Erol Sırrı Yolcu

Erol Sırrı Yolcu

Bir çay söyle yağmurların kokusunda…

Saatlerce demlenmiş tavşankanı kıvamında çay severim.

Zorunlu olarak içemediğim de kokusunu özlerim.

Saatlerce gittiğim yolda mola verdiğimde içtiğim tadı hiçbir şeyde bulamam.

Pek sevmem soğuğu ancak o anlardaki keyfi bir başkadır.

Üstünde dumanı tüten bardağı parmaklarımla dudak payı mesafesinden incitmeden tutar koklar, sonra dudaklarıma getiririm. Sıcaktır, içemem.

Sabırsızlıkla birkaç saniye bekler. Avuçlarım ısınırken dudaklarıma getirir, dumanının yaydığı kokuyla serumdan kana karışan ilaç damlası gibi tüm organlarımda hissederek içerim.

Ayakkabılarım kirlenecek diye istemem amma.. 

Belli mi olur belki bir gün yağmur olup sokağına düşme hayalimle saatlerce yürüyerek ıslanmayı da severim.

Bazen şarkı söylerim, bazen şiir gibi kelimeler mırıldarım…

Kâh gülerim aklımdan geçenlere kâh ağlarım!

Gözyaşlarım karışır yağmur taneciklerine aldırmam.

Hiç de utanmam bakan gözlerden.

Ağlamamı hor görmeyin, belli mi olur belki bir gün sevincinizden gözlerinizde akan yaşlarınız olur süzülürüm yanaklarınıza…

An gelir sevdiğiniz güneş yahut kokladığınız bir çiçek…

Bilemezsin belki okuduğunuz yazıdaki harfler… 

Yaktığınız mumdaki ışık, dinlediğiniz şarkıdaki name..

Çok sevdiğiniz ince belli bardaktaki çay olurum. 

O an avuçlarınızın arasında sıkıca sarın. Endişelenmeyin saran ellerinizse üşümem.

Korkmayın, samimice sarana kırılmam…

Girdiğimde avuçlar arasına siz seyrederken uçsuz bucaksız denizde, yanınızda olduğumu göremedi iseniz, güneşin vurduğu dalgalar arasındaki ışıltıdayımdır.

Kim miyim? Hiç kimse…

İnsanlığa susamış, vuslatını arayan sıradan bir insan!

Çay deyip geçmeyin… Ne eziyetlerle ekilir, toplanır, biçilir, kurutulur.

Elbette kahve de bir başkadır. Fakat çay öyle mi? Ne kadar çok sabırla demlenmesini beklersen tadı da o kadar güzel olur.

Ne demlikte durduğu gibi, ne de bardaktaki gibi durur. İçinizde fırtınalar yaşatır. Yudumlarken, dans edercesine kelimelerle yazılar yazdırır. 

“Kendime söz geçiririm de içimdeki çocuk çok yaramaz. Yarım kalmış hayallerimin zillerine basıp basıp kaçıyor” gibi cümle kurdurtur.

Tıpkı böyledir bardaktaki çay tadı daha damağınızda iken de biter.

Kızılderili bilgeye ait olan söz şöyleymiş;

“Sevdiğimiz kadar sevilmedik. Sevildiğimiz kadar sevmedik. En önemlisi aitlik hissedecek kadar sahip olamadık.”

Dalıp gittiğimiz hayallerimizin yarım kalması çayımıza sahip olmadığımızdandır.  Hep bardağın küçük olmasını bahane etmişiz. 

Hadi şimdi bir çay demleyin.

Belli mi olur belki şansınız yaver gider, yağmur da yağar. Birer damla seçersiniz. Yere düştüklerinde birinizin damlası diğerinin anlından öper.

Bilinmez, belki sevdiğiniz kadar sevilirsiniz. 

Hayatı yaşanır kılan insanın hayalleridir. Bakmayın öyle ince belli, kırılgan camdan içildiğine bir bardak çay hayallerinizi gerçekleştirecek kadar büyüktür.

Çay bitmeden hayaller asla bitmez.

Bugün çaylar benden, kurun kurabildiğiniz kadar hayaller. Belli mi olur belki sizde bir gün sevgiyle demlediğiniz şekersiz, demli bir çay ikram edersiniz.

Yaprakların solup, ağaçların çıplak kaldığı yağmurlu, soğuk bugünler için Cemal Süreyya ne güzel umut veriyor.

“Umulmadık bir gün olabilir bugün. Bir çay söyle yağmurların kokusunda..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sırrı Yolcu Arşivi