İlknur Doğu Öztürk

İlknur Doğu Öztürk

Gökhan Zan, DeepFake ve dezenformasyon

2024Türkiye yerel seçimlerine sayılı gün kalmışken dezenformasyon sorunu yeniden gündeme geldi. Hafta başında Hatay’da Gökhan Zan’ın belediye başkan adaylığı krizi ortaya çıktı. Zan, adaylıktan çekilme pazarlığı yaptığı iddiaları karşısında kendisini ses kayıtlarının yapay zeka destekli deepfake teknolojisi ile oluşturulduğunu söyleyerek savundu.

Peki nedir bu deepfake teknolojisi?

Donald Trump’ın yapay zeka teknolojisi ile oluşturulan göz altına alınma fotoğrafları bu teknolojinin dikkat çekmesine yol açtı. “deepfake” yani “derin” sahtecilik teknolojisi bir kişinin ses, görüntüsünü kullanarak yapay zeka teknolojisi ile videolar üretmeyi, ses klonlamayı sağlıyor. Yapay zeka, kaydedilmiş sesi analiz ederek aynı ses tonundan seslendirilen yeni cümlelerle sesin dijital bir klonunu üretebiliyor. Öyle ki sadece cep telefonu ile bile fotoğraf ya da kaydedilmiş ses dosyalarını kullanarak bu teknoloji ile ses ve görüntüler üretmek mümkün. Üstelik bu sahte ses ve görüntüler güçlü bir gerçeklik algısı yaratıyor.

Derin sahtecilik teknolojisi, videolarda özellikle göz hareketlerinin yapaylığından tespit edilebiliyor. Konuşma ile dudak hareketlerinin, mimik ve jestlerin arasındaki tezatlıklar da gerçek ile sahteyi ayırt etmek için önemli detaylar arasında bulunuyor. Ayrıca ses tonu da önemli bir ipucu niteliğinde. Ancak sadece ses klonlama söz konusu ise durum biraz farklı. Yapay zeka bu konuda çok daha güçlü, ses ve kişinin konuşurken yaptığı tonlama bile gerçeği ile aynı olabiliyor. Her geçen gün, gerçek ile yalanın ayırt edilmesi daha da zorlaşıyor. Bu teknoloji, bilgi kirliliği yaratarak, bilgiyi manipüle etmek, kamuoyunu yanıltmak ve dezenformasyon için kullanılıyor.

Bilgi toplumunun büyük derdi: Dezenformasyon

Teknoloji sürekli gelişiyor ve iletişim araçları da sürekli çeşitleniyor. Genişletilmiş gerçeklik yapay zeka teknolojileri, website, blog, sosyal medya gibi araçlar medyayı dönüştüren bir etki yaratıyor. Yeni medya araçları günlük yaşam pratiklerine ve kurumsal hayata olumlu katkıları ile kullanıcı sayısını günden güne artırıyor. Bugün Türkiye’de günün neredeyse yedi saati internet kullanılırken bu sürenin 164 dakikası sosyal medyada geçiriliyor. Bilgiye erişimi anlık, zamansız ve etkileşimli bir hale getiren sosyal medyanın yoğun kullanımın yarattığı bazı sorunlarda bulunuyor. Bu sorunların belki de en önemlisi ise gerçeklik algısını etkileme gücü ile dezenformasyon.

Dezenformasyon, bilginin çarpıtılması ya da tamamen gerçek dışı bilgilerin üretilerek paylaşılması olarak tanımlanıyor. Kasıtlı bir şekilde kitleleri oluşturan bireylerin görüş ve kanaatlerini yönlendirmeye yönelik önemli bir algı yönetimi taktiği. İnternet teknolojisi ve sosyal medyanın bilginin dolaşımını kolaylaştırması nedeniyle son yıllarda çok sık duysak da aslında dezenformasyon yeni bir kavram değil. 6-7 Eylül Olaylarının fitilini ateşleyen, Atatürk’ün evi bombalandı haberinin İstanbul’da hızla yayılmasını internet öncesi dönemden bir dezenformasyon örneği olarak verebiliriz.

Gerçek ile yalanın sınırı bulanıklaşıyor

Sosyal medya ile birlikte bilgiye erişim kolaylaştı ve yanlış bilginin hızla yayılmasına uygun bir ortam doğmuş oldu. Bu da günümüzün hakikat sorununun daha görünür hale gelmesinin temel nedenleri arasında bulunuyor. Sosyal medyanın dezenformasyon amaçlı bilinen ilk kullanımı ise Cambridge Analytica skandalıdır. 2016 yılında Amerikan Başkanlık seçimlerinde, katılanların Facebook profillerine ulaşılabilen bir anket ile 50 milyon seçmen verisi usulsüz elde edilmiş ve bu veriler yardımıyla kişiselleştirilen mesajlar gönderilerek seçim süreci yönetilmiştir.

İnsan sürekli bilgi edinme ihtiyacı duyan bir varlık. Sosyal medya ise kullanıcılarının siyasetten spora, bilimden magazine istedikleri her konuda bilgiye erişimini kolaylaştıran ve bilginin yayılmasını hızlandıran bir mecra. Özellikle doğal afet, savaş, seçim gibi belirsizliğin yüksek olduğu, bilgi boşluklarının arttığı kriz dönemlerde bilgi arama ihtiyacı da artıyor. Böyle dönemlerde içinde bulunulan durumu açıklayabilen, belirsizliği ortadan kaldıran bilgi, gerçek olmasa ya da manipülatif olsa dahi sosyal medya platformlarında hızla viral oluyor. Ancak bilgiye erişimin kolaylaşmasının yanında aşırı bilgi bombardımanı altında bilginin gerçekliği ve güvenilirliği tartışmalı bir hal alıyor.

Bugün sosyal medyada mizah kullanılarak ve eğlence amacıyla hazırlanan içeriklerde, çarpıtılmış gerçek dışı bilgilerle ya da gerçek bilgilerin kurgulanması ile oluşturulan paylaşımlarda, gerçek kişileri taklit eden hesapların mesajlarında, başka bir olayın görseli kullanılan iletilerde dezenformasyon ile karşı karşıya kalınabiliyor. Toplumsal bir sorun olan dezenformasyon bireylerin duygu, düşüncelerini kontrol altında tutuyor, toplumsal krizler yaratıyor, gündem oluşturuyor ve kutuplaşmayı derinleştiriyor.

Sosyal medyada maruz kalınan tüm bilgileri bilinçsizce paylaşarak dezenformasyonun yayılmasına katkıda bulunmamak için bilginin kaynağını sorgulamak, eleştirel yaklaşmak ve emin olunmayan içerikleri paylaşmaktan kaçınmak toplumsal güvenlik açısından oldukça önem taşıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlknur Doğu Öztürk Arşivi