Ekrem Gökhaner

Ekrem Gökhaner

Türkiye, elektrik üretiminde ne durumda?

Türkiye enerji ihtiyacını, büyük ölçüde ithal ettiği fosil yakıtlara dayandırıyor. Bu durum ülkemiz için hem ekonomik hem de politik açıdan önemli bir kırılganlık yaratıyor. Enerji ithalatı, cari açığın önemli bir kısmını oluşturuyor ve döviz kurundaki dalgalanmalardan doğrudan etkileniyor.

Türkiye’nin hayati önemi!

Cari işlemler dengesi 2023 yılında 45,4 milyar ABD doları açık verdi ve cari işlemler açığına en yüksek negatif katkı ise enerji dengesinden geldi. Ekonomisi güçlü olmayan bir ülke için bu durum, daha da büyük bir risk oluşturuyor. Fiyat dalgalanmaları, enerji maliyetlerini artırarak enflasyona ve ekonomik istikrarsızlığa da yol açıyor. Ayrıca, bu durum enerji güvenliği açısından da önemli bir risk taşıyor. Bu riskleri ortadan kaldırmak için sürdürülebilir bir enerji sistemi kurmak ve yenilenebilir enerjiye hızlı bir şekilde geçiş yapmak ülkemiz açısından hayati önem taşıyor.

Sayılar üzerinden gidecek olursak 2023 yılında elektrik üretimimizin, yüzde 36,3'ü kömürden, yüzde 21,4'ü doğalgazdan, yüzde 19,6'sı sehven hidroelektrik enerjiden, yüzde 10,4’ü rüzgardan, yüzde 5,7’si güneşten, yüzde 6,6'sı ise diğer kaynaklardan elde edildi.

Sevineceğimiz kısma ise, doğalgazın elektrik üretimindeki yarı yarıya olan payının son yıllarda 20’lere kadar düşmesini örnek olarak gösterebiliriz. Ancak enerji üretiminde önceki orta ve uzun vadeli hedeflere ters bir şekilde ithal kömürün payının artması odaklanacağımız nokta olmalı.

Türkiye, doğalgaz ve kömür ithalatını düşürmek zorunda

Elektrik üretimimizin ekonomik ve enerji bağımsızlığı yanında taraf olduğumuz protokollerin net sıfır hedeflerini, yani enerjinin çevresel ve sürdürülebilirlik boyutlarını da düşünmek zorundayız. İthal kömürün Türkiye'nin elektrik üretimindeki payı geçen yıl yüzde 20 iken, bu oran 2010'da yüzde 7 seviyesindeydi. Türkiye, yenilenebilir enerji potansiyelini kullanarak orta vadede doğalgaz ve özellikle kömür ithalatını düşürmek zorunda. Daha önceki doğalgaz krizleri ve gelecekteki olası emisyon vergilendirme sistemleri bunun önemini ortaya koyuyor.

Rüzgar ve güneş enerjilerinin payı 2017’den bu yana iki kattan fazla artmış olsa da, güneş enerjisi potansiyelinin gerisinde kalmaya devam ediyor. İspanya, Yunanistan ve İtalya gibi nispeten daha yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahip bir dizi güney Avrupa ülkesi, beklenildiği gibi elektrik üretiminde yüzde 10 ve daha üzerinde güneş payına sahip. Ancak daha az güneş alan Hollanda, Almanya, Litvanya ve Macaristan gibi kuzey ülkelerinin bu ülkelerin gerisinde kalmadığını anlıyoruz.

Türkiye potansiyelini elektrik üretimine yansıtamadı

Nispeten düşük güneş enerjisi potansiyeline rağmen bir kuzey ülkesi olan Hollanda, doğru politikaların da desteğiyle, 2022 yılında elektrik üretiminin yüzde 14’ünü tek başına güneşten sağlamıştır. (Ember 2023 Raporu). Türkiye, diğer Avrupa ülkelerinin çoğundan daha yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahip olmasına rağmen, bu durumun avantajını henüz elektrik üretimine yansıtabilmiş değil. Burada ayrıca güneş enerjisinin tamamlayıcı rolünü de unutmamak gerekir. Kuraklık zamanlarında hidroelektrik barajlarının açığını kapatabileceği gibi, normal zamanlarda kullanılacak suyun kış mevsimine aktarılarak kışın oluşan doğalgaz talepli enerji üretim ihtiyacını da azaltabilir. Burada soluklanıp temel noktaları işaretleyerek, analizlerime devam edeceğimi belirtmek isterim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ekrem Gökhaner Arşivi