Çırağın çocukları...

Bir toplumun aynasıdır toplumsal ahlak 10 senede elde edilen bir değer yargısı değildir. Nesiller boyu yavaşça oluşan bir kültürün sentezidir.

Adam sendecilik, egoizm, rant ve korku ahlaki erozyonun en önemli etkenleridir.

Salgın döneminde, ya aç kalırsak korkusuyla market yağmalamaya kadar varan girişimlerimiz ve en son yaşadığımız yağ savaşları toplumsal olarak yaşadığımız öz güven eksikliğiyle birlikte ahlaki erozyonun en belirgin özelliğidir

Salgında yaşadığımız “luppo” sendrumu ve Türkiye 1. yağ savaşları öğretisi kıtlığın kapıda değil her daim içimizde oluşundan değil midir?

Oysa biz komşusu açken tok yatmayı Ar sayanlardandık bir zamanlar ne de çabuk değiştik?...

Belki de bir kâbus senaryosudur yaşadıklarımız. Bireyselliğin ve toplumsallığın aynı anda yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeninin dayatıldığı, yozlaşmış toplumun modernlik veya ileri görüşlülük adı altında en ince ayrıntısına kadar kurgulanmış bir senaryonun bize yaşatılan sahneleridir yaşadıklarımız...

Hatırlar mısınız;

Daire şeklinde yere çömelen çocuklar ve ayakta elinde mendil olan bir tanesi. çocuk koşarken elindeki mendili birisinin arkasına bırakır, bu esnada; “yağ satarım bal satarım, ustam ölmüş ben satarım” diye başlar "zambak zumbak dön arkana iyi bak" diye gittikçe hızlanan tempoda tekerleme söylerdik .

 Ustası ölüyor malum, çırak nedense oynaya güle, coşkuyla hemen satmaya başlıyor yağı, balı. o da yetmezmiş gibi zavallı ustasının kürkünü bile satıyor. ustanın kimi kimsesi yok. tek yakını yanındaki çırağı. çok da sevmiş belli ama çırağın aklı fikri parada pul da nerden baksanız vefasızlık….

Sizce usta öldükten sonra çırağın "artık ben satacağım, rantı ben yiyeceğim" veya " ilkem yok ki, oy satarım" şeklinde uyarlanmışını oynamıyor muyuz hep birlikte?

Belki de biz bu çırağın-çırakların çocuklarıyız. Ne dersiniz?

Kısacası ahlak değişkendir.

Dönemin şartlarına göre eğilim gösterir. 100 yıl önce ayıplanan bugün kabul görebilir.

Ya da tam tersi.

Bu sebeple yaptığınız her davranışta insan olmanın erdemini hatırlayın ve vicdanınıza kulak verin. kimseyi incitmemek, rahatsızlık vermemek, ben merkezli olmamak iyidir.

Kısaca empati önemli bir ahlaki kılavuzudur.

Yani anlayacağınız bırakın yağı, balı, kürkü satmayı ustanızın yasını tutun vefa gösterin. Gösterin ki insan olmanın erdemini yaşayalım hep birlikte…

İyisi mi ben türkülerimi dinleyeyim siz de yargılayıp asın bencilliğinizi ve boş kaygılarınızı, set örün ahlaki erozyonlara karşı.

Örün ki, çırağın çocuklarından olmadığınız anlaşılsın..

Böyle parsel parsel eylemişler dünyayı
Bir dikili daştan gayrı ne'm kaldı?
Dost köyümden ayağımı kestiler
Bir akılsız baştan gayrı ne'm kaldı?
 

Padişah değilim çekim oturam
Saraylar kurup da asker yetirem
Armağanım yoktur dosta götürem
Gözlerimde yaştan gayrı ne'm kaldı?

Mahzuni Şerif'im çıksam dağlara
Rast gelsem bir avcı vurmuş merala
Doldur tüfeğini beni yarala
Hayatıma borçtan gayrı ne'm kaldı?

VESSELAM….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi