Sultan Fatih'in cesedini çürüten iktidar sevdası...

Aşılamayan surları karadan gemilerini yürüterek aşmıştı. 
Çağ açıp çağ kapatmıştı Devrimciydi. 21 yaşında yönetiyordu koca imparatorluğu büyük bir liderdi.
Ve o constantine’yi İstanbul yapan Fatih’ti…
Fatih Sultan Mehmet’in hayatı pek iyi bilinir de vefatı ve sonrasında yaşananlar çok bilinmez. Çünkü Fatih’in ölümü ve sonrasında gerçekleşen Bayezid-Cem Sultan kavgası, Osmanlı siyaset tarihçileri için son derece ilgi çekici unsurlar barındırır. Cem Sultan’ın Memluklere sığınması, önce Rodos Şövalyeleri’ne sonra da Papalığa satılması gibi olaylar, Fatih’in başına gelen hadiseleri bir anlamda perdeler.
27 Nisan 1481’de ordusunu büyük bir sefer için hazırlayan ancak seferin sarayındaki hainlere karşı tedbir amacıyla nereye yapılacağıyla ilgili kimseye hiçbir şey söylemiyordu sultan fatih.
Ne yazık ki 49 yaşında ve son derece sağlıklı bir insan olmasına rağmen yapacağı seferin başında hastalanıp 4 Mayıs 1481’de daha ordusu Gebze dolaylarındayken hayatını kaybetmişti.
Yıkılmaz denilen surları yıkan, alınmaz denilen şehri alan, koskoca Karadeniz’i bir Türk Gölü hâline getirip, Balkanların tamamına yakınını fetheden, Ortodoks Dünyası’nı ele geçirip, Ege’den Adriyatik Denizi’ne ve İtalya’ya kadar hüküm salan Fatih Sultan Mehmet, çıktığı bu gizemli seferin başında zehirlenerek öldürülmüştür.
Bu cinayetle ilgili bir Rum hekimden şüpheleniyordu bütün saray erkanı…
Osmanlı tarihçileri, çıkacağı bu büyük seferi tehdit olarak görenlerin, içteki bazı hainleri de kullanarak Fatih’i şehit ettikleri konusunda hemfikir oluyorlardı. 
Sultanın planladığı son sefer İtalya yapılacaktı.
Çünkü İtalya’nın Otranto şehrine kadar uzanan Fatih’in eli, İtalya’yı tamamen zapt edip, Papa’yı avuçlarının içine alarak, tıpkı Ortodokslar gibi Katolik dünyasını da tamamen kontrol altına almak isteğini göstermektedir. Bir anlamda Doğu Roma’ya (Bizans) son veren Fatih, asıl Roma’yı da fethetmek istemiştir. 
İşin ilginç ve acıklı olan kısmı ise, Fatih’in ölümünden sonra bu vefatın –herkesten saklanmasıdır.
Veziriazam iki şehzade; 2.beyazid ve cem sultana ulaklar göndererek babalarının vefat ettiğini ve acele İstanbul’a gelmeleri gerektiğini haber veriyordu. 
İstanbul’a erken gelen şehzade tahta çıkacaktı. 
Gerçek ve önemli olan tek şey Fatih’in cesedinin Topkapı Sarayı’nda ıssız, ışıksız bir mekanda evlatları taht için birbirlerini yerken, adeta çürümeye terk edilmiş olmasıydı.
Yeni Padişah’ın Payitaht’a gelişi sürecinde maalesef siyaset ve taht sevdası Dünyanın ve Osmanlı imparatorluğunun en önemli sultanının gömülmesini bile unutturuyordu. 
Üç gün boyunca defin işlemi unutulduğu için koskoca Fatih’in cesedi sıcak mayıs günlerinde elbiseleri içinde bırakıldığı için sultanın cesedi kokutuluyordu. 

Konuyla ilgili saray görevlisi Baltacılar Kasım Bey’in yeni Sultan 2.Bayezid’e şunları yazıyordu:
“Ol halde hünkâr müteveffa oldu (öldü), üzerinde üç gün üç gece mum yanmadı. Vardım Kapıcılar Kethüdasına söyledim. Ol dahi İshak Paşa’ya söyledi. Emir eylediler, mum yaktım, rayihasından (kokusundan) kimse yanına varamadı. Ben fakir usta ile bilece içini ayırtladım.”
Ceset tamamen çürümeden Baltacılar Kethüdası Kasım ve iki hekim sultan Fatihin cilde temas hâlinde insanı zehirleyen bir zehirle öldürülmüş olabileceği düşünüldükleri için üzerindeki kaftanı naaş’ının üzerinden kesilerek çıkarılıyor sonra iç organlarını çıkartıp cesedi ilaçlayarak defnediyorlardı.
Şehzade Bayezid, padişah ilan edildikten sonra, yani Fatih’in ölümünden 19 gün sonra, cenazeyi defnedildiği yerden Fatih Sultan Mehmet’in kendi adına yaptırdığı camiinin avlusuna gömüyordu
Aklımda deli sorular var ama en önemlisi koca sultan Fatih’e bunları yaşatan siyaset ve iktidar kavgası bize neler yapmaz ki?... 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi