Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Haluk

24 Ocak 1962’de uzun süredir sağlık sorunları süren; hayatının çoğunluğunu sıhhatsizlikle geçiren büyük şair, usta romancı Ahmed Hamdi Tanpınar, İstanbul'da yaşamını yitirdiği vakit İstanbul Üniversitesi'nde Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörlüğü görevindeydi.
23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğan edebiyatçı, eğitimciliğinin yanısıra Maraş Milletvekili olarak TBBM'de milleti temsil etmiş ve daha sonra Milli Eğitim Müfettişliği ile de millet için teftiş etmiştir. 1949’da da İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne tekrar dönen büyük yürekli hoca görevini sürdürürken geçirdiği enfarktüs krizi yüzünden yaşamını yitirmiştir.
Yapıtlarında zaman ana temasını işlemiştir. Şiir, roman, öykü, deneme, inceleme gibi türlerde eserler vermiş ve edebiyat profösörlüğüne kadar yükselmiştir. Doğu-Batı sorunu, yurt sevgisi, zaman, rüya, geçmişe özlem, İstanbul ve bilinçaltı Tanpınar’ın eserlerinin başlıca konularıdır. Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü isimli yapıtları Türk Edebiyatı'nın en başarılı ilk 10 romanı arasında yer almakta diyebiliriz.
Namazı Süleymaniye Camii'nde kılınan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın cenazesi Rumeli Hisarı Kabristanı'nda, hocası ve dostu Yahya Kemal'in yanı başına defnedildi. Mezartaşı üzerinde çok bilinen şiirinin iki mısrası yazılmıştır; “Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında...”
Tanpınar hocaları gibi Ahmet Haşim ve de Yahya Kemal ile birlikte Türk Sembolizminin büyük usta şairlerindendir.
***
1884 doğumlu Ahmet Haşim akşamcılığıyla bilinir; rivayete göre vücudunun üzerine yerleşmiş suretini pek çirkin bulmaktadır öyle ki bu çirkinliği bir nebze olsun örttüğüne inandığı 'akşam'a derin bir özlem ve sevgi karışık hisler beslemiştir. Şiirlerinin neredeyse hepsini izlenimciliğine dayanarak yazmıştır; sazlıkları, kuşları, göğü ve gölü izleyerek... Birçoğumuzun bildiği, bir şekilde anımsadığı en bilindik şiiri Merdiven'in kuvvetli dizelerinde olduğu gibi:

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...


Bir söyleşisinde "Küçükken şiirden filan âdeta iğrenirdim." diyen şair Haşim daha sonra merak sardığı ve hatta icra ettiği edebi yönünü bir süre gizlemeye çalışmış, şiir yazdığını inkar etmiştir. Fakat alay ettiği şiir sanatı ölümsüzlüğe vasıl olmasında biricik etken olmuştur.
Bu yazıyı yazmaya başlarken aklıma lisede arkadaşlarımla tek sayılık çıkardığımız ismini şairin önemli bir yapıtından alan Piyale adlı dergi geldi; tasarım için Mehmet Mert'ten büyük yardım da alarak herkes bu projeyi 100 tam puan alarak tamamlamıştı. Çalakalem kendi yazı ve şiirlerimizi; usta şaire hayranlığımızı içeren şimdi ise güzel bir hatıra olan Piyale...
Yakın zamana kadar dahi sanatçılarımızın büyük bir bölümü Galatasaray Lisesi eski adıyla Mekteb-i Sultaniye mezunu olması ile dönemin ekolü Fransız sembolistlerinden etkilenerek ve hatta İstiklal'e sebebiyet veren Fransızların İhtilali gibi bu dönemlerde de coşku ve tin Fransa'dan diğer coğrafyalara bize kadar yayılmıştır.
***
Belki de bu sıralar okurken en çok keyif aldığım, derin düşünce ve duygularını dizeleriyle bağışlayan şair Tevfik Fikret'i; Ağustos 1915'te henüz cumhuriyeti göremeden genç yaşta (48) ölmesine rağmen şiirlerinde kurtuluş coşkusunu böylesine ustalıkla barındıran Haşim'in ve nicelerin hocasını bu köşede çok büyük saygıyla anarken aklımda fikrimde duvarlara, sokaklara, billboardlara taşacak kadar yazılama yapabilme afiş afiş basabilme arzusu var.
Çağının koşullarını aşan dünya görüşü ile sınıfsal çıkarlara dayalı örgütlenme olan devletleri ve yönetim biçimlerini eleştirdi; insana değer veren, umut besleyen bir özgürlük savaşçısıydı. Sis, Sabah Olursa, Han-ı Yağma şiirlerindeki gibi konu ve lisan dağarcığı bakımından zengin eserler vermiştir.


Yeryüzü yurdum, insan soyu ulusum... İnsan
Ancak insan olur bunu anlamakla; inandım
Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan, ne melek var
Dünya dönecek cennete insanla, inandım

Böylesine ilahi kıvılcımla ödüllendirilen ulu şairleri kıskançlığımdan ölebilecek kadar derin duygular içerisinde sizinle paylaşıyorum. Hepsinin ruhu şiir, coşku, müzikal içinde semada raksederken bense yeryüzünde hayret içerisindeyim.

Dip not: Şiirlerinde Haluk diye seslendiği kişi Avrupa'ya eğitimi için giderek oraya yerleşen yurda dönmeyen oğludur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lila Okyanus Arşivi