKSULLUĞA İTİLDİĞİ öngörülebilir.
Bu kurgulu, vahşi neo-liberal/Küreselleştirmeci sağlık politikasının (!), Gazze’de mazlum Filistin halkına İsrail maşası ile emperyalizmin uyguladığı insanlık dışı vahşetten, özünde,nitelik olarak bir farkı yok, salt tür farkı var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Önal Arşivi