Erol Sırrı Yolcu

Erol Sırrı Yolcu

İnsanla kıydırmak insanlıktan çıkmaktır...

Sevemedim, patırtıyı, gürültüyü.

Kin tutmayı, nefret etmeyi.

Sevemedim, silahları, bombaları,

Kıskandım barışı, güzel sözleri.

Yüksek sesle dahi tartışmaktan korktum. Kaçtım.

Sebebi korktuğumdan değil, utandığımdan.

Uzak durdum kavgadan, öfkelendim, el kaldıramadım.

Haklı olduğum davadan yenik çıktım, şiddetten utandığımdan.

Kahpe gibi arkadan, sessiz saldırmadım.

İlk emre uydum hep ‘Oku’dum. Usanmadım.

İnsanların canını insanla kıydırmak, insanlıktan çıkmaktır.

Lanet olsun sizin insanlığınıza, ideolojinize.

Candan can alan fikirlerinize eylemlerinize.

Kahrolsun para, koltuk, rahat yaşamak için öldüren size…

Hangi dinden olursa olsun, hiçbir kitap insan öldürün demezken, siz kim oluyorsunuz da öldürebiliyorsunuz?

“Seni öldürürüm” cümlesi bile tüyleri ürpertirken bunu eyleme koymak, Allah korkusu olmayanlarda mevcuttur.

Allah’ın nefes verdiği vücuda leş demek hangi inanca mahsustur ki, siz bunu söylemekten geri kalmıyorsunuz.

Ne yapmışlardı?

Belki de hiç görmedikleri İstanbul’un en güzel caddesinde birkaç saat neşelenmekten başka.

Muhtemelen bu ekonomik sıkıntı için de bir simitle öğünü geçiştirip, otobüse binip evlerine döneceklerdi.

Yürümekten, insan kalabalığından yorulmuş olarak uyuyacaklar, İstiklal caddesini görmenin mutluluğuyla uyanacaklardı.

Sayeniz de uyanamayacaklar.

Hayatlarını çaldınız. Nefeslerinizi kestiniz.

Yapanlar, göz yumanlar, yaptıranlar!

Değdi mi?

Bundan mutlu olanlara, mahlûktan başka bir şey denilemez.

Neymiş efendim mülteciyi ağırlıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılıyormuşuz.

Bunu yaparken de terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının da önüne geçiyormuşuz.

Peki, bizde patlatılan bombaların önüne kim geçiyor.

Hiç kimse…

Değdi mi?

Sınırlarını herkese açarsan, kanunlarını sadece kendi vatandaşlarına uygularsan, her gün bir yerlerde cinayetler işlenirse, en güzel şehrin göbeğinde bombalar patlar…

“Takip ettik, sonra kaybettik, taksiciyi aldık, evini bulduk, gözaltına aldık. Göndereni de yakaladık” diye beyanda bulunmak. Yapabildiğinizin hepsi bu kadar mı?

Yoksa birilerinin dertleri korku yaymak mı?

“Bakın bize oy vermezseniz, sonu böyle olur” demek mi?

Bu ülke insanlarına bir oy için kıymaya değmez!

“Kınıyoruz” demek yetmemelidir. Türk istihbaratı daha fazlasını yapacak meziyet ve beceriye sahiptir.

Yapılan dizilerde olacakları adeta senaryolaştırarak algıyı yükseltenler bu gibi zafiyete düşmemelidirler.

İstanbul'da her gün 1 milyonu aşkın yerli ve yabancı insanın kullandığı Gümüşsuyu-Taksim-İstiklal Caddesi güzergâhı son 23 yılda altı kez bombalı saldırıya uğradı.

Onlarca masum insan bu güzel şehre gözlerini yumdu. Hiçbir suçları yokken…

Unuttuğunuz ise İstiklal marşımızın “KORKMA” diye başlamasıdır.

Korkmuyoruz. Gözümüzün gördüğü hiçbir unsurdan korkmayız.

Kalleşlik, tuzak kurmak geçmişten gelen alışkanlıklarınızdır, anlarım.

Garibanların tekmelendiği, tekmeleyenin ödüllendirilmesini anlamak istemesem de anlarım da…

Sınırları kapatın denmesine rağmen ısrarla ellerini kollarını sallayarak güzelim ülkeme kaçak girip sözüm ona Müslüman geçinenleri savunan zihniyeti anlayamıyorum.

Kolum kalmıyor. Utanıyorum.

‘Oku’yorum da, bunu anlayamıyorum…

Kulaklarım çınlıyor. Uyuyamıyorum…

Biri bana bunu anlatsın. Yüreğim yanıyor…

Bunlar nasıl Müslüman, hangi dine mensup…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sırrı Yolcu Arşivi